Yoğun BakımGenel CerrahiAnestezi ve Reanimasyon
Acil Cerrahi Yoğun Bakımda Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları
Acil Cerrahi Yoğun Bakımda Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları
Acil cerrahi yoğun bakım üniteleri (ACYBÜ), hayati tehlike arz eden, acil cerrahi girişim geçirmiş veya travma sonrası stabilizasyonu ve ileri tedaviye ihtiyaç duyan hastaların kritik bakımının sağlandığı özel ortamlardır. Bu ünitelerde görev yapan sağlık profesyonelleri, sürekli tetikte olmalı ve multidisipliner bir yaklaşımla, hastaların hızla değişen durumlarına anında müdahale edebilmelidir. Bu blog yazısında, ACYBÜ'de sıkça karşılaşılan kritik durumları ve bu durumlara yönelik güncel yönetim yaklaşımlarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1. Solunum Yetmezliği ve Mekanik Ventilasyon Yönetimi
Solunum yetmezliği, ACYBÜ hastalarında sık görülen ve hayatı tehdit edebilen bir durumdur. Sepsis, pnömoni, akut respiratuvar distres sendromu (ARDS), travma veya cerrahi komplikasyonlar gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Solunum yetmezliğinin erken tanısı ve uygun mekanik ventilasyon stratejilerinin uygulanması, hasta prognozu açısından kritik öneme sahiptir.
1.1. Solunum Yetmezliğinin Tanısı
- Klinik Değerlendirme: Dispne, takipne, siyanoz, yardımcı solunum kaslarının kullanımı ve bilinç değişikliği gibi belirtiler solunum yetmezliğini düşündürmelidir.
- Arteriyel Kan Gazı Analizi (ABG): PaO2'nin düşük (<60 mmHg) ve/veya PaCO2'nin yüksek (>45 mmHg) olması solunum yetmezliğini doğrular. Ayrıca, pH değeri de asidoz veya alkalozu değerlendirmek için önemlidir.
- Görüntüleme Yöntemleri: Akciğer grafisi veya bilgisayarlı tomografi (BT), pnömoni, plevral efüzyon, akciğer ödemi veya ARDS gibi solunum yetmezliğinin altta yatan nedenlerini belirlemeye yardımcı olabilir.
1.2. Mekanik Ventilasyon Stratejileri
Mekanik ventilasyon, solunum yetmezliği olan hastaların solunum fonksiyonlarını desteklemek için kullanılan bir yöntemdir. Ventilasyon modunun seçimi, hastanın klinik durumuna ve altta yatan patolojiye göre belirlenmelidir.
- Hacim Kontrollü Ventilasyon (VCV): Belirli bir tidal hacim (VT) ve solunum sayısı ayarlanır. Hava yolu basıncı değişkendir.
- Basınç Kontrollü Ventilasyon (PCV): Belirli bir inspirasyon basıncı ve inspirasyon süresi ayarlanır. Tidal hacim değişkendir.
- Basınç Destekli Ventilasyon (PSV): Hastanın spontan solunum çabalarını desteklemek için kullanılır. Belirli bir basınç desteği sağlanır.
- Senkronize İntermittent Mandatory Ventilasyon (SIMV): Hem kontrollü hem de destekli solunum kombinasyonunu içerir.
- ARDS'de Mekanik Ventilasyon:
- Düşük Tidal Hacim (6-8 ml/kg): Akciğer hasarını en aza indirmek için önemlidir.
- Yüksek PEEP (Positive End-Expiratory Pressure): Alveollerin açık kalmasını sağlayarak oksijenasyonu iyileştirir.
- Prone Pozisyon: Oksijenasyonu artırabilir ve mortaliteyi azaltabilir.
- Nöromusküler Blokerler: Ventilasyonun senkronizasyonunu sağlamak için kullanılabilir.
1.3. Mekanik Ventilasyon Komplikasyonları ve Yönetimi
Mekanik ventilasyon, bazı komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonların erken tanısı ve uygun yönetimi, hasta prognozu açısından önemlidir.
- Ventilatör İlişkili Pnömoni (VİP): Ağız hijyeninin sağlanması, endotrakeal tüpün değiştirilmesi ve uygun antibiyotik tedavisi önemlidir.
- Barotravma/Volütravma: Düşük tidal hacim ve uygun PEEP kullanımı ile önlenebilir.
- Atelektazi: Sık sık pozisyon değişikliği ve göğüs fizyoterapisi ile tedavi edilebilir.
- Ventilatörden Ayırma Güçlüğü: Kademeli olarak ventilasyon desteğinin azaltılması (weaning) ve hastanın solunum kaslarının güçlendirilmesi önemlidir.
2. Hemodinamik Instabilite ve Sıvı Yönetimi
Hemodinamik instabilite, ACYBÜ hastalarında sık karşılaşılan ve hayatı tehdit edebilen bir durumdur. Hipovolemi, kardiyojenik şok, septik şok veya dağılımcı şok gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Hemodinamik instabilitenin erken tanısı ve uygun sıvı resüsitasyonu, vazopresör kullanımı ve inotropik destek sağlanması, hasta prognozu açısından kritik öneme sahiptir.
2.1. Hemodinamik Instabilitenin Tanısı
- Klinik Değerlendirme: Hipotansiyon (sistolik kan basıncı <90 mmHg), taşikardi (kalp hızı >100 atım/dakika), oligüri (idrar çıkışı <0.5 ml/kg/saat), soğuk ve nemli cilt, bilinç değişikliği gibi belirtiler hemodinamik instabiliteyi düşündürmelidir.
- Hemodinamik Monitörizasyon:
- İnvaziv Arteriyel Kan Basıncı Ölçümü: Sürekli kan basıncı takibi sağlar.
- Santral Venöz Kateter (SVK): Santral venöz basıncı (SVP) ölçümü ve sıvı resüsitasyonu için kullanılır.
- Pulmoner Arter Kateteri (PAC): Kardiyak output, pulmoner arter basıncı ve pulmoner kapiller kama basıncı (PCWP) gibi hemodinamik parametreleri ölçer.
- Ekokardiyografi: Kalp fonksiyonlarını değerlendirir ve sıvı resüsitasyonuna rehberlik eder.
- Laboratuvar Testleri: Laktat seviyesi, baz açığı ve organ fonksiyon testleri hemodinamik instabilitenin ciddiyetini ve nedenini belirlemeye yardımcı olabilir.
2.2. Sıvı Resüsitasyonu
Sıvı resüsitasyonu, hipovolemik şokun tedavisinde temel bir yaklaşımdır. Ancak, aşırı sıvı resüsitasyonu da akciğer ödemi, karın içi basıncının artması ve böbrek yetmezliği gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle, sıvı resüsitasyonu dikkatli ve hedefe yönelik bir şekilde yapılmalıdır.
- Sıvı Seçimi:
- Kristaloidler (Serum Fizyolojik, Ringer Laktat): İlk tercih edilmesi gereken sıvılardır.
- Kolloidler (Albumin, Hidroksietil Nişasta): Kristaloidlere göre daha uzun süre intravasküler alanda kalır, ancak böbrek yetmezliği ve koagülopati riskini artırabilir.
- Sıvı Hedefleri:
- Ortalama Arteriyel Basıncı (MAP) >65 mmHg
- Santral Venöz Basıncı (SVP) 8-12 mmHg
- İdrar Çıkışı >0.5 ml/kg/saat
- Laktat Seviyesinde Azalma
2.3. Vazopresör ve İnotropik Destek
Sıvı resüsitasyonuna rağmen hemodinamik instabilite devam ediyorsa, vazopresörler ve inotropik ilaçlar kullanılabilir.
- Vazopresörler (Norepinefrin, Dopamin, Vasopressin): Kan damarlarını daraltarak kan basıncını yükseltirler. Norepinefrin, septik şokta ilk tercih edilmesi gereken vazopresördür.
- İnotropik İlaçlar (Dobutamin, Milrinon): Kalp kasının kasılma gücünü artırarak kardiyak outputu yükseltirler. Kardiyojenik şokta kullanılabilirler.
3. Sepsis ve Septik Şok Yönetimi
Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun kontrolsüz ve zararlı yanıtıdır. Septik şok ise sepsis ile birlikte ortaya çıkan ve sıvı resüsitasyonuna rağmen düzelmeyen hipotansiyon ve doku hipoperfüzyonudur. Sepsis ve septik şok, ACYBÜ hastalarında yüksek mortalite oranlarına sahiptir. Erken tanı, uygun antibiyotik tedavisi, sıvı resüsitasyonu ve vazopresör kullanımı, hasta prognozu açısından kritik öneme sahiptir.
3.1. Sepsis ve Septik Şokun Tanısı
- Sepsis-3 Tanımına Göre:
- Enfeksiyon Şüphesi
- SOFA (Sequential Organ Failure Assessment) Skorunda Artış: Solunum, koagülasyon, karaciğer, kardiyovasküler, böbrek ve nörolojik fonksiyonları değerlendiren bir skorlama sistemidir.
- Septik Şok:
- Sepsis
- Sıvı Resüsitasyonuna Rağmen Düzelmeyen Hipotansiyon (MAP <65 mmHg)
- Laktat Seviyesi >2 mmol/L
3.2. Sepsis ve Septik Şokun Yönetimi
- Erken Antibiyotik Tedavisi: Enfeksiyon kaynağına yönelik geniş spektrumlu antibiyotikler, sepsis tanısı konulduktan sonra mümkün olan en kısa sürede başlanmalıdır. Kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi daraltılabilir.
- Sıvı Resüsitasyonu: Hipovolemiyi düzeltmek için kristaloidler kullanılmalıdır. Hedefler: MAP >65 mmHg, SVP 8-12 mmHg, idrar çıkışı >0.5 ml/kg/saat.
- Vazopresörler: Sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyon devam ediyorsa, norepinefrin ilk tercih edilmesi gereken vazopresördür.
- Enfeksiyon Kaynağının Kontrolü: Apse drenajı, enfekte dokunun debridmanı veya kateterin çıkarılması gibi girişimlerle enfeksiyon kaynağı kontrol altına alınmalıdır.
- Destekleyici Tedaviler:
- Mekanik Ventilasyon: Solunum yetmezliği olan hastalarda.
- Böbrek Replasman Tedavisi (BRT): Böbrek yetmezliği olan hastalarda.
- Glikoz Kontrolü: Kan şekerinin 140-180 mg/dL arasında tutulması.
- Stres Ülseri Profilaksisi: Proton pompa inhibitörleri (PPI) veya H2 reseptör blokerleri ile.
- Derin Ven Trombozu (DVT) Profilaksisi: Düşük moleküler ağırlıklı heparin (DMAH) veya mekanik profilaksi ile.
4. Akut Böbrek Yetmezliği (ABY) Yönetimi
Akut böbrek yetmezliği, ACYBÜ hastalarında sık görülen ve mortaliteyi artıran bir komplikasyondur. Hipovolemi, sepsis, nefrotoksik ilaçlar, rabdomiyoliz veya üriner sistem obstrüksiyonu gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. ABY'nin erken tanısı, altta yatan nedenin düzeltilmesi, sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması ve gerekirse böbrek replasman tedavisi (BRT) uygulanması, hasta prognozu açısından önemlidir.
4.1. Akut Böbrek Yetmezliğinin Tanısı
- Kreatinin Seviyesi: Serum kreatinin düzeyinde 48 saat içinde ≥0.3 mg/dL artış veya taban değerine göre 7 gün içinde ≥%50 artış.
- İdrar Çıkışı: İdrar çıkışında azalma (<0.5 ml/kg/saat, 6 saatten uzun süre).
- Rifle Kriterleri/AKIN Kriterleri/KDIGO Kriterleri: ABY'nin evrelemesi için kullanılan kriterlerdir. Kreatinin seviyesi ve idrar çıkışına göre sınıflandırma yaparlar.
4.2. Akut Böbrek Yetmezliğinin Yönetimi
- Prerenal ABY: Hipovolemi veya hipotansiyonun düzeltilmesi, sıvı resüsitasyonu ve vazopresör kullanımı.
- Renal ABY:
- Nefrotoksik İlaçların Kesilmesi: Aminoglikozidler, NSAID'ler, kontrast maddeler gibi.
- Rabdomiyoliz Tedavisi: Bol sıvı resüsitasyonu, idrarın alkalileştirilmesi (sodyum bikarbonat), hiperkaleminin tedavisi.
- Glomerülonefrit Tedavisi: Steroidler, immünsüpresanlar.
- Postrenal ABY: Üriner sistem obstrüksiyonunun giderilmesi (mesane kateterizasyonu, üreter stent yerleştirilmesi).
- Sıvı ve Elektrolit Dengesinin Sağlanması: Hiperkalemi, hiperfosfatemi, hipokalsemi, asidoz gibi elektrolit bozukluklarının düzeltilmesi.
- Böbrek Replasman Tedavisi (BRT):
- Endikasyonları:
- Sıvı yüklenmesi (akciğer ödemi, anazarka)
- Hiperkalemi (tıbbi tedaviye yanıt vermeyen)
- Metabolik asidoz (tıbbi tedaviye yanıt vermeyen)
- Üremi (perikardit, ensefalopati)
- Yöntemler:
- Intermittent Hemodializ (IHD)
- Sürekli Venovenöz Hemofiltrasyon (SVVHF)
- Sürekli Venovenöz Hemodiyaliz (SVVHD)
- Sürekli Venovenöz Hemodiyafiltrasyon (SVVHDF)
5. Koagülopati ve Kanama Yönetimi
Koagülopati, ACYBÜ hastalarında sık görülen ve mortaliteyi artıran bir komplikasyondur. Travma, cerrahi, sepsis, karaciğer yetmezliği veya dissemine intravasküler koagülasyon (DİK) gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Koagülopatinin erken tanısı, altta yatan nedenin düzeltilmesi, kan ürünleri transfüzyonu ve gerekirse antifibrinolitik tedavi uygulanması, hasta prognozu açısından önemlidir.
5.1. Koagülopatinin Tanısı
- Klinik Değerlendirme: Peteşi, ekimoz, burun kanaması, diş eti kanaması, yara yerinden kanama veya iç organ kanaması gibi belirtiler koagülopatiyi düşündürmelidir.
- Laboratuvar Testleri:
- Protrombin Zamanı (PT) ve Uluslararası Normalize Oran (INR): Pıhtılaşma faktörlerinin aktivitesini değerlendirir.
- Aktive Parsiyel Tromboplastin Zamanı (aPTT): Pıhtılaşma faktörlerinin aktivitesini değerlendirir.
- Trombosit Sayısı: Trombositopeni (<150.000/µL) kanama riskini artırır.
- Fibrinojen Seviyesi: Fibrinojen, pıhtı oluşumunda önemli bir proteindir.
- D-dimer: Fibrin yıkım ürünlerini gösterir. DİK veya tromboembolik olaylarda yükselir.
5.2. Koagülopatinin Yönetimi
- Travma İlişkili Koagülopati:
- Hasar Kontrol Resüsitasyonu: Permissif hipotansiyon, erken kan ürünleri transfüzyonu (eritrosit süspansiyonu, taze donmuş plazma, trombosit süspansiyonu) ve koagülopati düzeltilmesi.
- Traneksamik Asit (TXA): Fibrinolizi inhibe ederek kanamayı azaltır. Travma sonrası ilk 3 saat içinde verilmelidir.
- Dissemine İntravasküler Koagülasyon (DİK):
- Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Sepsis, travma, malignite gibi.
- Kan Ürünleri Transfüzyonu: Trombositopeni (<20.000/µL) veya aktif kanama varsa trombosit süspansiyonu. PT/INR uzamışsa veya fibrinojen <100 mg/dL ise taze donmuş plazma.
- Antitrombin III (ATIII): Antitrombin eksikliği varsa.
- Protein C: Protein C eksikliği varsa.
- Warfarin Antikoagülasyonunun Geri Çevrilmesi:
- Vitamin K: INR'yi düşürmeye yardımcı olur.
- Prothrombin Kompleksi Konsantresi (PCC): Hızlı INR düzeltilmesi gerektiğinde kullanılır.
- Heparin Antikoagülasyonunun Geri Çevrilmesi:
- Protamin Sülfat: Heparinin etkisini nötralize eder.
6. Delirium Yönetimi
Delirium, ACYBÜ hastalarında sık görülen ve hastanede kalış süresini uzatan, mortaliteyi artıran bir nöropsikiyatrik bozukluktur. Enfeksiyon, ilaçlar, metabolik bozukluklar, uyku eksikliği veya ağrı gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Deliriumun erken tanısı, altta yatan nedenlerin düzeltilmesi, farmakolojik ve non-farmakolojik yaklaşımlarla semptomların kontrol altına alınması, hasta prognozu açısından önemlidir.
6.1. Deliriumun Tanısı
- Confusion Assessment Method for the Intensive Care Unit (CAM-ICU): ACYBÜ hastalarında delirium tanısı için kullanılan bir tarama aracıdır.
- Intensive Care Delirium Screening Checklist (ICDSC): ACYBÜ hastalarında delirium tanısı için kullanılan bir tarama aracıdır.
- Klinik Değerlendirme: Bilinç düzeyinde dalgalanma, dikkat eksikliği, düşünce bozukluğu veya halüsinasyonlar gibi belirtiler deliriumu düşündürmelidir.
6.2. Deliriumun Yönetimi
- Non-Farmakolojik Yaklaşımlar:
- Uyku Hijyeni: Gürültüyü azaltmak, gündüzleri aydınlatmayı artırmak, geceleyin ışıkları kapatmak.
- Oryantasyon: Hastaya zaman, yer ve kişi hakkında bilgi vermek. Takvim ve saat kullanmak.
- Erken Mobilizasyon: Hastanın mümkün olduğunca erken ayağa kalkmasını ve hareket etmesini sağlamak.
- Ağrı Kontrolü: Uygun analjeziklerle ağrıyı kontrol altına almak.
- Görsel ve İşitsel Yardımcılar: Hastanın gözlük veya işitme cihazı kullanmasını sağlamak.
- Farmakolojik Yaklaşımlar:
- Antipsikotikler: Haloperidol, risperidon veya quetiapine gibi antipsikotikler, delirium semptomlarını kontrol altına almak için kullanılabilir.
- Benzodiazepinler: Benzodiazepinler, alkol veya benzodiazepin yoksunluğuna bağlı deliriumda kullanılabilir. Ancak, diğer delirium nedenlerinde semptomları kötüleştirebilir.
- Dexmedetomidine: Sedasyon ve analjezi sağlamak için kullanılabilir ve delirium riskini azaltabilir.
7. Ağrı Yönetimi
ACYBÜ hastaları, cerrahi girişim, travma, invaziv işlemler veya altta yatan hastalıkları nedeniyle yoğun ağrı yaşayabilirler. Yetersiz ağrı yönetimi, fizyolojik stresi artırabilir, iyileşmeyi geciktirebilir ve kronik ağrı gelişimine yol açabilir. Ağrının düzenli olarak değerlendirilmesi, farmakolojik ve non-farmakolojik yaklaşımlarla ağrının kontrol altına alınması, hasta konforu ve iyileşmesi açısından önemlidir.
7.1. Ağrı Değerlendirmesi
- Sayısal Değerlendirme Ölçeği (NRS): Hastadan ağrısını 0 (ağrı yok) ile 10 (dayanılmaz ağrı) arasında bir sayı ile değerlendirmesi istenir.
- Görsel Analog Ölçek (VAS): Hastaya 10 cm'lik bir çizgi üzerinde ağrısını işaretlemesi istenir.
- Davranışsal Ağrı Ölçekleri: Bilinci kapalı veya iletişim kuramayan hastalar için kullanılır. Yüz ifadesi, vücut hareketleri ve fizyolojik parametreler değerlendirilir.
7.2. Ağrı Yönetimi Yaklaşımları
- Farmakolojik Yaklaşımlar:
- Opioidler: Morfin, fentanil, hidromorfon gibi opioidler, şiddetli ağrıları kontrol altına almak için kullanılabilir.
- Non-Opioid Analjezikler: Parasetamol, nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) hafif ve orta şiddetli ağrıları kontrol altına almak için kullanılabilir.
- Adjuvan Analjezikler: Gabapentin, pregabalin veya amitriptilin gibi adjuvan analjezikler, nöropatik ağrıyı kontrol altına almak için kullanılabilir.
- Bölgesel Anestezi: Epidural anestezi, sinir blokları veya lokal anestezikler, cerrahi sonrası ağrıyı kontrol altına almak için kullanılabilir.
- Non-Farmakolojik Yaklaşımlar:
- Pozisyon Verme: Hastanın rahat bir pozisyonda yatmasını sağlamak.
- Soğuk/Sıcak Uygulama: Ağrılı bölgeye soğuk veya sıcak uygulama yapmak.
- Masaj: Kas gerginliğini azaltmak ve ağrıyı hafifletmek için masaj yapmak.
- Gevşeme Teknikleri: Derin nefes alma, meditasyon veya müzik dinleme gibi gevşeme tekniklerini kullanmak.
8. Beslenme Desteği
ACYBÜ hastaları, artmış metabolik ihtiyaçları, katabolik durumları ve beslenme yetersizliği riskleri nedeniyle özel bir beslenme desteğine ihtiyaç duyarlar. Yetersiz beslenme, immün fonksiyonları bozabilir, yara iyileşmesini geciktirebilir ve mortaliteyi artırabilir. Erken enteral beslenme, parenteral beslenme veya kombine beslenme yaklaşımlarıyla hastanın beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, iyileşme sürecini hızlandırabilir.
8.1. Beslenme Değerlendirmesi
- Beslenme Öyküsü: Hastanın beslenme alışkanlıkları, kilo kaybı, iştahsızlık veya yutma güçlüğü gibi sorunları değerlendirilir.
- Fizik Muayene: Kas kütlesi, yağ dokusu ve ödem değerlendirilir.
- Laboratuvar Testleri: Albümin, prealbümin, transferrin veya total lenfosit sayısı gibi beslenme belirteçleri değerlendirilir.
- Enerji ve Protein İhtiyaçlarının Hesaplanması: Harris-Benedict denklemi veya Schofield denklemi gibi formüllerle enerji ihtiyacı hesaplanır. Protein ihtiyacı genellikle 1.2-2.0 g/kg/gün olarak belirlenir.
8.2. Beslenme Yöntemleri
- Enteral Beslenme:
- Nazogastrik Tüp (NGT): Burundan mideye yerleştirilen bir tüp aracılığıyla beslenme sağlanır.
- Nazojejunal Tüp (NJT): Burundan jejunuma yerleştirilen bir tüp aracılığıyla beslenme sağlanır.
- Gastrostomi Tüpü (PEG): Cerrahi olarak mideye yerleştirilen bir tüp aracılığıyla beslenme sağlanır.
- Jejunostomi Tüpü (PEJ): Cerrahi olarak jejunuma yerleştirilen bir tüp aracılığıyla beslenme sağlanır.
- Parenteral Beslenme:
- Periferik Parenteral Beslenme (PPN): Periferik bir ven aracılığıyla beslenme sağlanır. Kısa süreli beslenme desteği için uygundur.
- Santral Parenteral Beslenme (SPN): Santral bir ven aracılığıyla beslenme sağlanır. Uzun süreli beslenme desteği için uygundur.
8.3. Beslenme Komplikasyonları ve Yönetimi
- Enteral Beslenme Komplikasyonları:
- Aspirasyon Pnömonisi: Baş yukarı pozisyon verme, mide rezidü hacmini kontrol etme.
- Diyare: Beslenme hızını azaltma, lif takviyesi.
- Mide Bulantısı ve Kusma: Antiemetikler.
- Tüp Tıkanıklığı: Tüpü sık sık yıkama.
- Parenteral Beslenme Komplikasyonları:
- Enfeksiyon: Kateter yerleştirme ve bakımında aseptik tekniklere dikkat etme.
- Hiperglisemi: İnsülin tedavisi.
- Karaciğer Fonksiyon Bozukluğu: Siklik parenteral beslenme.
- Elektrolit Bozuklukları: Elektrolit takviyesi.
ACYBÜ'de karşılaşılan bu kritik durumlar, multidisipliner bir yaklaşımla yönetilmelidir. Erken tanı, hızlı müdahale ve uygun tedavi stratejilerinin uygulanması, hasta prognozunu önemli ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle, ACYBÜ'de görev yapan tüm sağlık profesyonellerinin, bu durumlar hakkında güncel bilgi ve becerilere sahip olması büyük önem taşır.