25 10 2025
Endokrin sistem, vücudun homeostazını sağlamada kritik bir rol oynar. Hormonlar aracılığıyla hücreler arası iletişimi düzenler ve metabolizma, büyüme, üreme ve enerji dengesi gibi birçok önemli fonksiyonu kontrol eder. Endokrinolojik aciller, bu sistemin işleyişindeki ciddi bozukluklar sonucu ortaya çıkan ve hayatı tehdit edebilen durumlardır. Bu yazıda, yoğun bakım ortamında sık karşılaşılan endokrinolojik acillere odaklanacağız ve bu durumlara yönelik tanı ve tedavi yaklaşımlarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Endokrinolojik aciller geniş bir yelpazede yer alır ve etiyolojilerine, klinik tablolarına ve tedavi yaklaşımlarına göre farklı şekillerde sınıflandırılabilirler. En sık karşılaşılan ve yoğun bakım ünitesinde yönetim gerektiren endokrinolojik aciller şunlardır:
DKA ve HHD, insülin eksikliği veya insülin direncine bağlı olarak gelişen hiperglisemik acillerdir. DKA'da, insülin eksikliği glikozun hücrelere girişini engeller ve karaciğerde glukoneogenezi uyarır, bu da hiperglisemiye yol açar. Aynı zamanda, lipolizi artırarak serbest yağ asitlerinin (FFA) salınımını artırır. Karaciğerde FFA'lar keton cisimlerine dönüştürülür ve ketonemiye neden olur. Keton cisimleri asidiktir ve metabolik asidoza katkıda bulunur. HHD'de ise, insülin eksikliği daha çok glikoz üretimini artırarak hiperglisemiye yol açar. Ancak, DKA'daki kadar belirgin bir ketogenez yoktur. HHD'de, hiperglisemi ozmotik diürezi tetikler, bu da dehidratasyona ve hiperozmolariteye yol açar.
DKA ve HHD tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. DKA'da tanı kriterleri şunlardır:
HHD'de tanı kriterleri şunlardır:
DKA ve HHD tedavisi, sıvı replasmanı, insülin tedavisi, elektrolit dengesinin düzeltilmesi ve altta yatan nedenin belirlenmesi ve tedavi edilmesini içerir.
Hipoglisemi, kan glikoz seviyesinin normalin altına düşmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Genellikle, kan glikoz seviyesi 70 mg/dL'nin altına düştüğünde hipoglisemi semptomları ortaya çıkar. Hipogliseminin başlıca nedenleri arasında aşırı insülin kullanımı, öğün atlama, egzersiz, alkol tüketimi, böbrek yetmezliği ve bazı ilaçlar yer alır.
Hipoglisemi tanısı, Whipple triadı ile konulur:
Hipoglisemi semptomları, otonomik ve nöroglikopenik semptomlar olarak ikiye ayrılır. Otonomik semptomlar, terleme, titreme, çarpıntı, açlık ve anksiyete gibi belirtilerdir. Nöroglikopenik semptomlar, baş ağrısı, konfüzyon, görme bozuklukları, konuşma bozukluğu, nöbetler ve bilinç kaybı gibi belirtilerdir.
Hipoglisemi tedavisi, kan glikoz seviyesini hızla yükseltmeyi ve altta yatan nedeni tedavi etmeyi amaçlar. Bilinçli hastalarda, oral glikoz (15-20 gram) verilir. Bilinçsiz hastalarda ise, intravenöz glikoz (D50W, 25-50 mL) veya intramüsküler glukagon (1 mg) uygulanır. Hipoglisemiye neden olan altta yatan faktörler (aşırı insülin kullanımı, ilaç kullanımı vb.) belirlenmeli ve tedavi edilmelidir.
Adrenal kriz, adrenal bezlerin yetersiz hormon üretimi sonucu gelişen hayatı tehdit eden bir durumdur. Adrenal krizin en sık nedeni, kronik adrenal yetmezliği olan hastalarda stres (enfeksiyon, cerrahi, travma vb.) durumunda kortizol ihtiyacının artmasıdır. Ayrıca, adrenal bezlere ait hastalıklar (otoimmün adrenalit, tüberküloz, metastaz vb.) ve hipofiz yetmezliği de adrenal krize neden olabilir.
Adrenal kriz tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Adrenal krizin başlıca belirtileri arasında hipotansiyon, hipoglisemi, bulantı, kusma, karın ağrısı, ateş, halsizlik ve bilinç bozukluğu yer alır. Laboratuvar testlerinde, hiponatremi, hiperkalemi ve eozinofili görülebilir. Adrenal kriz şüphesi olan hastalarda, tanısal testler (kortizol seviyesi, ACTH stimülasyon testi) yapılmalıdır. Ancak, tedaviye başlamak için tanısal test sonuçlarını beklemek gerekmez.
Adrenal kriz tedavisi, sıvı replasmanı, glukokortikoid tedavisi ve altta yatan nedenin tedavi edilmesini içerir.
Tiroid fırtınası, tiroid hormonlarının aşırı salgılanması sonucu ortaya çıkan hipertiroidizmin şiddetli bir formudur. Tiroid fırtınasının en sık nedeni, Graves hastalığı olan hastalarda stres (enfeksiyon, cerrahi, travma vb.) durumunda tiroid hormonlarının aniden salınmasıdır. Ayrıca, toksik nodüler guatr, tiroidit ve iyotlu kontrast madde kullanımı da tiroid fırtınasına neden olabilir.
Tiroid fırtınası tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Tiroid fırtınasının başlıca belirtileri arasında ateş, taşikardi, aritmi, terleme, titreme, ajitasyon, deliryum, kusma, ishal ve karın ağrısı yer alır. Laboratuvar testlerinde, serbest T4 ve serbest T3 seviyeleri yüksek bulunur. Burch-Wartofsky ölçeği, tiroid fırtınası tanısında kullanılan bir skorlama sistemidir.
Tiroid fırtınası tedavisi, tiroid hormonlarının sentezini ve salınımını baskılamayı, periferik etkilerini azaltmayı ve altta yatan nedeni tedavi etmeyi amaçlar.
Miksedema koması, tiroid hormonlarının yetersizliği sonucu gelişen hipotiroidizmin yaşamı tehdit eden bir komplikasyonudur. Miksedema komasının en sık nedeni, kronik hipotiroidizmi olan hastalarda stres (enfeksiyon, cerrahi, travma vb.) durumunda tiroid hormonlarının daha da azalmasıdır. Ayrıca, ilaç kullanımı, hipotermi ve hipoglisemi de miksedema komasına neden olabilir.
Miksedema koması tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Miksedema komasının başlıca belirtileri arasında hipotermi, bradikardi, hipotansiyon, hipoventilasyon, bilinç bozukluğu, arefleksi ve ödem yer alır. Laboratuvar testlerinde, serbest T4 ve serbest T3 seviyeleri düşük, TSH seviyesi yüksek bulunur (primer hipotiroidizmde). Miksedema koması şüphesi olan hastalarda, tanısal testler (tiroid hormonları, TSH) yapılmalıdır. Ancak, tedaviye başlamak için tanısal test sonuçlarını beklemek gerekmez.
Miksedema koması tedavisi, tiroid hormon replasmanı, destekleyici tedavi ve altta yatan nedenin tedavi edilmesini içerir.
Hiperkalsemik kriz, serum kalsiyum seviyesinin aşırı yükselmesi sonucu ortaya çıkan hayatı tehdit eden bir durumdur. Hiperkalsemik krizin en sık nedenleri arasında primer hiperparatiroidizm, malignite (kemik metastazları, humoral hiperkalsemi), tiyazid diüretikler ve D vitamini intoksikasyonu yer alır.
Hiperkalsemik kriz tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Hiperkalsemik krizin başlıca belirtileri arasında bulantı, kusma, karın ağrısı, poliüri, polidipsi, kabızlık, kas güçsüzlüğü, konfüzyon, letarji, koma ve kardiyak aritmiler yer alır. Laboratuvar testlerinde, serum kalsiyum seviyesi > 14 mg/dL bulunur. EKG'de QT intervali kısalması görülebilir.
Hiperkalsemik kriz tedavisi, serum kalsiyum seviyesini düşürmeyi ve altta yatan nedeni tedavi etmeyi amaçlar.
Hipokalsemi, serum kalsiyum seviyesinin normalin altına düşmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hipokalseminin en sık nedenleri arasında hipoparatiroidizm, D vitamini eksikliği, kronik böbrek yetmezliği, pankreatit ve bazı ilaçlar (bifosfonatlar, kalsitonin) yer alır.
Hipokalsemi tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. Hipokalseminin başlıca belirtileri arasında tetani (kas krampları, karpopedal spazm), parestezi (el ve ayaklarda uyuşma), nöbetler, kardiyak aritmiler ve Chvostek ve Trousseau belirtileri yer alır. Laboratuvar testlerinde, serum kalsiyum seviyesi < 8.5 mg/dL bulunur. EKG'de QT intervali uzaması görülebilir.
Hipokalsemi tedavisi, serum kalsiyum seviyesini yükseltmeyi ve altta yatan nedeni tedavi etmeyi amaçlar.
Diabetes insipidus (DI), antidiüretik hormon (ADH) eksikliği (santral DI) veya böbreklerin ADH'ye yanıt verememesi (nefrojenik DI) sonucu gelişen bir durumdur. ADH eksikliği veya direnci, böbreklerin suyu konsantre etme yeteneğini bozar ve poliüri ve polidipsiye yol açar.
DI tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. DI'nin başlıca belirtileri arasında poliüri (günde > 3 litre idrar), polidipsi ve dehidratasyon yer alır. Laboratuvar testlerinde, idrar dansitesi düşük (< 1.005), serum ozmolaritesi yüksek (> 295 mOsm/kg) ve idrar ozmolaritesi düşük (< 300 mOsm/kg) bulunur. Su kısıtlama testi ve desmopressin (DDAVP) testi, santral ve nefrojenik DI'yi ayırt etmek için kullanılabilir.
DI tedavisi, ADH eksikliğini veya direncini düzeltmeyi ve dehidratasyonu önlemeyi amaçlar.
Uygunsuz ADH sendromu (SIADH), aşırı ADH salgılanması sonucu gelişen bir durumdur. Aşırı ADH, böbreklerin suyu geri emilimini artırır ve hiponatremiye yol açar. SIADH'nin en sık nedenleri arasında akciğer hastalıkları (pnömoni, tüberküloz, akciğer kanseri), santral sinir sistemi hastalıkları (menenjit, ensefalit, travma), ilaç kullanımı (SSRI'lar, NSAID'ler) ve ektopik ADH üreten tümörler yer alır.
SIADH tanısı, klinik bulgular ve laboratuvar testleri ile konulur. SIADH'nin başlıca belirtileri arasında bulantı, kusma, baş ağrısı, kas krampları, konfüzyon, nöbetler ve koma yer alır. Laboratuvar testlerinde, serum sodyum seviyesi düşük (< 135 mEq/L), serum ozmolaritesi düşük (< 275 mOsm/kg) ve idrar ozmolaritesi yüksek (> 100 mOsm/kg) bulunur.
SIADH tedavisi, sıvı kısıtlaması, sodyum replasmanı ve altta yatan nedeni tedavi etmeyi amaçlar.
Endokrinolojik aciller, hızlı tanı ve uygun tedavi gerektiren hayatı tehdit eden durumlardır. Yoğun bakım ünitelerinde sık karşılaşılan bu durumlara yönelik güncel tanı ve tedavi yaklaşımlarının bilinmesi, hasta sonuçlarını iyileştirmek için önemlidir. Bu yazıda, en sık karşılaşılan endokrinolojik aciller ve yoğun bakım yönetimleri hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Ancak, her hasta bireysel olarak değerlendirilmeli ve tedavi, hastanın klinik durumuna ve laboratuvar bulgularına göre ayarlanmalıdır.
Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları
06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi
06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi
06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment
06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları
06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar
06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler
06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi
06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?
06 11 2025 Devamını oku »