Endokrinolojik Krizlerde Yoğun Bakım Yönetimi: Güncel Yaklaşımlar ve Tedavi Protokolleri

16 10 2025

Endokrinolojik Krizlerde Yoğun Bakım Yönetimi: Güncel Yaklaşımlar ve Tedavi Protokolleri
Yoğun Bakımİç Hastalıklarıendokrinoloji

Endokrinolojik Krizlerde Yoğun Bakım Yönetimi: Güncel Yaklaşımlar ve Tedavi Protokolleri

Endokrinolojik Krizlerde Yoğun Bakım Yönetimi: Güncel Yaklaşımlar ve Tedavi Protokolleri

Endokrinolojik krizler, endokrin sistemdeki hormonal dengesizliklerin ani ve şiddetli bir şekilde ortaya çıkması sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek durumlardır. Bu krizler genellikle yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) yatışı gerektirir ve hızlı tanı, uygun tedavi ve dikkatli izlem hayati önem taşır. Bu blog yazısında, en sık karşılaşılan endokrinolojik krizlerin YBÜ yönetimindeki güncel yaklaşımlarını ve tedavi protokollerini inceleyeceğiz.

1. Giriş

Endokrin sistem, vücudun çeşitli fonksiyonlarını düzenleyen hormonları salgılayan bezlerden oluşur. Bu bezlerin fonksiyonlarındaki bozukluklar, çeşitli endokrinolojik hastalıklara yol açabilir. Bazı durumlarda, bu hastalıklar ani ve şiddetli bir şekilde kriz şeklinde ortaya çıkar. Endokrinolojik krizler, metabolik dengesizlikler, kardiyovasküler problemler, nörolojik disfonksiyonlar ve enfeksiyonlar gibi çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, YBÜ'de endokrinolojik krizlerin hızlı ve etkili bir şekilde yönetilmesi, hastaların sağkalımını ve morbiditesini önemli ölçüde etkiler.

2. En Sık Karşılaşılan Endokrinolojik Krizler

YBÜ'de en sık karşılaşılan endokrinolojik krizler şunlardır:

  • Diabetik Ketoasidoz (DKA) ve Hiperozmolar Hiperglisemik Durum (HHNS)
  • Adrenal Kriz
  • Tiroid Fırtınası
  • Miksedema Koması
  • Hiperkalsemik Kriz
  • Hipokalsemik Kriz
  • Diabetes Insipidus (DI)
  • Uygunsuz ADH Sendromu (SIADH)

3. Diabetik Ketoasidoz (DKA) ve Hiperozmolar Hiperglisemik Durum (HHNS)

3.1. Tanım ve Patofizyoloji

Diabetik Ketoasidoz (DKA): İnsülin eksikliği veya insülin direncine bağlı olarak gelişen, hiperglisemi, ketonemi ve metabolik asidoz ile karakterize akut bir metabolik komplikasyondur. Genellikle Tip 1 diyabet hastalarında görülür, ancak Tip 2 diyabet hastalarında da ortaya çıkabilir.

Hiperozmolar Hiperglisemik Durum (HHNS): Şiddetli hiperglisemi, hiperozmolarite ve dehidratasyon ile karakterize metabolik bir komplikasyondur. Ketoasidoz genellikle minimaldir veya yoktur. Daha çok Tip 2 diyabet hastalarında görülür.

Patofizyoloji: DKA ve HHNS'nin temelinde yatan patofizyolojik mekanizmalar benzerdir, ancak şiddetleri farklıdır. İnsülin eksikliği veya insülin direnci, glukozun hücrelere girişini engeller ve hiperglisemiye yol açar. Hiperglisemi, ozmotik diürezi tetikler ve dehidratasyona neden olur. DKA'da, insülin eksikliği aynı zamanda lipolizi uyarır ve serbest yağ asitlerinin (FFA) karaciğere taşınmasına neden olur. Karaciğerde FFA'lar keton cisimciklerine dönüştürülür ve ketonemi ve metabolik asidoza yol açar. HHNS'de ise, bir miktar insülin varlığı ketogenezi baskılar ve ketoasidoz gelişmez.

3.2. Klinik Bulgular

DKA:

  • Hiperglisemi (kan şekeri > 250 mg/dL)
  • Ketonemi (serum veya idrarda keton pozitifliği)
  • Metabolik asidoz (pH < 7.3, bikarbonat < 15 mEq/L)
  • Dehidratasyon
  • Polidipsi, poliüri
  • Bulantı, kusma
  • Karın ağrısı
  • Kussmaul solunumu (derin ve hızlı solunum)
  • Aseton kokusu (meyvemsi nefes kokusu)
  • Bilinç bulanıklığı, koma (şiddetli vakalarda)

HHNS:

  • Şiddetli hiperglisemi (kan şekeri > 600 mg/dL)
  • Hiperozmolarite (serum osmolaritesi > 320 mOsm/kg)
  • Dehidratasyon (daha belirgin)
  • Polidipsi, poliüri (hastanın bilinci açıksa)
  • Bilinç bulanıklığı, koma (daha sık)
  • Nöbetler (şiddetli hiperozmolaritede)

3.3. Tanı

DKA ve HHNS tanısı klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Kan şekeri
  • Serum elektrolitleri (Na, K, Cl, HCO3)
  • Kan gazları (pH, pCO2, pO2)
  • Serum ketonları veya idrar ketonları
  • Serum osmolaritesi
  • Böbrek fonksiyon testleri (BUN, kreatinin)
  • Tam kan sayımı
  • Elektrokardiyogram (EKG)
  • Akciğer grafisi (pnömoni veya aspirasyon şüphesi varsa)

3.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

DKA ve HHNS'nin YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Sıvı Resüsitasyonu: Dehidratasyonun düzeltilmesi, tedavinin ilk ve en önemli adımıdır. Başlangıçta izotonik salin (0.9% NaCl) hızlı bir şekilde (1-2 litre ilk saatte) verilmelidir. Daha sonra, sıvı açığına, hidrasyon durumuna ve elektrolit düzeylerine göre infüzyon hızı ayarlanmalıdır. Genellikle, toplam sıvı açığı 24-48 saat içinde kapatılmalıdır.
  2. İnsülin Tedavisi: Hipergliseminin düzeltilmesi için düzenli insülin infüzyonu başlanmalıdır. İnsülin bolusu (0.1 U/kg IV) yapıldıktan sonra, sürekli insülin infüzyonu (0.1 U/kg/saat) başlanmalıdır. Kan şekeri düştükçe, insülin infüzyon hızı ayarlanmalıdır. Kan şekeri 200 mg/dL'ye ulaştığında, insülin infüzyon hızı azaltılmalı ve dekstroz içeren sıvılar (D5W veya D10W) eklenmelidir.
  3. Elektrolit Replasmanı: Özellikle potasyum (K) düzeyleri yakından takip edilmeli ve hipokalemi düzeltilmelidir. İnsülin tedavisi, potasyumu hücre içine taşıyarak hipokalemiye neden olabilir. Potasyum replasmanı, EKG takibi altında yapılmalıdır.
  4. Asidoz Düzeltilmesi: DKA'da şiddetli asidoz (pH < 7.0) varsa, bikarbonat tedavisi düşünülebilir. Ancak, bikarbonat tedavisinin potansiyel komplikasyonları (hipokalemi, paradoksal serebral asidoz) göz önünde bulundurulmalıdır. Genellikle, sıvı resüsitasyonu ve insülin tedavisi ile asidoz kendiliğinden düzelir.
  5. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: DKA veya HHNS'ye neden olan altta yatan neden (enfeksiyon, miyokard infarktüsü, inme vb.) tedavi edilmelidir.
  6. Komplikasyonların Yönetimi: DKA ve HHNS'nin komplikasyonları (serebral ödem, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS), tromboembolizm vb.) uygun şekilde yönetilmelidir.
  7. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, kan şekeri, elektrolitler, kan gazları ve sıvı dengesi yakından izlenmelidir.

4. Adrenal Kriz

4.1. Tanım ve Patofizyoloji

Adrenal Kriz (Addison Krizi): Adrenal bezlerin yetersiz hormon üretimi sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek akut bir durumdur. En sık nedeni, adrenal yetmezliği olan hastalarda steroid tedavisinin aniden kesilmesi veya stres (enfeksiyon, travma, cerrahi vb.) durumlarında steroid dozunun yetersiz kalmasıdır.

Patofizyoloji: Adrenal bezler, kortizol, aldosteron ve adrenal androjenler gibi hormonları üretir. Kortizol, glukoz metabolizması, immün sistem fonksiyonları ve stres yanıtı gibi birçok önemli fonksiyonu düzenler. Aldosteron, sodyum ve potasyum dengesini kontrol eder. Adrenal yetmezlikte, bu hormonların eksikliği, hipoglisemi, hipotansiyon, elektrolit dengesizlikleri ve dehidratasyona neden olur.

4.2. Klinik Bulgular

  • Hipotansiyon (dirençli hipotansiyon)
  • Dehidratasyon
  • Hipoglisemi
  • Hipernatremi
  • Hiperkalemi
  • Bulantı, kusma, karın ağrısı
  • Halsizlik, yorgunluk
  • Bilinç bulanıklığı, koma
  • Ateş (enfeksiyon varsa)
  • Pigmentasyon artışı (kronik adrenal yetmezlikte)

4.3. Tanı

Adrenal kriz tanısı klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serum kortizol düzeyi (düşük)
  • ACTH stimülasyon testi (kortizol yanıtı yok veya yetersiz)
  • Serum elektrolitleri (Na, K)
  • Kan şekeri
  • Böbrek fonksiyon testleri (BUN, kreatinin)
  • Tam kan sayımı
  • Kan kültürü (enfeksiyon şüphesi varsa)

4.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

Adrenal krizin YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Sıvı Resüsitasyonu: Hipotansiyon ve dehidratasyonun düzeltilmesi için hızlı bir şekilde izotonik salin (0.9% NaCl) verilmelidir. Sıvı açığına ve hidrasyon durumuna göre infüzyon hızı ayarlanmalıdır.
  2. Steroid Tedavisi: Hidrokortizon (100 mg IV bolus, ardından 200 mg/gün IV infüzyon veya 50 mg IV 6 saatte bir) başlanmalıdır. Hidrokortizon, hem glukokortikoid hem de mineralokortikoid etkileri gösterir. Hastanın durumu düzeldiğinde, oral steroidlere geçilebilir.
  3. Hipoglisemi Tedavisi: Hipoglisemi varsa, intravenöz glukoz verilmelidir.
  4. Elektrolit Dengesizliklerinin Düzeltilmesi: Hiperkalemi varsa, potasyumu düşürücü tedaviler (kalsiyum glukonat, insülin, beta-agonistler, diüretikler) uygulanmalıdır.
  5. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Adrenal krize neden olan altta yatan neden (enfeksiyon, travma, cerrahi vb.) tedavi edilmelidir.
  6. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, elektrolitler, kan şekeri ve sıvı dengesi yakından izlenmelidir.

5. Tiroid Fırtınası

5.1. Tanım ve Patofizyoloji

Tiroid Fırtınası (Tirotoksik Kriz): Tiroid hormonlarının aşırı salınımı sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek akut bir durumdur. Genellikle hipertiroidisi olan hastalarda stres (enfeksiyon, cerrahi, travma vb.) durumlarında ortaya çıkar.

Patofizyoloji: Tiroid hormonları (T3 ve T4), metabolizma, kardiyovasküler fonksiyonlar, nörolojik fonksiyonlar ve vücut ısısı gibi birçok önemli fonksiyonu düzenler. Tiroid fırtınasında, tiroid hormonlarının aşırı salınımı, taşikardi, hipertansiyon, ateş, terleme, tremor, ajitasyon, deliryum ve komaya neden olur.

5.2. Klinik Bulgular

  • Ateş (yüksek ateş)
  • Taşikardi (sinüs taşikardisi, atriyal fibrilasyon)
  • Hipertansiyon
  • Terleme
  • Tremor
  • Ajitasyon, deliryum
  • Bulantı, kusma, diyare
  • Bilinç bulanıklığı, koma
  • Kalp yetmezliği

5.3. Tanı

Tiroid fırtınası tanısı klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Burch-Wartofsky tanı kriterleri kullanılabilir. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serbest T3 ve serbest T4 düzeyleri (yüksek)
  • TSH düzeyi (düşük)
  • Tam kan sayımı
  • Serum elektrolitleri
  • Karaciğer fonksiyon testleri
  • EKG
  • Akciğer grafisi

5.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

Tiroid fırtınasının YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Tiroid Hormon Sentezinin İnhibisyonu: Tiyourea ilaçları (propiltiourasil (PTU) veya metimazol) kullanılarak tiroid hormon sentezi inhibe edilmelidir. PTU, T4'ün T3'e dönüşümünü de engeller.
  2. Tiroid Hormon Salınımının İnhibisyonu: İyot solüsyonu (Lugol solüsyonu veya potasyum iyodür) kullanılarak tiroid hormon salınımı inhibe edilmelidir. Tiyourea ilaçlarından sonra verilmelidir.
  3. Periferik T4'ün T3'e Dönüşümünün İnhibisyonu: Beta-blokerler (propranolol veya esmolol), kortikosteroidler (deksametazon veya hidrokortizon) ve amiodaron kullanılarak periferik T4'ün T3'e dönüşümü inhibe edilmelidir.
  4. Beta-Blokerler: Taşikardi, hipertansiyon ve tremorun kontrol altına alınması için beta-blokerler kullanılmalıdır.
  5. Ateşin Kontrolü: Ateşin düşürülmesi için antipiretikler (asetaminofen) ve soğutma yöntemleri kullanılmalıdır.
  6. Sıvı Resüsitasyonu: Dehidratasyonun düzeltilmesi için sıvı verilmelidir.
  7. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Tiroid fırtınasına neden olan altta yatan neden (enfeksiyon, cerrahi, travma vb.) tedavi edilmelidir.
  8. Komplikasyonların Yönetimi: Kalp yetmezliği, ARDS, disritmiler gibi komplikasyonlar uygun şekilde yönetilmelidir.
  9. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, tiroid hormon düzeyleri ve elektrolitler yakından izlenmelidir.

6. Miksedema Koması

6.1. Tanım ve Patofizyoloji

Miksedema Koması: Şiddetli hipotiroidizm sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek bir durumdur. Genellikle uzun süreli ve tedavi edilmemiş hipotiroidisi olan hastalarda stres (enfeksiyon, cerrahi, soğuk hava vb.) durumlarında ortaya çıkar.

Patofizyoloji: Hipotiroidizmde, tiroid hormonlarının eksikliği, metabolizma hızının yavaşlamasına, vücut ısısının düşmesine, bradikardiye, hipotansiyona, hipoventilasyona ve bilinç bulanıklığına neden olur. Miksedema komasında, bu etkiler şiddetlenir ve koma gelişir.

6.2. Klinik Bulgular

  • Hipotermi (düşük vücut ısısı)
  • Bradikardi (yavaş kalp hızı)
  • Hipotansiyon
  • Hipoventilasyon
  • Bilinç bulanıklığı, koma
  • Ödem (özellikle yüzde ve göz çevresinde)
  • Ciltte kuruluk ve kalınlaşma
  • Saçlarda dökülme
  • Kabızlık
  • Perikardiyal efüzyon

6.3. Tanı

Miksedema koması tanısı klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serbest T3 ve serbest T4 düzeyleri (düşük)
  • TSH düzeyi (yüksek)
  • Tam kan sayımı
  • Serum elektrolitleri
  • Kan gazları
  • EKG
  • Akciğer grafisi

6.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

Miksedema komasının YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Tiroid Hormon Replasmanı: Levotiroksin (T4) (200-400 mcg IV bolus, ardından 50-100 mcg/gün IV) başlanmalıdır. Bazı durumlarda, liotironin (T3) de kullanılabilir.
  2. Hipoterminin Düzeltilmesi: Hastanın ısıtılması için ısıtma battaniyeleri ve diğer yöntemler kullanılmalıdır. Hızlı ve agresif ısıtmadan kaçınılmalıdır.
  3. Hipoventilasyonun Düzeltilmesi: Gerekirse mekanik ventilasyon desteği sağlanmalıdır.
  4. Hipotansiyonun Düzeltilmesi: Sıvı resüsitasyonu ve vazopresörler kullanılabilir.
  5. Hipogliseminin Düzeltilmesi: İntravenöz glukoz verilmelidir.
  6. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Miksedema komasına neden olan altta yatan neden (enfeksiyon, ilaçlar vb.) tedavi edilmelidir.
  7. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, tiroid hormon düzeyleri ve elektrolitler yakından izlenmelidir.

7. Hiperkalsemik Kriz

7.1. Tanım ve Patofizyoloji

Hiperkalsemik Kriz: Serum kalsiyum düzeyinin normalin çok üzerine çıkması sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek bir durumdur. Genellikle primer hiperparatiroidizm veya maligniteler (kemik metastazı, multipl miyelom) nedeniyle ortaya çıkar.

Patofizyoloji: Yüksek kalsiyum düzeyleri, nöromüsküler eksitabiliteyi azaltır, kardiyak fonksiyonları bozar ve böbrek fonksiyonlarını etkiler. Hiperkalsemik krizde, bu etkiler şiddetlenir ve bilinç bulanıklığı, koma, kardiyak aritmi ve böbrek yetmezliği gelişebilir.

7.2. Klinik Bulgular

  • Bilinç bulanıklığı, koma
  • Kas güçsüzlüğü
  • Bulantı, kusma, kabızlık
  • Polidipsi, poliüri
  • Kardiyak aritmi (özellikle QT aralığında kısalma)
  • Böbrek yetmezliği

7.3. Tanı

Hiperkalsemik kriz tanısı serum kalsiyum düzeyinin yüksek olması ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serum kalsiyum düzeyi (düzeltilmiş kalsiyum veya iyonize kalsiyum)
  • Serum elektrolitleri
  • Böbrek fonksiyon testleri
  • EKG
  • Paratiroid hormon (PTH) düzeyi
  • Vitamin D düzeyi

7.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

Hiperkalsemik krizin YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Sıvı Resüsitasyonu: Dehidratasyonun düzeltilmesi ve kalsiyumun böbreklerden atılımının artırılması için izotonik salin (0.9% NaCl) verilmelidir.
  2. Diüretikler: Furosemid gibi loop diüretikleri, kalsiyumun böbreklerden atılımını artırır. Sıvı replasmanı ile birlikte kullanılmalıdır.
  3. Bifosfonatlar: Pamidronat veya zoledronik asit gibi bifosfonatlar, kemik rezorpsiyonunu inhibe ederek kalsiyum düzeyini düşürür. Etkileri yavaş başlar (24-48 saat).
  4. Kalsitonin: Kalsitonin, kemik rezorpsiyonunu inhibe eder ve kalsiyumun böbreklerden atılımını artırır. Etkisi hızlı başlar, ancak kısa sürelidir.
  5. Diyaliz: Şiddetli hiperkalsemide veya böbrek yetmezliği olan hastalarda diyaliz düşünülebilir.
  6. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Hiperkalsemik krize neden olan altta yatan neden (primer hiperparatiroidizm, malignite vb.) tedavi edilmelidir.
  7. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, kalsiyum düzeyleri ve elektrolitler yakından izlenmelidir.

8. Hipokalsemik Kriz

8.1. Tanım ve Patofizyoloji

Hipokalsemik Kriz: Serum kalsiyum düzeyinin normalin altına düşmesi sonucu gelişen, hayatı tehdit edebilecek bir durumdur. Genellikle hipoparatiroidizm (cerrahi sonrası, otoimmün), D vitamini eksikliği veya akut pankreatit nedeniyle ortaya çıkar.

Patofizyoloji: Düşük kalsiyum düzeyleri, nöromüsküler eksitabiliteyi artırır, kardiyak fonksiyonları bozar ve nöbetlere neden olabilir. Hipokalsemik krizde, bu etkiler şiddetlenir ve tetani, laringospazm, nöbetler ve kardiyak aritmi gelişebilir.

8.2. Klinik Bulgular

  • Tetani (kas spazmları, karpopedal spazm)
  • Laringospazm (solunum sıkıntısı)
  • Nöbetler
  • Kardiyak aritmi (özellikle QT aralığında uzama)
  • Chvostek işareti (yüz sinirine vurulduğunda yüz kaslarında kasılma)
  • Trousseau işareti (tansiyon aleti ile kolu şişirildiğinde elde karpopedal spazm)

8.3. Tanı

Hipokalsemik kriz tanısı serum kalsiyum düzeyinin düşük olması ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serum kalsiyum düzeyi (düzeltilmiş kalsiyum veya iyonize kalsiyum)
  • Serum elektrolitleri
  • EKG
  • Paratiroid hormon (PTH) düzeyi
  • Vitamin D düzeyi
  • Magnezyum düzeyi

8.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

Hipokalsemik krizin YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Kalsiyum Replasmanı: Kalsiyum glukonat (10-20 mL %10'luk solüsyon IV yavaş infüzyon, ardından sürekli infüzyon) verilmelidir. İnfüzyon hızı, kalsiyum düzeyine ve semptomlara göre ayarlanmalıdır.
  2. Magnezyum Replasmanı: Hipomagnezemi varsa, magnezyum sülfat verilmelidir. Hipomagnezemi, kalsiyum replasmanına dirençli hipokalsemiye neden olabilir.
  3. D Vitamini Replasmanı: D vitamini eksikliği varsa, D vitamini takviyesi başlanmalıdır.
  4. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Hipokalsemik krize neden olan altta yatan neden (hipoparatiroidizm, akut pankreatit vb.) tedavi edilmelidir.
  5. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, kalsiyum düzeyleri ve elektrolitler yakından izlenmelidir. EKG takibi yapılmalıdır.

9. Diabetes Insipidus (DI)

9.1. Tanım ve Patofizyoloji

Diabetes Insipidus (DI): Antidiüretik hormon (ADH) eksikliği veya ADH'ye böbreklerin yanıt vermemesi sonucu gelişen, poliüri ve polidipsi ile karakterize bir durumdur. Santral DI (ADH eksikliği) ve nefrojenik DI (böbreklerin ADH'ye yanıt vermemesi) olmak üzere iki ana tipi vardır.

Patofizyoloji: ADH, böbreklerde suyun geri emilimini sağlar. ADH eksikliği veya ADH'ye böbreklerin yanıt vermemesi durumunda, suyun geri emilimi azalır ve poliüri (aşırı idrar çıkarma) gelişir. Poliüri, dehidratasyona ve polidipsiye (aşırı susama) neden olur.

9.2. Klinik Bulgular

  • Poliüri (günde 3 litreden fazla idrar çıkarma)
  • Polidipsi (aşırı susama)
  • Dehidratasyon
  • Hipernatremi
  • Düşük idrar osmolaritesi
  • Yüksek serum osmolaritesi

9.3. Tanı

DI tanısı klinik bulgular ve su kısıtlama testi ile konulur. Tanı için gerekli laboratuvar testleri şunlardır:

  • Serum osmolaritesi
  • İdrar osmolaritesi
  • Serum sodyum düzeyi
  • Su kısıtlama testi
  • ADH düzeyi (santral DI'yı nefrojenik DI'dan ayırmak için)
  • MRI (santral DI'nın nedenini belirlemek için)

9.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

DI'nın YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Sıvı Replasmanı: Dehidratasyonun düzeltilmesi için sıvı verilmelidir. Sıvı açığına ve serum sodyum düzeyine göre infüzyon hızı ayarlanmalıdır.
  2. Desmopressin (DDAVP) Tedavisi (Santral DI İçin): Santral DI'da, ADH eksikliğini gidermek için desmopressin (DDAVP) (intranazal, intravenöz veya subkutan) verilir.
  3. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: DI'ya neden olan altta yatan neden (tümör, travma, ilaçlar vb.) tedavi edilmelidir.
  4. Nefrojenik DI İçin:
    • Tiazid diüretikleri (paradoksal olarak poliüriyi azaltır)
    • Düşük sodyumlu diyet
    • Altta yatan nedenin tedavisi (ilaçların kesilmesi vb.)
  5. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, serum sodyum düzeyleri, idrar çıkışı ve sıvı dengesi yakından izlenmelidir.

10. Uygunsuz ADH Sendromu (SIADH)

10.1. Tanım ve Patofizyoloji

Uygunsuz ADH Sendromu (SIADH): ADH'nin uygunsuz bir şekilde salınımı sonucu gelişen, hiponatremi ve hipoozmolarite ile karakterize bir durumdur. Çeşitli nedenleri olabilir (akciğer hastalıkları, merkezi sinir sistemi hastalıkları, ilaçlar, tümörler vb.).

Patofizyoloji: ADH'nin aşırı salınımı, böbreklerde suyun geri emilimini artırır ve hiponatremiye (düşük sodyum düzeyi) neden olur. Hiponatremi, hücre içi ödeme ve nörolojik disfonksiyona yol açabilir.

10.2. Klinik Bulgular

  • Hiponatremi (serum sodyum < 135 mEq/L)
  • Hipoozmolarite (serum osmolaritesi < 275 mOsm/kg)
  • İdrar osmolaritesinin yüksek olması (uygunsuz)
  • Övolemik veya hafif hipervolemik durum
  • Bulantı, kusma
  • Halsizlik, yorgunluk
  • Bilinç bulanıklığı, konfüzyon
  • Nöbetler (şiddetli hiponatremide)

10.3. Tanı

SIADH tanısı klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Tanı için gerekli kriterler şunlardır:

  • Hiponatremi (serum sodyum < 135 mEq/L)
  • Hipoozmolarite (serum osmolaritesi < 275 mOsm/kg)
  • İdrar osmolaritesinin yüksek olması (> 100 mOsm/kg)
  • Övolemi veya hafif hipervolemi
  • Böbrek, adrenal ve tiroid fonksiyonlarının normal olması
  • İlaçlar veya diğer nedenlerin dışlanması

10.4. Yoğun Bakım Yönetimi ve Tedavi Protokolleri

SIADH'ın YBÜ'deki yönetimi aşağıdaki prensiplere dayanır:

  1. Sıvı Kısıtlaması: Sıvı alımı kısıtlanmalıdır (genellikle günlük 500-1000 mL).
  2. Sodyum Replasmanı (Şiddetli Hiponatremide): Şiddetli hiponatremide (serum sodyum < 120 mEq/L) veya semptomatik hastalarda hipertonik salin (3% NaCl) dikkatli bir şekilde verilmelidir. Hızlı sodyum düzeltmesi, pontin miyelinolize neden olabilir. Sodyum düzeltme hızı yakından izlenmelidir.
  3. Diüretikler: Furosemid gibi loop diüretikleri kullanılabilir. Sıvı ve sodyum dengesi yakından izlenmelidir.
  4. Vasopressin Reseptör Antagonistleri (Vaptanlar): Tolvaptan veya conivaptan gibi vasopressin reseptör antagonistleri, ADH'nin etkisini bloke ederek suyun atılımını artırır. Dikkatli kullanılmalıdır.
  5. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: SIADH'a neden olan altta yatan neden (akciğer hastalığı, ilaçlar, tümör vb.) tedavi edilmelidir.
  6. Yakın İzlem: Hastaların vital bulguları, serum sodyum düzeyleri, idrar çıkışı ve sıvı dengesi yakından izlenmelidir.

11. Sonuç

Endokrinolojik krizler, YBÜ'de hızlı tanı, uygun tedavi ve dikkatli izlem gerektiren hayatı tehdit edici durumlardır. Bu blog yazısında, en sık karşılaşılan endokrinolojik krizlerin YBÜ yönetimindeki güncel yaklaşımlarını ve tedavi protokollerini ayrıntılı olarak inceledik. Her bir krizin patofizyolojisi, klinik bulguları, tanı yöntemleri ve tedavi seçenekleri hakkında bilgi verdik. Bu bilgilerin, YBÜ'de çalışan sağlık

#yoğun bakım#adrenal yetmezlik#Hipoglisemi#endokrinolojik kriz#hiperglisemi

Diğer Blog Yazıları

Hematoloji Yoğun Bakımda Yaşam Mücadelesi: Kan Hastalıkları ve Kritik Bakım

Hematoloji Yoğun Bakımda Yaşam Mücadelesi: Kan Hastalıkları ve Kritik Bakım

06 11 2025 Devamını oku »
Romatoid Artrit ve Beslenme: Ağrıyı Azaltmak İçin Ne Yemeli, Nelerden Kaçınmalı?

Romatoid Artrit ve Beslenme: Ağrıyı Azaltmak İçin Ne Yemeli, Nelerden Kaçınmalı?

06 11 2025 Devamını oku »
Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »