18 10 2025
Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı düzenlenemeyen yanıtı sonucu ortaya çıkan ve hayatı tehdit eden bir durumdur. Acil servisler ve dahili yoğun bakım üniteleri (YBÜ), sepsisin erken tanısının konulması ve hızlı müdahalenin başlatılması açısından kritik öneme sahiptir. Bu blog yazısında, sepsisin tanımı, patofizyolojisi, erken tanısı, acil müdahaleleri ve yoğun bakımda izlenmesi ile ilgili güncel bilgileri detaylı bir şekilde ele alacağız.
Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun abartılı ve düzensiz yanıtı sonucu ortaya çıkan organ disfonksiyonudur. Bu disfonksiyon, sitokin fırtınası, koagülasyon anormallikleri, vazodilasyon ve mikrovasküler trombüs oluşumu gibi karmaşık süreçlerin bir sonucu olarak gelişir. Sepsis, her yıl milyonlarca insanı etkileyen küresel bir sağlık sorunudur ve yüksek mortalite oranlarına sahiptir. Eskiden "kanı zehirlenmesi" olarak bilinen sepsis, artık vücudun enfeksiyona karşı kontrolsüz reaksiyonu olarak daha iyi anlaşılmaktadır.
Septik şok, sepsisin daha şiddetli bir formudur ve uygun sıvı resüsitasyonuna rağmen devam eden hipotansiyon ve vazopresör ihtiyacı ile karakterizedir. Septik şokta, hücresel enerji metabolizması bozulur ve laktik asidoz gelişir. Septik şok mortalitesi, sepsis mortalitesinden önemli ölçüde daha yüksektir.
Sepsis, dünya genelinde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Sepsis insidansı yaşla birlikte artar ve altta yatan kronik hastalıkları olan kişilerde daha sık görülür. Sepsise neden olan en sık patojenler bakterilerdir, ancak virüsler, mantarlar ve parazitler de sepsise neden olabilir. Antibiyotik direncinin artması, sepsis tedavisini zorlaştırmakta ve mortalite oranlarını yükseltmektedir.
Sepsisin patofizyolojisinde, immün sistemin enfeksiyona karşı verdiği yanıt önemli bir rol oynar. Enfeksiyon, immün hücrelerin aktivasyonunu tetikler ve proinflamatuar sitokinlerin (örneğin, TNF-α, IL-1β, IL-6) salınımına yol açar. Bu sitokinler, vazodilasyona, artmış vasküler geçirgenliğe ve koagülasyon kaskadının aktivasyonuna neden olur. Aynı zamanda, antiinflamatuar mekanizmalar da devreye girer, ancak sepsisde proinflamatuar yanıt genellikle baskın hale gelir.
Sepsisde, endotel hücreleri hasar görür ve vasküler geçirgenlik artar. Bu durum, sıvıların intravasküler alandan interstisyel alana geçmesine ve hipovolemiye yol açar. Mikrovasküler trombüs oluşumu, doku perfüzyonunu bozar ve organ disfonksiyonuna katkıda bulunur.
Sepsisde, mitokondrilerin fonksiyonu bozulur ve enerji üretimi azalır. Bu durum, hücresel hasara ve organ yetmezliğine yol açar. Mitokondriyal disfonksiyon, laktik asidozun gelişmesinde de önemli bir rol oynar.
Sepsisde, koagülasyon kaskadı aktive olur ve yaygın intravasküler koagülasyon (DIC) gelişebilir. DIC, hem trombotik hem de hemorajik komplikasyonlara yol açabilen ciddi bir durumdur. Trombositopeni, protrombin zamanı (PT) ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) uzaması ve D-dimer düzeyinde artış DIC'nin tipik laboratuvar bulgularıdır.
Sepsisin erken tanısı, hasta sonuçlarını iyileştirmek için kritik öneme sahiptir. Sepsis şüphesi olan hastalarda aşağıdaki klinik bulgulara dikkat edilmelidir:
Sepsis tanısını destekleyen laboratuvar bulguları şunlardır:
Sepsis tanısında yardımcı olan çeşitli skorlama sistemleri mevcuttur:
Sepsis, çeşitli klinik tablolarla karışabilir. Ayırıcı tanıda dikkate alınması gereken durumlar şunlardır:
Sepsis tedavisinde, "sepsis bundle" olarak adlandırılan bir dizi müdahalenin erken uygulanması, hasta sonuçlarını iyileştirmek için önemlidir. Sepsis bundle, genellikle 1 saat, 3 saat ve 6 saatlik hedefler içerir. En güncel kılavuzlar ilk 1 saatte tamamlanması gereken temel adımları vurgulamaktadır.
Sepsisde sıvı resüsitasyonu, doku perfüzyonunu iyileştirmek ve organ disfonksiyonunu önlemek için önemlidir. Ancak, aşırı sıvı resüsitasyonu da zararlı olabilir ve pulmoner ödem, ARDS ve abdominal kompartman sendromu gibi komplikasyonlara yol açabilir. Sıvı resüsitasyonunda, dinamik yanıtlılık parametreleri (örneğin, pasif bacak kaldırma testi, nabız basıncı varyasyonu, strok volüm varyasyonu) kullanılarak hastanın sıvı yanıtı değerlendirilmelidir.
Sepsisde antibiyotik tedavisine erken başlanması, hasta sonuçlarını iyileştirmek için kritik öneme sahiptir. Antibiyotik seçimi, olası enfeksiyon kaynağı, hastanın klinik durumu ve yerel antibiyotik direnç paternlerine göre belirlenmelidir. Geniş spektrumlu antibiyotikler başlanmalı ve kültür sonuçları çıktıktan sonra, antibiyotik tedavisi daraltılmalıdır. Antibiyotiklerin uygun dozlarda ve sürelerde kullanılması önemlidir.
Sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyon devam ediyorsa, vazopresör (örneğin, norepinefrin) başlanmalıdır. Norepinefrin, ilk tercih edilecek vazopresördür. Epinefrin, vazopresin ve dopamin gibi diğer vazopresörler de kullanılabilir, ancak norepinefrine göre daha fazla yan etkiye sahip olabilirler. Vazopresörler, santral venöz kateter yoluyla verilmelidir.
Sepsisde doku oksijenasyonunu optimize etmek için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
Sepsisde, enfeksiyon kaynağının kontrol altına alınması önemlidir. Bu, apse drenajı, enfekte kateterin çıkarılması veya nekrotik dokunun debridmanı gibi cerrahi veya perkütan girişimleri içerebilir. Kaynak kontrolü, antibiyotik tedavisinin etkinliğini artırır ve hasta sonuçlarını iyileştirir.
Sepsisli hastaların yoğun bakımda yakından izlenmesi gerekir. Hemodinamik izlem, aşağıdaki parametreleri içermelidir:
Sepsisli hastalarda solunum yetmezliği sık görülür. Solunum desteği, oksijen desteği, non-invaziv ventilasyon (NIV) veya mekanik ventilasyonu içerebilir. ARDS gelişen hastalarda, düşük tidal volüm ventilasyonu ve prone pozisyonu gibi akciğer koruyucu stratejiler uygulanmalıdır.
Akut böbrek hasarı (ABH) sepsisde sık görülür. ABH gelişen hastalarda, böbrek replasman tedavisi (BRT) gerekebilir. BRT, hemodiyaliz, hemofiltrasyon veya sürekli venövenöz hemofiltrasyon (CVVH) şeklinde olabilir.
Sepsisli hastaların enerji ve protein ihtiyacı artar. Enteral beslenme, mümkün olan en kısa sürede başlanmalıdır. Enteral beslenmeye toleransı olmayan hastalarda, parenteral beslenme düşünülebilir.
Sepsisli hastalarda kan şekeri kontrolü önemlidir. Hedef kan şekeri aralığı, genellikle 140-180 mg/dL'dir. İnsülin infüzyonu, kan şekerini kontrol altında tutmak için kullanılabilir.
Sepsisli hastalarda stres ülseri riski artar. Proton pompa inhibitörleri (PPI) veya H2 reseptör antagonistleri kullanılarak stres ülseri profilaksisi yapılmalıdır.
Sepsisli hastalarda derin ven trombozu (DVT) riski artar. Düşük moleküler ağırlıklı heparin (DMAH) veya unfraksiyone heparin (UFH) kullanılarak DVT profilaksisi yapılmalıdır. Kontrendikasyon varsa, mekanik profilaksi yöntemleri (örneğin, aralıklı pnömatik kompresyon) kullanılabilir.
Sıvı resüsitasyonu ve vazopresörlere rağmen hipotansiyon devam ediyorsa, steroid tedavisi (hidrokortizon) düşünülebilir. Steroid tedavisi, adrenal yetmezliği olan hastalarda özellikle yararlıdır.
Sepsisin prognozu, hastanın yaşı, altta yatan kronik hastalıkları, enfeksiyonun şiddeti ve tedaviye yanıt gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Erken tanı ve hızlı müdahale, hasta sonuçlarını iyileştirmek için önemlidir. Sepsis mortalitesi, septik şokta daha yüksektir.
Sepsisin komplikasyonları şunları içerebilir:
Sepsis, acil servisler ve dahili yoğun bakım ünitelerinde sık karşılaşılan, hayatı tehdit eden bir durumdur. Erken tanı, hızlı müdahale ve yoğun bakımda uygun yönetim, hasta sonuçlarını iyileştirmek için kritik öneme sahiptir. Sepsis tedavisinde, "sepsis bundle" olarak adlandırılan bir dizi müdahalenin erken uygulanması, hasta sonuçlarını iyileştirmek için önemlidir. Sıvı resüsitasyonu, antibiyotik tedavisi, vazopresörler, doku oksijenasyonunu optimize etmek ve kaynak kontrolü, sepsis tedavisinin temel unsurlarıdır. Yoğun bakımda, hemodinamik izlem, solunum desteği, böbrek replasman tedavisi ve beslenme desteği gibi destekleyici tedaviler uygulanmalıdır. Sepsisin prognozu, hastanın yaşı, altta yatan kronik hastalıkları, enfeksiyonun şiddeti ve tedaviye yanıt gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Sepsis mortalitesi, septik şokta daha yüksektir.
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi
06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment
06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları
06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar
06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler
06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi
06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?
06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi
06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar
06 11 2025 Devamını oku »