Yoğun BakımPerinatolojiKadın Doğum
Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Riskler, Belirtiler ve Yönetim Stratejileri
Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Riskler, Belirtiler ve Yönetim Stratejileri
Gebelik, bir kadının hayatındaki en özel ve dönüştürücü deneyimlerden biridir. Ancak, bu süreç bazı potansiyel sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Bunlardan biri de gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklampsidir. Preeklampsi, hem anne hem de bebek için ciddi riskler taşıyabilen bir durumdur. Bu blog yazısında, preeklampsinin ne olduğunu, risk faktörlerini, belirtilerini, teşhis yöntemlerini ve yönetim stratejilerini ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğiz. Amacımız, anne adaylarını ve yakınlarını bu konuda bilgilendirmek ve erken teşhis ile uygun tedaviye erişimlerini sağlamaktır.
Preeklampsi Nedir?
Preeklampsi, gebeliğin genellikle 20. haftasından sonra ortaya çıkan ve yüksek tansiyon ile birlikte idrarda protein atılımı (proteinüri) veya diğer organ hasarları ile karakterize bir durumdur. Daha nadir durumlarda, preeklampsi doğumdan sonra da gelişebilir (postpartum preeklampsi). Preeklampsi, anne ve bebek için ciddi komplikasyonlara yol açabilen, potansiyel olarak hayatı tehdit eden bir durumdur. Preeklampsinin nedeni tam olarak anlaşılamamış olsa da, plasentanın (bebeğin eşi) damarlarında oluşan anormalliklerin ve buna bağlı olarak annenin vücudunda gelişen inflamatuar yanıtın rol oynadığı düşünülmektedir.
Preeklampsinin Tanımı ve Temel Özellikleri
- Yüksek Tansiyon: Sistolik kan basıncının 140 mmHg veya daha yüksek, diyastolik kan basıncının ise 90 mmHg veya daha yüksek olmasıdır. Tansiyonun en az iki ölçümde, en az 4 saat arayla tespit edilmesi gereklidir.
- Proteinüri: İdrarda anormal miktarda protein bulunmasıdır. Genellikle 24 saatlik idrar toplama testinde 300 mg veya daha fazla protein bulunması olarak tanımlanır. Bazı durumlarda, spot idrar testinde protein/kreatinin oranının 0.3 veya daha yüksek olması da proteinüri olarak kabul edilebilir.
- Organ Hasarı: Preeklampsi sadece tansiyon yüksekliği ve proteinüri ile sınırlı kalmaz. Böbrekler, karaciğer, beyin ve kan gibi diğer organlarda da hasara yol açabilir. Bu hasarlar, böbrek fonksiyonlarında bozulma, karaciğer enzimlerinde yükselme, baş ağrısı, görme bozuklukları, nöbetler (eklampsi) ve trombositopeni (kan pulcuklarının sayısında azalma) gibi belirtilerle kendini gösterebilir.
Preeklampsinin Åžiddeti
Preeklampsi, hafif ve şiddetli olmak üzere iki ana kategoriye ayrılabilir. Şiddeti belirleyen faktörler arasında tansiyonun yüksekliği, proteinüri miktarı ve organ hasarının derecesi yer alır.
- Hafif Preeklampsi: Tansiyon genellikle 140/90 mmHg civarındadır ve proteinüri hafif düzeydedir. Organ hasarı belirtileri minimaldir veya yoktur.
- Şiddetli Preeklampsi: Tansiyon 160/110 mmHg veya daha yüksektir ve proteinüri belirgindir. Organ hasarı belirtileri (baş ağrısı, görme bozuklukları, karın ağrısı, böbrek veya karaciğer fonksiyonlarında bozulma) mevcuttur. Şiddetli preeklampsi, anne ve bebek için daha yüksek risk taşır ve daha agresif bir tedavi yaklaşımı gerektirir.
Preeklampsi Risk Faktörleri
Preeklampsi gelişimini etkileyen birçok risk faktörü bulunmaktadır. Bu risk faktörlerine sahip olmak, preeklampsi gelişeceği anlamına gelmez; ancak, bu faktörlere sahip anne adaylarının daha yakından takip edilmesi önemlidir.
Anneye Ait Risk Faktörleri
- Önceki Gebelikte Preeklampsi Öyküsü: Daha önce preeklampsi geçirmiş olmak, sonraki gebeliklerde preeklampsi riskini önemli ölçüde artırır. Önceki gebelikte preeklampsi ne kadar erken ortaya çıktıysa ve ne kadar şiddetliyse, risk o kadar yüksektir.
- Kronik Hipertansiyon: Gebelik öncesinde veya gebeliğin 20. haftasından önce mevcut olan yüksek tansiyon (kronik hipertansiyon), preeklampsi riskini artırır. Kronik hipertansiyonu olan anne adaylarında, gebelik sırasında preeklampsi gelişme olasılığı daha yüksektir (süperimpoze preeklampsi).
- Çoğul Gebelik: İkiz, üçüz veya daha fazla bebek bekleyen anne adaylarında preeklampsi riski, tek bebek bekleyenlere göre daha yüksektir. Bunun nedeni, plasentanın daha büyük olması ve annenin vücudunda daha fazla stres yaratması olabilir.
- İlk Gebelik: İlk gebeliğini yaşayan anne adaylarında (nulliparite), preeklampsi riski daha yüksektir. Bunun nedeni, annenin vücudunun plasentaya ve gebeliğe uyum sağlamakta zorlanması olabilir.
- Obezite: Gebelik öncesinde obez (vücut kitle indeksi 30 veya daha yüksek) olmak, preeklampsi riskini artırır. Obezite, inflamasyonu artırabilir ve kan damarlarının fonksiyonunu bozabilir, bu da preeklampsi gelişimine katkıda bulunabilir.
- İleri Anne Yaşı: 35 yaşın üzerindeki anne adaylarında preeklampsi riski daha yüksektir. İleri anne yaşı, kronik hipertansiyon, diyabet ve diğer sağlık sorunları riskini artırabilir, bu da preeklampsi riskini yükseltir.
- Aile Öyküsü: Ailede (anne, kız kardeş) preeklampsi öyküsü olan anne adaylarında preeklampsi riski daha yüksektir. Bu, genetik yatkınlığın preeklampsi gelişiminde rol oynadığını düşündürmektedir.
- Diyabet: Gebelik öncesinde diyabeti (tip 1 veya tip 2) olan veya gebelik sırasında gestasyonel diyabet gelişen anne adaylarında preeklampsi riski artar. Diyabet, kan damarlarının fonksiyonunu bozabilir ve inflamasyonu artırabilir, bu da preeklampsi gelişimine katkıda bulunabilir.
- Böbrek Hastalığı: Gebelik öncesinde böbrek hastalığı olan anne adaylarında preeklampsi riski daha yüksektir. Böbrek hastalığı, tansiyonu yükseltebilir ve proteinüriye neden olabilir, bu da preeklampsi riskini artırır.
- Otoimmün Hastalıklar: Sistemik lupus eritematozus (SLE), antifosfolipid sendromu gibi otoimmün hastalıkları olan anne adaylarında preeklampsi riski daha yüksektir. Bu hastalıklar, inflamasyonu artırabilir ve kan damarlarının fonksiyonunu bozabilir, bu da preeklampsi gelişimine katkıda bulunabilir.
- Tüp Bebek Tedavisi: Tüp bebek (IVF) tedavisi ile hamile kalan anne adaylarında preeklampsi riski, doğal yolla hamile kalanlara göre daha yüksek olabilir. Bunun nedeni, tüp bebek tedavisinin hormonal değişikliklere ve çoğul gebelik riskine yol açması olabilir.
Plasentaya Ait Risk Faktörleri
Preeklampsinin temelinde plasentanın (bebeğin eşi) damarlarında oluşan anormallikler yatar. Bu nedenle, plasentayı etkileyen faktörler de preeklampsi riskini artırabilir.
- Plasental Disfonksiyon: Plasentanın normal fonksiyonlarını yerine getirememesi, preeklampsi riskini artırabilir. Plasental disfonksiyon, plasentanın yeterli kan akışını sağlayamaması, besin ve oksijen transferini gerçekleştirememesi anlamına gelir.
- Anormal Plasental İmplantasyon: Plasentanın rahim duvarına normal şekilde yerleşememesi, preeklampsi riskini artırabilir. Anormal implantasyon, plasentanın damarlarının gelişimini etkileyebilir ve annenin vücudunda inflamatuar bir yanıtı tetikleyebilir.
Preeklampsi Belirtileri
Preeklampsi belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazı durumlarda belirtiler hiç olmayabilir. Bu nedenle, risk faktörlerine sahip anne adaylarının düzenli olarak tansiyonlarını ölçtürmeleri ve doktor kontrollerini aksatmamaları önemlidir.
Sık Görülen Belirtiler
- Yüksek Tansiyon: Sistolik kan basıncının 140 mmHg veya daha yüksek, diyastolik kan basıncının ise 90 mmHg veya daha yüksek olması, preeklampsinin en temel belirtisidir. Tansiyonun aniden yükselmesi veya daha önce normal olan tansiyonun yükselmeye başlaması, preeklampsi şüphesini uyandırmalıdır.
- Şiddetli Baş Ağrısı: Geçmeyen veya şiddetlenen baş ağrısı, özellikle görme bozuklukları ile birlikte görülüyorsa, preeklampsi belirtisi olabilir. Baş ağrısı genellikle zonklayıcı ve ense bölgesinde hissedilir.
- Görsel Değişiklikler: Bulanık görme, çift görme, ışık çakmaları görme veya geçici görme kaybı gibi görsel değişiklikler, preeklampsi belirtisi olabilir. Bu belirtiler, beyindeki kan akışının bozulması veya optik sinirdeki ödem nedeniyle ortaya çıkabilir.
- Karın Ağrısı: Özellikle sağ üst karın bölgesinde (karaciğerin altında) hissedilen ağrı, preeklampsi belirtisi olabilir. Bu ağrı, karaciğerde gerilme veya kanama nedeniyle ortaya çıkabilir.
- Mide Bulantısı ve Kusma: Şiddetli mide bulantısı ve kusma, özellikle gebeliğin ilk trimesterinden sonra ortaya çıkıyorsa, preeklampsi belirtisi olabilir.
- Şişlik (Ödem): Özellikle ellerde, ayaklarda ve yüzde ani ve belirgin şişlik (ödem), preeklampsi belirtisi olabilir. Gebelikte hafif ödem normal olabilir, ancak ani ve şiddetli ödem preeklampsi şüphesini uyandırmalıdır.
- İdrar Miktarında Azalma: Böbrek fonksiyonlarının bozulması nedeniyle idrar miktarında azalma olabilir.
- Nefes Darlığı: Akciğerlerde sıvı birikmesi (pulmoner ödem) nedeniyle nefes darlığı olabilir.
Daha Az Görülen Belirtiler
- Hızlı Kilo Alımı: Birkaç gün içinde ani ve aşırı kilo alımı (haftada 2 kg'dan fazla), sıvı tutulumunun bir işareti olabilir ve preeklampsi belirtisi olabilir.
- Halsizlik ve Yorgunluk: Aşırı halsizlik ve yorgunluk, preeklampsi belirtisi olabilir.
- Mental Durum Değişiklikleri: Konfüzyon, bilinç bulanıklığı veya nöbetler (eklampsi), preeklampsinin ciddi komplikasyonlarıdır.
Yukarıdaki belirtilerden herhangi birini yaşayan anne adaylarının derhal doktorlarına başvurmaları önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, preeklampsinin ciddi komplikasyonlarını önlemeye yardımcı olabilir.
Preeklampsi TeÅŸhisi
Preeklampsi teşhisi, belirtilerin ve laboratuvar testlerinin bir kombinasyonu ile konulur. Gebelik takibi sırasında düzenli olarak yapılan tansiyon ölçümleri ve idrar testleri, preeklampsinin erken teşhisinde önemli rol oynar.
Fiziksel Muayene
- Tansiyon Ölçümü: Tansiyonun düzenli olarak ölçülmesi, preeklampsinin en önemli göstergesidir. Tansiyonun 140/90 mmHg veya daha yüksek olması, preeklampsi şüphesini uyandırır.
- Ödem Kontrolü: Eller, ayaklar ve yüzde şişlik (ödem) kontrol edilir.
- Refleks Kontrolü: Derin tendon refleksleri (diz, ayak bileği) kontrol edilir. Aşırı aktif refleksler, merkezi sinir sisteminin etkilendiğini gösterebilir.
Laboratuvar Testleri
- İdrar Testi: İdrarda protein varlığı (proteinüri) araştırılır. 24 saatlik idrar toplama testi veya spot idrar testinde protein/kreatinin oranı ölçülür.
- Kan Testleri:
- Tam Kan Sayımı (CBC): Trombosit sayısı (kan pulcukları) kontrol edilir. Trombositopeni (trombosit sayısında azalma), preeklampsinin bir komplikasyonu olabilir.
- Karaciğer Fonksiyon Testleri (LFT): Karaciğer enzimlerinin (AST, ALT) seviyeleri ölçülür. Karaciğer hasarı, karaciğer enzimlerinde yükselmeye neden olabilir.
- Böbrek Fonksiyon Testleri (RFT): Kreatinin ve üre seviyeleri ölçülür. Böbrek fonksiyonlarında bozulma, kreatinin ve üre seviyelerinde yükselmeye neden olabilir.
- Ürik Asit: Ürik asit seviyesi ölçülür. Preeklampside ürik asit seviyesi genellikle yükselir.
- Laktat Dehidrojenaz (LDH): LDH seviyesi ölçülür. Karaciğer veya diğer organ hasarları LDH seviyesinde yükselmeye neden olabilir.
Ek Testler
- Ultrasonografi: Bebeğin büyüklüğü, amniyon sıvısı miktarı ve plasentanın durumu değerlendirilir. Doppler ultrasonografi ile bebeğe giden kan akışı ölçülür.
- Non-Stress Test (NST): Bebeğin kalp atışları ve hareketleri izlenir. Bu test, bebeğin iyilik halini değerlendirmeye yardımcı olur.
- Biyofiziksel Profil (BPP): Ultrasonografi ve NST'nin bir kombinasyonudur. Bebeğin hareketleri, solunumu, kas tonusu ve amniyon sıvısı miktarı değerlendirilir.
Ayırıcı Tanı
Preeklampsi belirtileri, diğer bazı gebelik komplikasyonları veya sağlık sorunları ile benzerlik gösterebilir. Bu nedenle, doktorlar preeklampsiyi diğer durumlardan ayırt etmek için dikkatli bir değerlendirme yaparlar. Ayırıcı tanıda dikkate alınması gereken durumlar şunlardır:
- Gestasyonel Hipertansiyon: Gebelikte ortaya çıkan yüksek tansiyondur, ancak proteinüri veya organ hasarı yoktur.
- Kronik Hipertansiyon: Gebelik öncesinde veya gebeliğin 20. haftasından önce mevcut olan yüksek tansiyondur.
- HELLP Sendromu: Hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin yıkımı), karaciğer enzimlerinde yükselme ve trombositopeni ile karakterize, preeklampsinin ciddi bir komplikasyonudur.
- Akut Yağlı Karaciğer (AFLP): Gebeliğin son trimesterinde ortaya çıkan, karaciğer fonksiyonlarında bozulma ile karakterize nadir bir durumdur.
- Trombotik Trombositopenik Purpura (TTP): Kan pıhtılaşma bozukluğu ile karakterize nadir bir durumdur.
- Hemolitik Üremik Sendrom (HUS): Böbrek yetmezliği, hemoliz ve trombositopeni ile karakterize nadir bir durumdur.
Preeklampsi Yönetimi ve Tedavi Stratejileri
Preeklampsi yönetimi ve tedavisi, preeklampsinin şiddetine, gebelik haftasına ve anne ile bebeğin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Temel amaç, anne ve bebeğin sağlığını korumak ve olası komplikasyonları önlemektir.
Hafif Preeklampsi Yönetimi
Hafif preeklampsi durumunda, tedavi genellikle ayaktan takip ve yakın gözlemi içerir.
- Yakın Takip: Tansiyonun düzenli olarak ölçülmesi, idrar testlerinin yapılması ve bebeğin iyilik halinin (NST, ultrasonografi) değerlendirilmesi önemlidir.
- Evde İstirahat: Fiziksel aktivitelerin azaltılması ve dinlenmeye özen gösterilmesi önerilir.
- Diyet: Tuz alımının kısıtlanması ve protein açısından zengin bir diyet tüketilmesi önerilebilir.
- İlaç Tedavisi: Tansiyon yüksekliği kontrol altına alınamazsa, antihipertansif ilaçlar (metildopa, labetalol, nifedipin) kullanılabilir.
Gebelik 37 haftadan büyükse, doğum genellikle önerilir. Gebelik 37 haftadan küçükse, anne ve bebeğin durumu yakından izlenir ve doğum zamanlaması, durumun seyrine göre belirlenir.
Şiddetli Preeklampsi Yönetimi
Şiddetli preeklampsi durumunda, anne ve bebeğin sağlığı için hastanede yatış ve yakın takip gereklidir.
- Hastane Yatışı: Anne adayı hastaneye yatırılır ve sürekli olarak tansiyonu, idrar çıkışı, kan testleri ve bebeğin iyilik hali izlenir.
- Antihipertansif İlaçlar: Yüksek tansiyonu kontrol altına almak için intravenöz (damardan) antihipertansif ilaçlar (hidralazin, labetalol) kullanılır.
- Magnezyum Sülfat: Eklampsi (nöbet) riskini azaltmak için magnezyum sülfat infüzyonu başlanır. Magnezyum sülfatın yan etkileri (sıcak basması, bulantı, kas güçsüzlüğü) yakından takip edilir.
- Sıvı Dengelemesi: Sıvı yüklenmesini önlemek için dikkatli sıvı yönetimi yapılır.
- Kortikosteroidler: Gebelik 34 haftadan küçükse, bebeğin akciğer gelişimini hızlandırmak için kortikosteroid (betametazon, deksametazon) iğnesi yapılır.
Şiddetli preeklampsi durumunda, anne ve bebeğin hayatını kurtarmak için genellikle doğum kararı verilir. Doğum yöntemi (vajinal veya sezaryen), annenin ve bebeğin durumuna, gebelik haftasına ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir. Doğumdan sonra da anne adayı yakından takip edilir, çünkü postpartum preeklampsi gelişme riski vardır.
Doğum Zamanlaması
Doğum zamanlaması, preeklampsinin şiddetine ve gebelik haftasına bağlı olarak değişir.
- 37 Hafta ve Üzeri: Preeklampsi teşhisi konulan ve gebeliği 37 hafta ve üzerinde olan anne adaylarında doğum genellikle önerilir.
- 34-37 Hafta: Preeklampsi teşhisi konulan ve gebeliği 34-37 hafta arasında olan anne adaylarında, anne ve bebeğin durumu yakından izlenir. Durum kötüleşirse veya doğumun ertelenmesi anne veya bebek için risk oluşturursa, doğum kararı verilir.
- 34 Haftadan Küçük: Preeklampsi teşhisi konulan ve gebeliği 34 haftadan küçük olan anne adaylarında, tedavi ve doğum zamanlaması daha karmaşıktır. Amaç, gebeliği mümkün olduğunca uzatmak ve bebeğin akciğer gelişimini desteklemektir. Ancak, anne veya bebek için ciddi riskler varsa, doğum kararı verilebilir.
Eklampsi Yönetimi
Eklampsi, preeklampsinin nöbetlerle seyreden en ciddi komplikasyonudur. Eklampsi nöbeti geçiren anne adayları, yoğun bakım ünitesinde tedavi edilmelidir.
- Hava Yolu Açıklığı: Hava yolunun açık olduğundan emin olunur ve oksijen verilir.
- Magnezyum Sülfat: Nöbetleri durdurmak ve tekrarını önlemek için magnezyum sülfat infüzyonu yapılır.
- Antihipertansif İlaçlar: Yüksek tansiyonu kontrol altına almak için intravenöz antihipertansif ilaçlar kullanılır.
- Doğum: Nöbetler kontrol altına alındıktan sonra, anne ve bebeğin durumuna göre doğum kararı verilir.
HELLP Sendromu Yönetimi
HELLP sendromu, preeklampsinin bir komplikasyonu olup, hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin yıkımı), karaciğer enzimlerinde yükselme ve trombositopeni ile karakterizedir. HELLP sendromu, anne ve bebek için ciddi riskler taşır ve acil tedavi gerektirir.
- Hastane Yatışı: Anne adayı hastaneye yatırılır ve sürekli olarak kan testleri ve bebeğin iyilik hali izlenir.
- Kan Transfüzyonu: Hemoliz nedeniyle anemi gelişirse veya trombosit sayısı çok düşükse, kan veya trombosit transfüzyonu yapılır.
- Kortikosteroidler: Bebeğin akciğer gelişimini hızlandırmak için kortikosteroid iğnesi yapılabilir.
- Doğum: HELLP sendromu tanısı konulduktan sonra, genellikle doğum kararı verilir. Doğum yöntemi (vajinal veya sezaryen), annenin ve bebeğin durumuna, gebelik haftasına ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir.
Postpartum Preeklampsi Yönetimi
Postpartum preeklampsi, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde ortaya çıkan yüksek tansiyon ve proteinüri ile karakterize bir durumdur. Postpartum preeklampsi, nadir görülür, ancak anne için ciddi riskler taşıyabilir.
- Yakın Takip: Doğumdan sonraki ilk haftalarda tansiyonun düzenli olarak ölçülmesi ve belirtilerin takip edilmesi önemlidir.
- Antihipertansif İlaçlar: Yüksek tansiyonu kontrol altına almak için antihipertansif ilaçlar kullanılır.
- Magnezyum Sülfat: Eklampsi (nöbet) riskini azaltmak için magnezyum sülfat infüzyonu yapılabilir.
Preeklampsi Önleme Stratejileri
Preeklampsiyi tamamen önlemek mümkün olmasa da, bazı stratejiler riski azaltmaya yardımcı olabilir.
Risk Faktörlerini Yönetme
- Gebelik Öncesi Değerlendirme: Gebelik planlayan kadınların, özellikle risk faktörlerine sahip olanların, gebelik öncesinde doktorlarına başvurarak genel sağlık durumlarını değerlendirmeleri önemlidir.
- Kilo Kontrolü: Gebelik öncesinde sağlıklı kiloda olmak, preeklampsi riskini azaltabilir. Obez olan kadınların, gebelik öncesinde kilo vermeleri önerilir.
- Tansiyon Kontrolü: Kronik hipertansiyonu olan kadınların, gebelik öncesinde tansiyonlarını kontrol altına almaları önemlidir.
- Diyabet Kontrolü: Diyabeti olan kadınların, gebelik öncesinde kan şekerlerini kontrol altına almaları önemlidir.
- Sağlıklı Yaşam Tarzı: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigara içmemek gibi sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları, preeklampsi riskini azaltabilir.
Aspirin Tedavisi
Yüksek riskli anne adaylarında (daha önce preeklampsi geçirmiş, kronik hipertansiyonu olan, diyabeti olan, çoğul gebeliği olan vb.), gebeliğin 12. haftasından itibaren düşük doz aspirin (81 mg) kullanılması, preeklampsi riskini azaltabilir.
Kalsiyum Takviyesi
Kalsiyum eksikliği olan veya düşük kalsiyum alımı olan anne adaylarında, kalsiyum takviyesi (günde 1-2 gram), preeklampsi riskini azaltabilir.
D Vitamini Takviyesi
D vitamini eksikliği olan anne adaylarında, D vitamini takviyesi, preeklampsi riskini azaltabilir.
Antioksidanlar
Bazı araştırmalar, C ve E vitamini gibi antioksidanların preeklampsi riskini azaltabileceğini göstermektedir. Ancak, bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Sonuç
Preeklampsi, gebelikte ciddi riskler taşıyabilen bir durumdur. Ancak, erken teşhis, uygun tedavi ve yakın takip ile anne ve bebek için olası komplikasyonlar önlenebilir veya azaltılabilir. Anne adaylarının, risk faktörlerini bilmeleri, belirtileri tanımaları ve düzenli olarak doktor kontrollerini yaptırmaları önemlidir. Gebelik öncesinde sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve doktor önerisiyle aspirin, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri kullanmak, preeklampsi riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Unutmayın, erken teşhis ve tedavi hayat kurtarır!
Bu blog yazısı sadece bilgilendirme amaçlıdır ve doktor tavsiyesi yerine geçmez. Herhangi bir sağlık sorununuz varsa, lütfen doktorunuza başvurunuz.