Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Yoğun Bakımda Hayati Mücadele

01 11 2025

Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Yoğun Bakımda Hayati Mücadele
Yoğun BakımKadın Hastalıkları ve DoğumPerinatoloji (Yüksek Riskli Gebelikler)

Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Yoğun Bakımda Hayati Mücadele

Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi): Yoğun Bakımda Hayati Mücadele

Preeklampsi, gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen, gebeliğin ikinci yarısında (genellikle 20. haftadan sonra) veya doğumdan sonraki ilk günlerde ortaya çıkabilen ciddi bir durumdur. Yüksek tansiyon ve idrarda protein (proteinüri) ile karakterizedir. Preeklampsi, hem anne hem de bebek için hayati riskler taşıyabilir ve bazen yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) tedavi gerektirebilir. Bu yazıda, preeklampsinin ne olduğunu, risk faktörlerini, belirtilerini, yoğun bakımdaki tedavisini ve uzun vadeli etkilerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Preeklampsi Nedir?

Preeklampsi, gebelikte ortaya çıkan ve anne ile bebeğin sağlığını tehdit eden ciddi bir komplikasyondur. Temel olarak, annenin kan basıncının yükselmesi (hipertansiyon) ve idrarında protein bulunması (proteinüri) ile karakterizedir. Ancak, bazı durumlarda proteinüri olmadan da preeklampsi teşhisi konulabilir, özellikle de annede organ hasarı belirtileri varsa. Preeklampsi, plasentanın (bebeği besleyen organ) düzgün çalışmamasına bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Bu durum, annenin kan damarlarında daralmaya ve organlara yeterli kan akışının sağlanamamasına yol açabilir.

Preeklampsi Neden Tehlikelidir?

Preeklampsi, tedavi edilmediği takdirde anne ve bebek için ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Anne için riskler arasında nöbetler (eklampsi), inme, karaciğer ve böbrek yetmezliği, akciğer ödemi (akciğerlerde sıvı birikmesi) ve ölüm yer alır. Bebek için riskler ise erken doğum, düşük doğum ağırlığı, plasenta dekolmanı (plasentanın rahim duvarından ayrılması), fetal distres (bebeğin sıkıntıya girmesi) ve ölüm sayılabilir.

Preeklampsi Risk Faktörleri Nelerdir?

Preeklampsi gelişimini etkileyen birçok risk faktörü bulunmaktadır. Bu faktörlerin varlığı, bir kadının preeklampsi geliştirme olasılığını artırır, ancak risk faktörü olan her kadında preeklampsi gelişeceği anlamına gelmez. Preeklampsi riskini artıran başlıca faktörler şunlardır:

  • Daha Önceki Gebeliklerde Preeklampsi Öyküsü: Daha önce preeklampsi geçirmiş olan kadınların, sonraki gebeliklerinde preeklampsi geliştirme riski daha yüksektir.
  • Kronik Hipertansiyon: Gebelik öncesinde yüksek tansiyonu olan kadınlar, preeklampsi için daha büyük risk altındadır.
  • Çoğul Gebelik (İkiz, Üçüz vb.): Çoğul gebeliklerde, plasentanın daha büyük olması ve annenin vücuduna daha fazla yük binmesi nedeniyle preeklampsi riski artar.
  • İlk Gebelik: İlk gebeliğini yaşayan kadınlarda, sonraki gebeliklere göre preeklampsi riski daha yüksektir.
  • Obezite: Gebelik öncesinde veya gebelik sırasında obez olan kadınlarda preeklampsi riski artmıştır.
  • İleri Anne Yaşı: 35 yaş ve üzeri hamile kalan kadınlarda preeklampsi riski daha yüksektir.
  • Aile Öyküsü: Ailede (anne, kız kardeş) preeklampsi öyküsü olan kadınlarda preeklampsi riski daha yüksektir.
  • Böbrek Hastalıkları: Gebelik öncesinde böbrek hastalığı olan kadınlarda preeklampsi riski artar.
  • Diyabet: Gebelik öncesinde veya gebelik sırasında diyabet (şeker hastalığı) olan kadınlarda preeklampsi riski daha yüksektir.
  • Otoimmün Hastalıklar: Lupus, antifosfolipid sendromu gibi otoimmün hastalıkları olan kadınlarda preeklampsi riski artar.
  • Tüp Bebek Tedavisi: Tüp bebek tedavisi ile hamile kalan kadınlarda preeklampsi riski, doğal yolla hamile kalanlara göre daha yüksektir.
  • Irk: Siyah ırktan olan kadınlarda preeklampsi riski diğer ırklara göre daha yüksektir.
  • Sosyoekonomik Durum: Düşük sosyoekonomik düzeydeki kadınlarda preeklampsi riski daha yüksek olabilir. Bu durum, yetersiz beslenme ve sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklarla ilişkili olabilir.

Preeklampsi Belirtileri Nelerdir?

Preeklampsi belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve bazen belirtiler hafif olabilir. Ancak, preeklampsi belirtilerini tanımak ve erken teşhis için doktora başvurmak hayati önem taşır. Preeklampsi'nin başlıca belirtileri şunlardır:

  • Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının 140/90 mmHg veya daha yüksek olması. Bu, preeklampsinin en belirgin işaretidir. Kan basıncı düzenli olarak kontrol edilmelidir.
  • İdrarda Protein (Proteinüri): İdrarda anormal miktarda protein bulunması. Bu, böbreklerin düzgün çalışmadığını gösterir. İdrar testleri ile proteinüri belirlenir.
  • Şiddetli Baş Ağrısı: Sürekli ve şiddetli baş ağrısı, özellikle ağrı kesicilere yanıt vermiyorsa, preeklampsi belirtisi olabilir.
  • Görme Bozuklukları: Bulanık görme, ışık çakmaları görme, çift görme veya geçici görme kaybı gibi görme sorunları preeklampsi ile ilişkili olabilir.
  • Karın Ağrısı: Özellikle karnın sağ üst bölgesinde (kaburgaların altında) şiddetli ağrı, karaciğer problemlerinin işareti olabilir.
  • Mide Bulantısı ve Kusma: Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan şiddetli mide bulantısı ve kusma, preeklampsi belirtisi olabilir.
  • Ani Kilo Alımı: Haftada 2 kilodan fazla ani kilo alımı, vücutta sıvı birikiminin (ödem) işareti olabilir.
  • Ödem (Şişlik): Özellikle ellerde, ayaklarda ve yüzde belirgin şişlikler (ödem) preeklampsi ile ilişkili olabilir. Ancak, gebelikte hafif ödem normal olabilir, bu nedenle ani ve şiddetli ödem önemlidir.
  • Nefes Darlığı: Akciğerlerde sıvı birikmesi (akciğer ödemi) nedeniyle nefes darlığı yaşanabilir.
  • Az İdrar Çıkarma: Böbrek fonksiyonlarının bozulması nedeniyle idrar miktarında azalma olabilir.
  • Halsizlik ve Yorgunluk: Aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi, preeklampsi belirtisi olabilir.

Bu belirtilerden herhangi birini yaşayan hamile kadınların derhal doktorlarına başvurması önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, anne ve bebek için ciddi komplikasyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Preeklampsi Tanısı Nasıl Konulur?

Preeklampsi tanısı, bir dizi test ve değerlendirme sonucunda konulur. Bu testler, annenin kan basıncını, idrarını ve genel sağlık durumunu değerlendirmeyi amaçlar. Preeklampsi tanısında kullanılan başlıca yöntemler şunlardır:

  1. Kan Basıncı Ölçümü: Kan basıncının düzenli olarak ölçülmesi, preeklampsi tanısının temelini oluşturur. Gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının 140/90 mmHg veya daha yüksek olması preeklampsi şüphesini uyandırır. Kan basıncı ölçümleri, dinlenmiş bir pozisyonda ve doğru teknikle yapılmalıdır.
  2. İdrar Testi (Proteinüri Tespiti): İdrarda protein bulunması (proteinüri), preeklampsinin önemli bir işaretidir. İdrar testleri, spot idrar örneği veya 24 saatlik idrar toplama yöntemiyle yapılabilir. Spot idrar örneğinde protein/kreatinin oranının 0.3 mg/dL'den yüksek olması veya 24 saatlik idrarda 300 mg'dan fazla protein bulunması proteinüri olarak kabul edilir. Ancak, bazı durumlarda proteinüri olmadan da preeklampsi tanısı konulabilir, özellikle de annede organ hasarı belirtileri varsa.
  3. Kan Testleri: Kan testleri, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek, kan hücrelerini saymak ve pıhtılaşma faktörlerini kontrol etmek için yapılır. Preeklampsi, karaciğer enzimlerinin (ALT, AST) yükselmesine, trombosit sayısının düşmesine (trombositopeni) ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına neden olabilir.
  4. Ultrasonografi: Ultrasonografi, bebeğin büyüklüğünü, gelişimini ve amniyon sıvısı miktarını değerlendirmek için kullanılır. Preeklampsi, bebeğin büyüme geriliğine (IUGR) ve amniyon sıvısı miktarında azalmaya (oligohidramnios) neden olabilir. Ayrıca, plasentanın durumunu değerlendirmek için de ultrasonografi kullanılır.
  5. Doppler Ultrasonografi: Doppler ultrasonografi, anne ve bebek arasındaki kan akışını değerlendirmek için kullanılır. Özellikle umbilikal arter (bebeğe kan taşıyan damar) ve uterin arter (rahime kan taşıyan damar) kan akışı değerlendirilir. Preeklampsi, bu damarlardaki kan akışını bozabilir.
  6. Non-Stress Test (NST): NST, bebeğin kalp atış hızını ve hareketlerini izlemek için yapılır. Bu test, bebeğin genel sağlığını değerlendirmeye yardımcı olur. Preeklampsi, bebeğin kalp atış hızında anormalliklere neden olabilir.

Bu testlerin sonuçları, doktorun preeklampsi tanısını koymasına ve hastalığın şiddetini belirlemesine yardımcı olur. Erken tanı ve tedavi, anne ve bebek için hayati önem taşır.

Preeklampsi Türleri Nelerdir?

Preeklampsi, belirtilerin şiddetine ve ortaya çıkış zamanına göre farklı türlere ayrılır. Bu türler, tedavi yaklaşımlarını ve prognozu etkileyebilir.

  • Hafif Preeklampsi: Kan basıncının 140/90 mmHg veya daha yüksek olması ve idrarda hafif protein bulunması ile karakterizedir. Belirtiler genellikle hafiftir ve anne ve bebek yakından takip edilir.
  • Şiddetli Preeklampsi: Kan basıncının 160/110 mmHg veya daha yüksek olması, idrarda yüksek miktarda protein bulunması ve/veya organ hasarı belirtilerinin (şiddetli baş ağrısı, görme bozuklukları, karın ağrısı, böbrek veya karaciğer fonksiyon bozukluğu) olması ile karakterizedir. Şiddetli preeklampsi, anne ve bebek için ciddi riskler taşır ve genellikle hastanede yatış ve yoğun bakım gerektirir.
  • Eklampsi: Preeklampsiye bağlı olarak nöbetlerin (konvülsiyonlar) ortaya çıkmasıdır. Eklampsi, hayatı tehdit eden bir durumdur ve acil tıbbi müdahale gerektirir.
  • HELLP Sendromu: Hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin yıkımı), Elevated Liver Enzymes (yüksek karaciğer enzimleri) ve Low Platelet Count (düşük trombosit sayısı) kelimelerinin baş harflerinden oluşan HELLP sendromu, preeklampsinin nadir fakat ciddi bir komplikasyonudur. HELLP sendromu, karaciğer yetmezliği, kanama bozuklukları ve ölümcül sonuçlara yol açabilir.
  • Doğum Sonrası Preeklampsi: Doğumdan sonraki ilk 48 saat içinde veya bazen birkaç hafta sonra ortaya çıkan preeklampsidir. Doğum sonrası preeklampsi, doğum sırasında preeklampsi geçirmeyen kadınlarda da görülebilir.

Preeklampsinin Yoğun Bakımdaki Tedavisi

Şiddetli preeklampsi, eklampsi veya HELLP sendromu gibi durumlarda, anne ve bebeğin sağlığını korumak için yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) tedavi gerekebilir. YBÜ'deki tedavi, annenin durumunu stabil hale getirmeyi ve bebeğin en kısa sürede güvenli bir şekilde doğmasını sağlamayı amaçlar.

Yoğun Bakımda Uygulanan Tedavi Yöntemleri

  1. Kan Basıncının Kontrolü: Yüksek kan basıncını düşürmek için antihipertansif ilaçlar (labetalol, hidralazin, nifedipin vb.) kullanılır. İlaçlar, kan basıncını güvenli bir seviyede tutarak inme ve diğer komplikasyonların riskini azaltmaya yardımcı olur. Kan basıncı, sürekli olarak monitorize edilir ve ilaç dozları buna göre ayarlanır.
  2. Nöbet Önleme (Magnezyum Sülfat): Magnezyum sülfat, eklampsi (nöbetler) riskini azaltmak ve nöbetleri durdurmak için kullanılan bir ilaçtır. Magnezyum sülfat, merkezi sinir sistemini baskılayarak nöbetleri önler. İlaç, intravenöz (damar yoluyla) olarak verilir ve hastanın yakından takip edilmesi gerekir, çünkü magnezyum sülfatın yan etkileri (solunum depresyonu, kas güçsüzlüğü) olabilir.
  3. Sıvı Dengelemesi: Preeklampside vücutta sıvı birikimi (ödem) olabilir, bu nedenle sıvı dengesinin dikkatli bir şekilde yönetilmesi önemlidir. Aşırı sıvı verilmesi akciğer ödemine (akciğerlerde sıvı birikmesi) yol açabilir, bu nedenle sıvı alımı ve idrar çıkışı yakından takip edilir. Gerekirse diüretikler (idrar söktürücü ilaçlar) kullanılabilir.
  4. Solunum Desteği: Akciğer ödemi veya solunum sıkıntısı olan hastalarda oksijen tedavisi veya mekanik ventilasyon (solunum cihazı) gerekebilir. Mekanik ventilasyon, hastanın solunumunu destekleyerek vücudun oksijenlenmesini sağlar.
  5. Kan Transfüzyonu: HELLP sendromu veya şiddetli kanama durumlarında kan transfüzyonu gerekebilir. Kan transfüzyonu, hastanın kan hücrelerini ve pıhtılaşma faktörlerini takviye ederek kanamayı durdurmaya ve organların oksijenlenmesini sağlamaya yardımcı olur.
  6. Doğumun Zamanlaması: Preeklampsinin şiddeti ve gebelik haftası göz önüne alınarak doğumun zamanlamasına karar verilir. Genellikle, 37. gebelik haftasından sonra preeklampsi gelişen kadınlarda doğumun başlatılması önerilir. Daha erken haftalarda preeklampsi gelişen kadınlarda ise anne ve bebeğin durumu yakından takip edilir ve doğum, riskler ve faydalar değerlendirilerek planlanır.
  7. Doğum Yöntemi: Doğum yöntemi (vajinal doğum veya sezaryen), annenin ve bebeğin durumuna göre belirlenir. Şiddetli preeklampsi, eklampsi veya fetal distres durumlarında genellikle sezaryen doğum tercih edilir. Vajinal doğum, annenin durumu stabil ise ve bebeğin durumu iyiyse düşünülebilir.
  8. Bebek Bakımı: Erken doğan bebekler, genellikle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde (YD YBÜ) özel bakım ve destek gerektirir. YD YBÜ'de bebeklerin solunumu, beslenmesi ve vücut sıcaklığı desteklenir.

Yoğun Bakım Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Preeklampsi nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören hastaların yakından takip edilmesi ve aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi önemlidir:

  • Sürekli Monitorizasyon: Kan basıncı, kalp atış hızı, solunum hızı, oksijen satürasyonu, idrar çıkışı gibi vital bulguların sürekli olarak monitorize edilmesi gerekir.
  • Nörolojik Değerlendirme: Bilinç durumu, refleksler ve diğer nörolojik fonksiyonların düzenli olarak değerlendirilmesi önemlidir.
  • Sıvı ve Elektrolit Dengesi: Sıvı alımı ve idrar çıkışı yakından takip edilerek sıvı ve elektrolit dengesinin korunması gerekir.
  • Beslenme: Annenin yeterli beslenmesi sağlanmalıdır. Ağızdan beslenemeyen hastalara intravenöz beslenme (TPN) uygulanabilir.
  • Psikolojik Destek: Yoğun bakım süreci, anne için stresli ve kaygı verici olabilir. Bu nedenle, psikolojik destek sağlanması önemlidir. Aile üyelerinin de bilgilendirilmesi ve desteklenmesi gerekir.

Preeklampsinin Uzun Vadeli Etkileri

Preeklampsi, gebelik sırasında ve sonrasında anne ve bebek için uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu etkiler, preeklampsinin şiddetine, gebelik haftasına ve tedaviye bağlı olarak değişebilir.

Anne Üzerindeki Uzun Vadeli Etkiler

  • Kardiyovasküler Hastalıklar: Preeklampsi geçiren kadınların, ilerleyen yaşlarda hipertansiyon, koroner arter hastalığı, inme ve kalp yetmezliği gibi kardiyovasküler hastalıklar geliştirme riski daha yüksektir. Bu risk, preeklampsinin şiddeti ve gebelik haftası ile doğru orantılıdır.
  • Kronik Hipertansiyon: Preeklampsi geçiren kadınların bir kısmında, doğumdan sonra kronik hipertansiyon gelişebilir. Bu durum, düzenli kan basıncı takibi ve ilaç tedavisi gerektirebilir.
  • Böbrek Hastalıkları: Preeklampsi, böbrek fonksiyonlarını etkileyebilir ve ilerleyen yaşlarda kronik böbrek hastalığı riskini artırabilir.
  • Tekrarlayan Preeklampsi Riski: Daha önce preeklampsi geçirmiş olan kadınların, sonraki gebeliklerinde preeklampsi geliştirme riski daha yüksektir. Bu nedenle, sonraki gebeliklerde daha dikkatli takip ve önleyici tedaviler gerekebilir.
  • Metabolik Sendrom: Preeklampsi geçiren kadınların metabolik sendrom (insülin direnci, obezite, yüksek kolesterol, yüksek trigliserit) geliştirme riski daha yüksektir.
  • Tip 2 Diyabet: Preeklampsi geçiren kadınların tip 2 diyabet geliştirme riski artmıştır.
  • Erken Menopoz: Bazı araştırmalar, preeklampsi geçiren kadınların daha erken yaşlarda menopoza girebileceğini göstermektedir.
  • Psikolojik Etkiler: Preeklampsi, anne için travmatik bir deneyim olabilir ve doğum sonrası depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.

Bebek Üzerindeki Uzun Vadeli Etkiler

  • Büyüme Geriliği: Preeklampsi nedeniyle erken doğan veya büyüme geriliği olan bebeklerde, ilerleyen yaşlarda öğrenme güçlükleri, davranış sorunları ve kronik hastalıklar riski artabilir.
  • Nörolojik Gelişim Sorunları: Erken doğum, beyin hasarı ve nörolojik gelişim sorunlarına yol açabilir. Bu bebekler, ilerleyen yaşlarda serebral palsi, epilepsi ve diğer nörolojik bozukluklar açısından daha yüksek risk altındadır.
  • Solunum Problemleri: Erken doğan bebeklerde kronik akciğer hastalığı (bronkopulmoner displazi) gelişme riski daha yüksektir.
  • Kardiyovasküler Hastalıklar: Bazı araştırmalar, preeklampsi nedeniyle doğan bebeklerde ilerleyen yaşlarda kardiyovasküler hastalıklar riskinin artabileceğini göstermektedir.
  • Metabolik Hastalıklar: Preeklampsi nedeniyle doğan bebeklerde obezite, insülin direnci ve tip 2 diyabet gibi metabolik hastalıklar riski artabilir.

Preeklampsi Riskini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

Preeklampsi riskini tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da, bazı önleyici tedbirler alınarak risk azaltılabilir:

  • Erken Gebelik Bakımı: Gebeliğin erken dönemlerinde düzenli doktor kontrollerine başlamak, risk faktörlerini belirlemek ve gerekli önlemleri almak önemlidir.
  • Düşük Doz Aspirin: Yüksek riskli kadınlarda (daha önce preeklampsi geçirmiş olanlar, kronik hipertansiyonu olanlar, çoğul gebelikleri olanlar vb.), gebeliğin 12. haftasından itibaren düşük doz aspirin (genellikle 75-150 mg) kullanılması preeklampsi riskini azaltabilir. Aspirin kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışın.
  • Kalsiyum Takviyesi: Kalsiyum eksikliği olan veya düşük kalsiyum alımı olan kadınlarda kalsiyum takviyesi (günde 1-2 gram), preeklampsi riskini azaltabilir.
  • Sağlıklı Beslenme: Dengeli ve sağlıklı beslenmek, yeterli protein, vitamin ve mineral almak önemlidir. Aşırı tuz tüketiminden kaçınılmalıdır.
  • Kilo Kontrolü: Gebelik öncesinde veya gebelik sırasında aşırı kilo alımından kaçınmak önemlidir.
  • Egzersiz: Doktorunuzun onayı ile düzenli egzersiz yapmak, kan basıncını kontrol altında tutmaya ve genel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir.
  • Stresten Kaçınma: Stresli durumlardan kaçınmak ve rahatlama teknikleri (yoga, meditasyon vb.) uygulamak, preeklampsi riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Sigara ve Alkol Kullanımından Kaçınma: Sigara ve alkol, preeklampsi riskini artırabilir. Bu maddelerden uzak durulması önemlidir.
  • Düzenli Kan Basıncı Takibi: Özellikle risk faktörleri olan kadınların kan basıncını düzenli olarak takip etmesi önemlidir.

Sonuç

Preeklampsi, gebelikte ortaya çıkan ciddi bir komplikasyondur ve anne ile bebek için hayati riskler taşıyabilir. Erken teşhis, uygun tedavi ve yoğun bakım desteği, anne ve bebek için olumlu sonuçlar elde etmede kritik öneme sahiptir. Preeklampsi risk faktörlerini bilmek, belirtilerini tanımak ve düzenli doktor kontrollerine gitmek, preeklampsi ile mücadelede önemli adımlardır. Preeklampsi geçiren kadınların, uzun vadeli sağlık risklerini azaltmak için düzenli takip ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını benimsemesi önemlidir.

#gebelik zehirlenmesi#preeklampsi#gebelik komplikasyonları#kadın doğum yoğun bakım#anne bebek sağlığı

Diğer Blog Yazıları

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

06 11 2025 Devamını oku »
Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

05 11 2025 Devamını oku »