Yoğun Bakım Nefrolojisinde Kritik Kararlar: Böbrek Yetmezliği ve Sıvı Yönetimi

01 11 2025

Yoğun Bakım Nefrolojisinde Kritik Kararlar: Böbrek Yetmezliği ve Sıvı Yönetimi
Yoğun Bakımİç HastalıklarıNefroloji

Yoğun Bakım Nefrolojisinde Kritik Kararlar: Böbrek Yetmezliği ve Sıvı Yönetimi

Yoğun Bakım Nefrolojisinde Kritik Kararlar: Böbrek Yetmezliği ve Sıvı Yönetimi

Yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) yatan hastalar, çoklu organ yetmezliği, sepsis, travma ve büyük cerrahi girişimler gibi çeşitli nedenlerle akut böbrek yetmezliği (ABY) geliştirme riski altındadır. ABY gelişimi, mortalite ve morbidite oranlarını önemli ölçüde artırır. Bu nedenle, YBÜ'de böbrek yetmezliğinin erken tanısı, uygun yönetimi ve özellikle sıvı dengesinin optimizasyonu kritik öneme sahiptir. Bu yazıda, yoğun bakım nefrolojisinde böbrek yetmezliği ve sıvı yönetimi ile ilgili kritik kararları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Giriş: Yoğun Bakım ve Akut Böbrek Yetmezliği (ABY)

Yoğun bakım üniteleri, vücut fonksiyonları ciddi şekilde bozulmuş ve yaşamı tehdit eden hastalara hizmet veren özel ortamlardır. Bu hastalarda ABY gelişimi sık karşılaşılan bir durumdur ve hastanede kalış süresini uzatır, tedavi maliyetlerini artırır ve mortalite riskini yükseltir. ABY, böbreklerin aniden işlevini yitirmesi sonucu ortaya çıkar ve vücutta atık ürünlerin birikmesine, elektrolit dengesizliklerine ve sıvı dengesinin bozulmasına yol açar. YBÜ'deki ABY'nin etiyolojisi multifaktöriyeldir ve genellikle sepsis, hipotansiyon, nefrotoksik ilaçlar, kardiyojenik şok ve rhabdomyoliz gibi durumlarla ilişkilidir.

ABY'nin Tanımı ve Sınıflandırılması

ABY'nin tanımı, son yıllarda Akut Böbrek Hasarı Ağı (Acute Kidney Injury Network - AKIN), Böbrek Hastalığı: Küresel Sonuçları İyileştirme (Kidney Disease: Improving Global Outcomes - KDIGO) ve Böbrek Hasarı ve Akut Böbrek Hastalığı (Kidney Injury and Acute Kidney Disease - ADQI) gibi çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan çalışmalarla standardize edilmeye çalışılmıştır. KDIGO kriterleri, ABY'yi serum kreatinin düzeyinde 48 saat içinde ≥0.3 mg/dL artış veya bazal değere göre ≥%50 artış ya da idrar çıkışında 6 saatten uzun süreyle <0.5 mL/kg/saat olması olarak tanımlar. ABY, KDIGO kriterlerine göre evrelendirilir:

  • Evre 1: Serum kreatinin düzeyi bazale göre 1.5-1.9 kat artış veya ≥0.3 mg/dL artış ya da idrar çıkışı <0.5 mL/kg/saat (6-12 saat)
  • Evre 2: Serum kreatinin düzeyi bazale göre 2.0-2.9 kat artış veya idrar çıkışı <0.5 mL/kg/saat (>12 saat)
  • Evre 3: Serum kreatinin düzeyi bazale göre ≥3.0 kat artış veya ≥4.0 mg/dL'ye çıkış ya da diyaliz ihtiyacı veya idrar çıkışı <0.3 mL/kg/saat (>24 saat) veya anüri (>12 saat)

ABY'nin Yoğun Bakım Mortalitesi Üzerindeki Etkisi

ABY, YBÜ hastalarında mortaliteyi önemli ölçüde artıran bağımsız bir risk faktörüdür. ABY gelişen hastalarda mortalite oranları %50'lere kadar çıkabilir. ABY'nin şiddeti ve süresi, mortalite riskini doğrudan etkiler. Ayrıca, ABY gelişen hastalar, kronik böbrek hastalığı (KBH) gelişimi açısından da yüksek risk altındadır.

ABY'nin Patofizyolojisi ve Etyolojisi

ABY'nin patofizyolojisi karmaşıktır ve farklı etyolojik faktörlere bağlı olarak değişebilir. Ancak, genel olarak ABY'ye yol açan temel mekanizmalar şunlardır:

  • Böbrek Perfüzyonunun Azalması: Hipovolemi, hipotansiyon, kardiyak yetmezlik ve renal arter stenozu gibi durumlar böbrek perfüzyonunu azaltarak iskemiye ve tübüler hasara yol açabilir.
  • Tübüler Hasar: Nefrotoksik ilaçlar (aminoglikozidler, vankomisin, amfoterisin B, nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar - NSAID'ler, anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri - ACEI'lar, anjiyotensin reseptör blokerleri - ARB'ler, kontrast maddeler), rhabdomyoliz, tümör lizis sendromu ve kristal nefropati gibi durumlar doğrudan tübüler hasara neden olabilir.
  • Glomerüler Hasar: Glomerülonefritler, trombotik mikroanjiyopatiler ve malign hipertansiyon gibi durumlar glomerüler hasara yol açarak böbrek fonksiyonlarını bozabilir.
  • Postrenal Obstrüksiyon: Üreterlerde taş, tümör veya darlık gibi obstrüksiyonlar böbreklerde basınç artışına ve hidronefroza neden olarak böbrek fonksiyonlarını bozabilir.

Yoğun Bakım Ortamında ABY'ye Yol Açan Risk Faktörleri

Yoğun bakım ortamında ABY gelişimi için çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Bu risk faktörlerinin bilinmesi, ABY'nin önlenmesi ve erken tanısı için önemlidir:

  • Sepsis: Sepsis, ABY'nin en sık nedenlerinden biridir. Sepsis sırasında salınan inflamatuar sitokinler ve mediyatörler, böbreklerde inflamasyona, vazokonstriksiyona ve tübüler hasara yol açabilir.
  • Hipotansiyon: Hipotansiyon, böbrek perfüzyonunu azaltarak iskemiye ve ABY'ye neden olabilir. Özellikle septik şok, kardiyojenik şok ve hipovolemik şok gibi durumlarda hipotansiyon riski yüksektir.
  • Nefrotoksik İlaçlar: Aminoglikozidler, vankomisin, amfoterisin B, NSAID'ler, ACEI'lar, ARB'ler ve kontrast maddeler gibi nefrotoksik ilaçların kullanımı ABY riskini artırır.
  • Kardiyak Yetmezlik: Kardiyak yetmezlik, böbrek perfüzyonunu azaltarak ve venöz konjesyona neden olarak ABY'ye yol açabilir.
  • Cerrahi Girişimler: Büyük cerrahi girişimler, özellikle kardiyovasküler cerrahi ve karaciğer transplantasyonu, ABY riskini artırır.
  • Rhabdomyoliz: Kas yıkımı sonucu kana salınan miyoglobin, böbrek tübüllerinde birikerek tübüler hasara neden olabilir.
  • Yaşlılık: Yaşlı hastalarda böbrek fonksiyonları azalmış olduğu için ABY gelişme riski daha yüksektir.
  • Önceden Var Olan Böbrek Hastalığı: KBH olan hastalarda ABY gelişme riski daha yüksektir ve ABY, KBH'nin ilerlemesini hızlandırabilir.
  • Diyabet: Diyabet, böbreklerde hasara yol açarak ABY riskini artırabilir.

Sıvı Yönetimi: ABY'li Hastalarda Kritik Bir Denge

Sıvı yönetimi, YBÜ'de ABY'li hastaların tedavisinde önemli bir rol oynar. Hem hipovolemi hem de hipervolemi böbrek fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir ve ABY'nin seyrini kötüleştirebilir. Bu nedenle, sıvı dengesinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve uygun sıvı tedavisi stratejilerinin uygulanması kritik öneme sahiptir.

Hipovoleminin ABY Üzerindeki Etkisi

Hipovolemi, böbrek perfüzyonunu azaltarak iskemiye ve ABY'ye neden olabilir. Özellikle sepsis, kanama, dehidratasyon ve diüretik kullanımı gibi durumlarda hipovolemi riski yüksektir. Hipovoleminin düzeltilmesi, böbrek perfüzyonunu artırarak ABY'nin önlenmesine ve tedavi edilmesine yardımcı olabilir.

Hipervoleminin ABY Üzerindeki Etkisi

Hipervolemi, akciğer ödemi, periferik ödem, karın içi basıncının artması ve organ perfüzyonunun bozulması gibi çeşitli komplikasyonlara yol açabilir. Hipervolemi, böbrek venöz basıncını artırarak böbrek perfüzyonunu azaltabilir ve ABY'nin seyrini kötüleştirebilir. Özellikle kardiyak yetmezlik, böbrek yetmezliği ve aşırı sıvı infüzyonu gibi durumlarda hipervolemi riski yüksektir. Hipervoleminin kontrol altına alınması, böbrek fonksiyonlarının iyileştirilmesine ve komplikasyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Sıvı Dengesinin Değerlendirilmesi

Sıvı dengesinin doğru bir şekilde değerlendirilmesi, uygun sıvı tedavisi stratejilerinin belirlenmesi için önemlidir. Sıvı dengesini değerlendirmek için çeşitli yöntemler kullanılabilir:

  • Klinik Değerlendirme: Hastanın genel durumu, vital bulguları (kan basıncı, kalp hızı, solunum hızı), deri turgoru, mukozaların nemliliği, ödem varlığı ve juguler venöz dolgunluk gibi klinik bulgular sıvı dengesi hakkında önemli bilgiler sağlayabilir.
  • Sıvı Giriş-Çıkış Takibi: Hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı miktarlarının düzenli olarak takip edilmesi, sıvı dengesinin değerlendirilmesine yardımcı olur. İdrar çıkışı, özellikle ABY'li hastalarda böbrek fonksiyonlarının takibi için önemli bir parametredir.
  • Vücut Ağırlığı Takibi: Hastanın günlük vücut ağırlığı takibi, sıvı dengesindeki değişiklikleri belirlemek için kullanılabilir.
  • Hemodinamik İzlem: Santral venöz basınç (SVB), pulmoner arter kateterizasyonu (PAK) ve transözofageal ekokardiyografi (TEE) gibi hemodinamik izlem yöntemleri, intravasküler sıvı hacmi ve kardiyak fonksiyonlar hakkında daha detaylı bilgiler sağlayabilir.
  • Akciğer Ultrasonografisi: Akciğer ultrasonografisi, akciğerlerde sıvı birikimini (B-çizgileri) tespit etmek için kullanılabilir ve hipervolemi tanısında yardımcı olabilir.
  • Biyokimya: Serum elektrolitleri (sodyum, potasyum, klor), kan üre azotu (BUN), kreatinin ve hematokrit düzeyleri, sıvı dengesi ve böbrek fonksiyonları hakkında önemli bilgiler sağlayabilir.

Sıvı Tedavisi Stratejileri

Sıvı tedavisi, ABY'li hastalarda sıvı dengesini optimize etmek ve böbrek fonksiyonlarını desteklemek amacıyla uygulanır. Sıvı tedavisi stratejileri, hastanın klinik durumuna, hemodinamik parametrelerine ve böbrek fonksiyonlarına göreIndividualize edilmelidir.

  • Hipovoleminin Düzeltilmesi: Hipovolemik hastalarda intravasküler sıvı hacminin artırılması, böbrek perfüzyonunu iyileştirmek için önemlidir. Kristalloid solüsyonlar (serum fizyolojik, Ringer laktat) genellikle ilk tercih edilen sıvılardır. Kolloid solüsyonlar (albumin, dekstran) da bazı durumlarda kullanılabilir, ancak böbrek fonksiyonları üzerindeki etkileri konusunda dikkatli olunmalıdır.
  • Hipervoleminin Yönetimi: Hipervolemik hastalarda sıvı fazlalığının giderilmesi, akciğer ödemi, periferik ödem ve organ perfüzyonunun bozulması gibi komplikasyonların önlenmesi için önemlidir. Diüretikler (furosemid, torasemid) genellikle ilk tercih edilen ilaçlardır. Diüretiklere yanıt alınamayan durumlarda, renal replasman tedavisi (RRT) düşünülebilir.
  • Sıvı Seçimi: Sıvı seçimi, hastanın elektrolit dengesine, asit-baz durumuna ve altta yatan hastalığına göre yapılmalıdır. Örneğin, hiperkloremik metabolik asidozu olan hastalarda serum fizyolojik yerine Ringer laktat tercih edilebilir. Hiperkalemisi olan hastalarda potasyum içermeyen sıvılar kullanılmalıdır.
  • Sıvı Hızı: Sıvı infüzyon hızı, hastanın hemodinamik durumuna ve sıvı toleransına göre ayarlanmalıdır. Hızlı sıvı infüzyonu, özellikle kardiyak yetmezliği olan hastalarda akciğer ödemine yol açabilir.
  • Sıvı Kısıtlaması: Özellikle oligürik veya anürik ABY'li hastalarda sıvı kısıtlaması önemlidir. Sıvı alımı, insensible kayıplar (terleme, solunum) ve idrar çıkışı dikkate alınarak ayarlanmalıdır.

Diyaliz Zamanlaması: Ne Zaman Renal Replasman Tedavisine (RRT) Başlanmalı?

ABY'li hastalarda RRT'ye başlama zamanlaması, yoğun bakım nefrolojisinde önemli bir tartışma konusudur. Geleneksel olarak, RRT'ye mutlak endikasyonlar (üremi, hiperkalemi, asidoz, sıvı yüklenmesi) ortaya çıktığında başlanması önerilmekteydi. Ancak, son yıllarda yapılan çalışmalar, daha erken RRT'nin bazı hastalarda klinik sonuçları iyileştirebileceğini göstermiştir.

RRT'ye Başlama Endikasyonları

RRT'ye başlama endikasyonları, mutlak ve rölatif olarak ikiye ayrılabilir:

  • Mutlak Endikasyonlar:
    • Kontrol Edilemeyen Hiperkalemi: Tıbbi tedaviye (kalsiyum glukonat, insülin-glukoz, sodyum bikarbonat) yanıt vermeyen ve yaşamı tehdit eden hiperkalemi (>6.5 mEq/L).
    • Şiddetli Metabolik Asidoz: Tıbbi tedaviye (sodyum bikarbonat) yanıt vermeyen ve pH <7.1 olan şiddetli metabolik asidoz.
    • Sıvı Yüklenmesi: Diüretiklere yanıt vermeyen ve solunum yetmezliğine veya organ disfonksiyonuna yol açan sıvı yüklenmesi.
    • Üremik Ensefalopati veya Perikardit: Üremiye bağlı gelişen nörolojik veya kardiyak komplikasyonlar.
    • Bazı Zehirlenmeler: Diyalizle uzaklaştırılabilen bazı toksinlerin neden olduğu zehirlenmeler (metanol, etilen glikol, salisilatlar).
  • Rölatif Endikasyonlar:
    • Oligüri veya Anüri: İdrar çıkışının azalması veya tamamen durması.
    • Artan Serum Kreatinin ve BUN Düzeyleri: Böbrek fonksiyonlarının giderek kötüleşmesi.
    • Sepsis: Sepsisli hastalarda ABY gelişimi, RRT ihtiyacını artırabilir.
    • Akciğer Hasarı: ABY'ye bağlı akciğer hasarı veya akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS).

Erken ve Geç RRT Stratejileri

RRT'ye başlama zamanlaması ile ilgili olarak, iki ana strateji bulunmaktadır:

  • Erken RRT: ABY'nin erken evrelerinde, mutlak endikasyonlar ortaya çıkmadan önce RRT'ye başlanması.
  • Geç RRT: RRT'ye yalnızca mutlak endikasyonlar ortaya çıktığında başlanması.

Son yıllarda yapılan randomize kontrollü çalışmalar (RCT'ler), erken ve geç RRT stratejilerini karşılaştırmıştır. Bu çalışmaların sonuçları, erken RRT'nin tüm hasta gruplarında mortaliteyi azalttığını göstermemekle birlikte, bazı alt gruplarda (örneğin, daha şiddetli ABY'si olan veya sepsisli hastalar) faydalı olabileceğini düşündürmektedir.

RRT'ye Başlama Zamanlamasını Etkileyen Faktörler

RRT'ye başlama zamanlaması, hastanın klinik durumuna, ABY'nin şiddetine, eşlik eden hastalıklarına ve RRT'nin risk ve faydalarına göre Individualize edilmelidir. RRT'ye başlama kararını etkileyen faktörler şunlardır:

  • ABY'nin Şiddeti: Daha şiddetli ABY'si olan hastalarda (örneğin, KDIGO Evre 3), RRT'ye daha erken başlanması düşünülebilir.
  • Sepsis: Sepsisli hastalarda ABY gelişimi, RRT ihtiyacını artırabilir.
  • Akciğer Hasarı: ABY'ye bağlı akciğer hasarı veya ARDS, RRT'ye erken başlanmasını gerektirebilir.
  • Sıvı Yüklenmesi: Diüretiklere yanıt vermeyen ve solunum yetmezliğine yol açan sıvı yüklenmesi, RRT'ye başlama endikasyonudur.
  • Eşlik Eden Hastalıklar: Kardiyak yetmezlik, kronik akciğer hastalığı ve karaciğer yetmezliği gibi eşlik eden hastalıklar, RRT'ye başlama kararını etkileyebilir.
  • RRT'nin Riskleri: RRT'nin hipotansiyon, enfeksiyon, kanama ve kateterle ilişkili komplikasyonlar gibi riskleri göz önünde bulundurulmalıdır.

Renal Replasman Tedavisi (RRT) Modaliteleri

ABY'li hastalarda kullanılan çeşitli RRT modaliteleri bulunmaktadır. Bu modaliteler, aralıklı hemodiyaliz (IHD), sürekli renal replasman tedavisi (CRRT) ve periton diyalizi (PD) olarak sınıflandırılabilir.

Aralıklı Hemodiyaliz (IHD)

IHD, kanın bir diyaliz makinesi aracılığıyla bir diyalizörden geçirilerek atık ürünlerin ve fazla sıvının uzaklaştırıldığı bir tedavi yöntemidir. IHD, genellikle haftada 3 kez, 3-4 saatlik seanslar halinde uygulanır. IHD, hızlı ve etkili bir şekilde atık ürünlerin ve sıvının uzaklaştırılmasını sağlar, ancak hemodinamik instabiliteye yol açma riski daha yüksektir. Bu nedenle, IHD genellikle hemodinamik olarak stabil olan hastalarda tercih edilir.

Sürekli Renal Replasman Tedavisi (CRRT)

CRRT, kanın sürekli olarak (24 saat boyunca) bir diyaliz makinesi aracılığıyla bir diyalizörden geçirilerek atık ürünlerin ve fazla sıvının uzaklaştırıldığı bir tedavi yöntemidir. CRRT, IHD'ye göre daha yavaş ve daha nazik bir şekilde sıvı ve elektrolit dengesini sağlar, bu nedenle hemodinamik instabiliteye yol açma riski daha düşüktür. CRRT, genellikle hemodinamik olarak instabil olan hastalarda, özellikle septik şok, ARDS ve çoklu organ yetmezliği olan hastalarda tercih edilir.

CRRT Modaliteleri

CRRT'nin çeşitli modaliteleri bulunmaktadır:

  • Sürekli Veno-Venöz Hemodiyaliz (CVVHD): Kandan atık ürünlerin ve elektrolitlerin diyalizat adı verilen bir solüsyon aracılığıyla uzaklaştırıldığı bir yöntemdir.
  • Sürekli Veno-Venöz Hemofiltrasyon (CVVH): Kandan sıvının ve küçük moleküllerin bir membran aracılığıyla uzaklaştırıldığı bir yöntemdir.
  • Sürekli Veno-Venöz Hemodiyalfiltrasyon (CVVHDF): CVVHD ve CVVH'nin bir kombinasyonudur.
  • Sürekli Yavaş Ultrafiltrasyon (SCUF): Sadece sıvının kandan uzaklaştırıldığı bir yöntemdir.

Periton Diyalizi (PD)

PD, karın boşluğuna yerleştirilen bir kateter aracılığıyla diyaliz sıvısının karın boşluğuna verilmesi ve daha sonra atık ürünlerin ve fazla sıvının diyaliz sıvısına geçmesi prensibine dayanan bir tedavi yöntemidir. PD, genellikle kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda evde uygulanır, ancak bazı durumlarda ABY'li hastalarda da kullanılabilir. PD, IHD ve CRRT'ye göre daha az invaziv bir yöntemdir, ancak etkinliği daha düşüktür ve peritonit gibi komplikasyonlara yol açma riski vardır.

ABY'nin Önlenmesi: Proaktif Yaklaşımlar

ABY'nin önlenmesi, YBÜ'de böbrek fonksiyonlarını korumak ve mortaliteyi azaltmak için önemlidir. ABY'nin önlenmesi için çeşitli proaktif yaklaşımlar uygulanabilir:

  • Risk Faktörlerinin Belirlenmesi ve Yönetimi: ABY gelişme riski yüksek olan hastaların (sepsis, hipotansiyon, nefrotoksik ilaç kullanımı, kardiyak yetmezlik, önceden var olan böbrek hastalığı) erken dönemde belirlenmesi ve risk faktörlerinin yönetilmesi önemlidir.
  • Sıvı Yönetiminin Optimizasyonu: Hipovolemi ve hipervoleminin önlenmesi, böbrek perfüzyonunu korumak için önemlidir. Sıvı dengesinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve uygun sıvı tedavisi stratejilerinin uygulanması gereklidir.
  • Nefrotoksik İlaçlardan Kaçınma veya Doz Ayarlaması: Aminoglikozidler, vankomisin, amfoterisin B, NSAID'ler, ACEI'lar, ARB'ler ve kontrast maddeler gibi nefrotoksik ilaçların kullanımından mümkün olduğunca kaçınılmalı veya dozları böbrek fonksiyonlarına göre ayarlanmalıdır.
  • Kontrast Nefropatisinin Önlenmesi: Kontrast madde kullanımının kaçınılmaz olduğu durumlarda, hastanın hidrasyonunun sağlanması, düşük ozmolariteli kontrast maddelerin kullanılması ve N-asetilsistein gibi ilaçların kullanılması kontrast nefropatisini önlemeye yardımcı olabilir.
  • Sepsis Yönetimi: Sepsisin erken tanısı ve uygun tedavisi (antibiyotikler, sıvı resüsitasyonu, vazopressörler), ABY riskini azaltabilir.
  • Kan Basıncının Korunması: Hipotansiyonun önlenmesi ve yeterli kan basıncının sağlanması, böbrek perfüzyonunu korumak için önemlidir.
  • Hipergliseminin Kontrolü: Hiperglisemi, böbreklerde hasara yol açarak ABY riskini artırabilir. Kan şekerinin kontrol altında tutulması, ABY'nin önlenmesine yardımcı olabilir.

Sonuç

Yoğun bakım nefrolojisinde böbrek yetmezliği ve sıvı yönetimi, kritik kararların alınmasını gerektiren karmaşık bir konudur. ABY'nin erken tanısı, uygun yönetimi ve sıvı dengesinin optimizasyonu, mortalite ve morbidite oranlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu yazıda, ABY'nin tanımı, patofizyolojisi, etiyolojisi, sıvı yönetimi stratejileri, RRT'ye başlama zamanlaması ve RRT modaliteleri detaylı bir şekilde incelenmiştir. Yoğun bakım hekimlerinin, nefroloji uzmanlarının ve diğer sağlık profesyonellerinin bu bilgileri kullanarak ABY'li hastalara en uygun tedaviyi sağlamaları ve böbrek fonksiyonlarını korumaları önemlidir.

#akut böbrek yetmezliği#Yoğun Bakım Nefrolojisi#diyaliz#sıvı yönetimi#elektrolit dengesizliği

Diğer Blog Yazıları

Romatoid Artrit ve Beslenme: Ağrıyı Azaltmak İçin Ne Yemeli, Nelerden Kaçınmalı?

Romatoid Artrit ve Beslenme: Ağrıyı Azaltmak İçin Ne Yemeli, Nelerden Kaçınmalı?

06 11 2025 Devamını oku »
Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »