İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

19 10 2025

İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları
Yoğun Bakımİç HastalıklarıGöğüs HastalıklarıKardiyolojiNefroloji

İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesi (İYYBÜ), çeşitli sistemlere ait ciddi organ yetmezlikleri ve hayati tehlike arz eden durumlarla karşı karşıya olan hastaların tedavi edildiği kritik birimlerdir. Bu ünitelerde görev yapan sağlık profesyonelleri, hızlı ve etkili karar verme becerileriyle donatılmış olmalıdır. Bu blog yazısında, İYYBÜ'de sık karşılaşılan acil durumlar ve bu durumlara yönelik yönetim yaklaşımları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Solunum Yetmezliği

Solunum yetmezliği, akciğerlerin yeterli oksijen alışverişini sağlayamadığı veya karbondioksiti yeterince uzaklaştıramadığı klinik bir durumdur. İYYBÜ'de solunum yetmezliği, altta yatan çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilir.

Solunum Yetmezliğinin Nedenleri

  • Pnömoni: Akciğer dokusunun enfeksiyonu.
  • Akut Respiratuvar Distres Sendromu (ARDS): Akciğerlerde yaygın inflamasyon ve sıvı birikimi.
  • Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Alevlenmesi: KOAH'lı hastalarda solunum fonksiyonlarında ani kötüleşme.
  • Astım Krizi: Hava yollarının daralması ve inflamasyonu.
  • Pulmoner Emboli: Akciğer damarlarının tıkanması.
  • Nöromüsküler Hastalıklar: Solunum kaslarının zayıflığı.
  • Göğüs Travması: Akciğerlere zarar veren yaralanmalar.

Solunum Yetmezliğinin Tanısı

Solunum yetmezliğinin tanısı, klinik değerlendirme ve çeşitli tanı yöntemlerinin kombinasyonuyla konulur.

  • Fizik Muayene: Dispne, takipne, siyanoz, yardımcı solunum kaslarının kullanımı gibi belirtilerin değerlendirilmesi.
  • Arteriyel Kan Gazı (ABG) Analizi: PaO2 (parsiyel oksijen basıncı), PaCO2 (parsiyel karbondioksit basıncı) ve pH değerlerinin ölçülmesi. PaO2'nin düşük (<60 mmHg) ve/veya PaCO2'nin yüksek (>45 mmHg) olması solunum yetmezliğini düşündürür.
  • Akciğer Grafisi: Pnömoni, ARDS, pulmoner ödem gibi akciğer patolojilerinin belirlenmesi.
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT): Akciğer grafisinde net olmayan veya daha detaylı inceleme gerektiren durumlarda kullanılır. Pulmoner emboli şüphesi varsa BT anjiyografi yapılabilir.
  • Pulse Oksimetre: Oksijen saturasyonunun (SpO2) sürekli olarak izlenmesi.

Solunum Yetmezliğinin Yönetimi

Solunum yetmezliğinin yönetiminde amaç, yeterli oksijenasyonu sağlamak, ventilasyonu desteklemek ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.

  • Oksijen Tedavisi: Nazal kanül, maske, non-invaziv ventilasyon (NIV) veya invaziv mekanik ventilasyon ile oksijen desteği sağlanır. Hedef SpO2 genellikle %90'ın üzerindedir.
  • Non-İnvaziv Ventilasyon (NIV): CPAP (Sürekli Pozitif Havayolu Basıncı) veya BiPAP (Bilevel Pozitif Havayolu Basıncı) gibi yöntemlerle solunum kaslarının yükünü azaltır ve gaz değişimini iyileştirir. KOAH alevlenmesi, kardiyojenik pulmoner ödem ve bazı ARDS vakalarında kullanılabilir.
  • İnvaziv Mekanik Ventilasyon: Entübasyon ve mekanik ventilatör aracılığıyla solunum desteği sağlanır. NIV'in başarısız olduğu veya kontrendike olduğu durumlarda, şiddetli ARDS, bilinç bozukluğu veya solunum kaslarının aşırı yorgunluğu gibi durumlarda kullanılır.
  • Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Pnömoni için antibiyotik, astım krizi için bronkodilatörler ve kortikosteroidler, pulmoner emboli için antikoagülan tedavi gibi spesifik tedaviler uygulanır.
  • Sıvı Yönetimi: Pulmoner ödemi önlemek veya tedavi etmek için sıvı dengesi dikkatle izlenir. Diüretikler kullanılabilir.
  • Pozisyon Verme: Pron pozisyonu (yüzüstü yatırma), ARDS'li hastalarda oksijenasyonu iyileştirebilir.
  • Bronkoskopi: Hava yollarındaki sekresyonları temizlemek veya yabancı cisimleri çıkarmak için kullanılabilir.

Kardiyojenik Şok

Kardiyojenik şok, kalbin vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli kanı pompalayamadığı ve organ perfüzyonunun bozulduğu hayatı tehdit eden bir durumdur.

Kardiyojenik Şokun Nedenleri

  • Akut Miyokard İnfarktüsü (Kalp Krizi): Kalp kasının hasar görmesi ve kasılma gücünün azalması.
  • Miyokardit: Kalp kasının inflamasyonu.
  • Kardiyomiyopati: Kalp kasının yapısal veya fonksiyonel bozuklukları.
  • Kalp Kapak Hastalıkları: Aort stenozu veya mitral yetmezliği gibi kapak problemleri.
  • Aritmiler: Ventriküler taşikardi veya bradikardi gibi ritim bozuklukları.
  • Pulmoner Emboli: Akciğer damarlarının tıkanması, sağ ventrikülün yükünü artırarak kardiyojenik şoka yol açabilir.

Kardiyojenik Şokun Tanısı

Kardiyojenik şokun tanısı, klinik belirtiler ve hemodinamik parametrelerin değerlendirilmesiyle konulur.

  • Fizik Muayene: Hipotansiyon (sistolik kan basıncı <90 mmHg), taşikardi, soğuk ve nemli cilt, mental durum değişikliği (konfüzyon, letarji), oligüri (idrar çıkışının azalması) gibi belirtiler.
  • Elektrokardiyografi (EKG): Miyokard infarktüsü veya aritmilerin belirlenmesi.
  • Ekokardiyografi: Kalp kasının fonksiyonunu, kapakların durumunu ve perikardiyal efüzyonu değerlendirmek için kullanılır.
  • Arteriyel Kan Gazı (ABG) Analizi: Metabolik asidoz (laktik asit birikimi nedeniyle düşük pH) ve hipoksemi (düşük oksijen seviyesi) değerlendirilir.
  • Biyokimyasal Markörler: Troponin (kalp kası hasarının göstergesi), BNP (B-tipi natriüretik peptid, kalp yetmezliğinin göstergesi) ve laktat seviyeleri ölçülür.
  • Hemodinamik İzlem: Santral venöz kateter (SVK) veya pulmoner arter kateteri (Swan-Ganz kateteri) ile santral venöz basınç (SVP), pulmoner arter basıncı (PAP) ve kardiyak output (CO) gibi hemodinamik parametreler izlenir.

Kardiyojenik Şokun Yönetimi

Kardiyojenik şokun yönetiminde amaç, kan basıncını ve organ perfüzyonunu iyileştirmek, kalbin yükünü azaltmak ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.

  • Oksijen Tedavisi: Hipoksemiyi düzeltmek için oksijen desteği sağlanır. Gerekirse mekanik ventilasyon uygulanır.
  • Sıvı Resüsitasyonu: Dikkatli sıvı verilmesi önemlidir. Aşırı sıvı yüklenmesi pulmoner ödeme neden olabilir. SVP ve diğer hemodinamik parametreler yakından izlenmelidir.
  • Vazopressörler: Noradrenalin, dopamin veya dobutamin gibi vazopressörler kan basıncını yükseltmek ve organ perfüzyonunu sağlamak için kullanılır. Hangi vazopressörün seçileceği hastanın klinik durumuna ve hemodinamik profiline bağlıdır.
  • İnotroplar: Dobutamin veya milrinon gibi inotroplar kalp kasılma gücünü artırır ve kardiyak outputu iyileştirir. Ancak, taşikardiye ve aritmilere neden olabileceği için dikkatli kullanılmalıdır.
  • Mekanik Dolaşım Desteği: İntraaortik balon pompası (IABP), perkütan ventriküler destek cihazları (Impella) veya ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO) gibi mekanik dolaşım destek cihazları, kalbin yükünü azaltır ve organ perfüzyonunu iyileştirir. Şiddetli kardiyojenik şok vakalarında veya köprüleme tedavisi olarak kullanılabilir.
  • Kardiyak Kateterizasyon ve Perkütan Koroner Girişim (PKG): Akut miyokard infarktüsü nedeniyle kardiyojenik şok gelişen hastalarda, tıkalı koroner arteri açmak için acil PKG uygulanmalıdır.
  • Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Miyokardit için anti-inflamatuvar tedavi, kapak hastalıkları için cerrahi tedavi veya transkateter kapak replasmanı (TAVR), aritmiler için antiaritmik ilaçlar veya ablasyon gibi spesifik tedaviler uygulanır.

Sepsis ve Septik Şok

Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun abartılı yanıtı sonucu ortaya çıkan ve organ yetmezliğine yol açabilen hayatı tehdit eden bir durumdur. Septik şok ise, sepsis nedeniyle gelişen ve vazopressörlere rağmen hipotansiyonun devam ettiği durumdur.

Sepsis ve Septik Şokun Nedenleri

Sepsise neden olabilecek enfeksiyonlar şunlardır:

  • Pnömoni: Akciğer enfeksiyonu.
  • İdrar Yolu Enfeksiyonları: Böbrek veya mesane enfeksiyonu.
  • Karın İçi Enfeksiyonlar: Apandisit, peritonit veya divertikülit gibi enfeksiyonlar.
  • Menenjit: Beyin zarlarının enfeksiyonu.
  • Cilt ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları: Selülit veya nekrotizan fasiit gibi enfeksiyonlar.
  • Kateter İlişkili Enfeksiyonlar: Santral venöz kateter veya üriner kateter kaynaklı enfeksiyonlar.

Sepsis ve Septik Şokun Tanısı

Sepsis ve septik şokun tanısı, klinik belirtiler, laboratuvar bulguları ve enfeksiyon odağının belirlenmesiyle konulur.

  • Klinik Değerlendirme: Ateş veya hipotermi, taşikardi, takipne, mental durum değişikliği gibi belirtiler.
  • Sepsis-3 Kriterleri: SOFA (Sequential Organ Failure Assessment) skoru kullanılarak organ fonksiyon bozukluğu değerlendirilir. SOFA skorunda 2 veya daha fazla artış sepsis tanısını düşündürür.
  • Kanda Laktat Seviyesi: Yüksek laktat seviyesi doku hipoksisi ve organ yetmezliğinin göstergesi olabilir.
  • Kan Kültürü: Enfeksiyona neden olan mikroorganizmanın belirlenmesi için kan kültürü alınır.
  • İdrar Kültürü, Balgam Kültürü veya Yara Kültürü: Enfeksiyon odağına göre uygun kültürler alınır.
  • Görüntüleme Yöntemleri: Akciğer grafisi, BT veya ultrasonografi ile enfeksiyon odağı belirlenmeye çalışılır.

Sepsis ve Septik Şokun Yönetimi

Sepsis ve septik şokun yönetiminde amaç, enfeksiyonu kontrol altına almak, organ fonksiyonlarını desteklemek ve hemodinamik stabiliteyi sağlamaktır.

  • Geniş Spektrumlu Antibiyotik Tedavisi: Enfeksiyon odağı belirlenene kadar geniş spektrumlu antibiyotikler başlanır. Kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi daraltılır.
  • Sıvı Resüsitasyonu: Kristaloid sıvılar (serum fizyolojik veya Ringer laktat) ile hızlı sıvı resüsitasyonu yapılır. Hedef ortalama arter basıncı (MAP) ≥65 mmHg olmalıdır.
  • Vazopressörler: Sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyon devam ederse, noradrenalin gibi vazopressörler kullanılır.
  • Oksijen Tedavisi: Hipoksemiyi düzeltmek için oksijen desteği sağlanır. Gerekirse mekanik ventilasyon uygulanır.
  • Kaynak Kontrolü: Enfeksiyon odağı cerrahi olarak drene edilmeli veya çıkarılmalıdır (örneğin, apse drenajı veya enfekte kateterin çıkarılması).
  • Organ Desteği: Akut böbrek yetmezliği gelişirse renal replasman tedavisi (RRT), ARDS gelişirse ARDS protokollerine uygun mekanik ventilasyon uygulanır.
  • Kan Şekeri Kontrolü: Kan şekeri seviyeleri sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir (hedef 140-180 mg/dL).
  • DVT Profilaksisi: Derin ven trombozu (DVT) riskini azaltmak için heparin veya düşük molekül ağırlıklı heparin (LMWH) gibi antikoagülanlar kullanılır.
  • Stres Ülseri Profilaksisi: Proton pompa inhibitörleri (PPI) veya H2 reseptör antagonistleri ile stres ülseri profilaksisi yapılır.

Akut Böbrek Yetmezliği (ABY)

Akut böbrek yetmezliği (ABY), böbrek fonksiyonlarının ani olarak bozulmasıdır. İYYBÜ'de ABY, sepsis, kardiyojenik şok, ilaç toksisitesi veya böbrek yetmezliğini tetikleyen diğer durumlar nedeniyle sıkça görülür.

Akut Böbrek Yetmezliğinin Nedenleri

  • Prerenal ABY: Böbreklere yetersiz kan akışı (hipovolemi, hipotansiyon, kardiyak yetmezlik).
  • Renal ABY: Böbreklerin kendisindeki hasar (akut tübüler nekroz, glomerülonefrit, intersitisyel nefrit).
  • Postrenal ABY: İdrar akışının tıkanması (böbrek taşları, prostat büyümesi, tümörler).

Akut Böbrek Yetmezliğinin Tanısı

ABY'nin tanısı, serum kreatinin seviyesindeki artış ve idrar çıkışındaki azalma ile konulur.

  • Serum Kreatinin: Serum kreatinin seviyesindeki ani artış ABY'nin göstergesidir.
  • İdrar Çıkışı: Oligüri (idrar çıkışının <0.5 mL/kg/saat olması) veya anüri (idrar çıkışının olmaması) ABY'yi düşündürür.
  • İdrar Analizi: İdrar sedimenti, proteinüri ve hematüri değerlendirilir.
  • Böbrek Ultrasonografisi: Postrenal ABY'yi ekarte etmek için yapılır.
  • Böbrek Biyopsisi: Nadiren, renal ABY'nin nedenini belirlemek için yapılır.

Akut Böbrek Yetmezliğinin Yönetimi

ABY'nin yönetiminde amaç, böbrek fonksiyonlarını desteklemek, sıvı ve elektrolit dengesini sağlamak ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.

  • Sıvı Yönetimi: Hipovolemi varsa sıvı resüsitasyonu yapılır. Aşırı sıvı yüklenmesi pulmoner ödeme yol açabileceğinden dikkatli olunmalıdır.
  • Elektrolit Dengesizliği Düzeltilmesi: Hiperkalemi (yüksek potasyum seviyesi), hiponatremi (düşük sodyum seviyesi) veya hiperfosfatemi (yüksek fosfat seviyesi) gibi elektrolit dengesizlikleri düzeltilir.
  • İlaç Dozlarının Ayarlanması: Böbrek yoluyla atılan ilaçların dozları böbrek fonksiyonlarına göre ayarlanmalıdır.
  • Renal Replasman Tedavisi (RRT): Diyaliz veya hemofiltrasyon gibi RRT yöntemleri, şiddetli ABY vakalarında, elektrolit dengesizliklerinde, sıvı yüklenmesinde veya üremik ensefalopati durumunda kullanılır.
  • Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Prerenal ABY'de hipovolemiyi düzeltmek, renal ABY'de nefrotoksik ilaçları kesmek, postrenal ABY'de idrar akışını engelleyen tıkanıklığı gidermek gibi spesifik tedaviler uygulanır.

Akut Karaciğer Yetmezliği (AKY)

Akut karaciğer yetmezliği (AKY), daha önceden karaciğer hastalığı olmayan bireylerde karaciğer fonksiyonlarının hızla bozulmasıdır. AKY, hepatik ensefalopati ve koagülopati ile karakterizedir.

Akut Karaciğer Yetmezliğinin Nedenleri

  • İlaç Toksisitesi: Asetaminofen (parasetamol) aşırı dozu en sık nedenlerden biridir.
  • Viral Hepatitler: Hepatit A, B, C, D ve E virüsleri.
  • Otoimmün Hepatit: Karaciğere karşı otoimmün saldırı.
  • Wilson Hastalığı: Bakır metabolizması bozukluğu.
  • Budd-Chiari Sendromu: Karaciğer venlerinin tıkanması.
  • İskemik Hepatit: Karaciğere yetersiz kan akışı (hipotansiyon, kardiyak yetmezlik).

Akut Karaciğer Yetmezliğinin Tanısı

AKY'nin tanısı, karaciğer enzimlerindeki (ALT, AST) belirgin yükselme, bilirubin seviyesindeki artış, koagülopati (INR >1.5) ve hepatik ensefalopati varlığı ile konulur.

  • Karaciğer Enzimleri: ALT ve AST seviyelerindeki belirgin yükselme.
  • Bilirubin: Total ve direkt bilirubin seviyelerindeki artış.
  • Protrombin Zamanı (PT) ve Uluslararası Normalize Oran (INR): Koagülopatiyi değerlendirmek için PT ve INR ölçülür.
  • Amonyak Seviyesi: Hepatik ensefalopatiyi değerlendirmek için amonyak seviyesi ölçülür.
  • Hepatik Ensefalopati Değerlendirmesi: Mental durum değişikliği, konfüzyon, asteriks (tremor) gibi belirtiler değerlendirilir. West Haven kriterleri kullanılarak ensefalopati derecelendirilir.
  • Viral Hepatit Serolojisi: Viral hepatitlerin ekarte edilmesi için yapılır.
  • Otoantikorlar: Otoimmün hepatit şüphesi varsa antinükleer antikor (ANA), anti-düz kas antikoru (ASMA) ve anti-karaciğer böbrek mikrozomal antikor (anti-LKM1) gibi otoantikorlar araştırılır.
  • Seruloplazmin: Wilson hastalığı şüphesi varsa seruloplazmin seviyesi ölçülür.
  • Karaciğer Ultrasonografisi veya BT: Karaciğerin yapısını ve kan akışını değerlendirmek için yapılır.
  • Karaciğer Biyopsisi: Nadiren, tanıyı kesinleştirmek için yapılır.

Akut Karaciğer Yetmezliğinin Yönetimi

AKY'nin yönetiminde amaç, karaciğer fonksiyonlarını desteklemek, komplikasyonları önlemek ve karaciğer transplantasyonu ihtiyacını değerlendirmektir.

  • Destekleyici Tedavi: Sıvı ve elektrolit dengesi sağlanır, kan şekeri kontrol altında tutulur.
  • Hepatik Ensefalopati Yönetimi: Laktuloz ve rifaksimin ile amonyak seviyesi düşürülmeye çalışılır. Protein alımı kısıtlanır.
  • Koagülopati Yönetimi: K vitamini ve taze donmuş plazma (TDP) ile koagülasyon faktörleri yerine konulur. Gerekirse trombosit transfüzyonu yapılır.
  • Serebral Ödem Yönetimi: Serebral ödem gelişirse mannitol veya hipertonik salin kullanılır. Kafa içi basıncı (KİB) monitorizasyonu yapılabilir.
  • Enfeksiyonların Önlenmesi ve Tedavisi: AKY'li hastalar enfeksiyonlara karşı daha duyarlıdır. Profilaktik antibiyotikler kullanılabilir. Enfeksiyon gelişirse uygun antibiyotik tedavisi başlanır.
  • Beslenme Desteği: Enteral veya parenteral beslenme ile yeterli kalori alımı sağlanır.
  • Karaciğer Transplantasyonu Değerlendirmesi: Model for End-Stage Liver Disease (MELD) skoru kullanılarak karaciğer transplantasyonu ihtiyacı değerlendirilir.
  • Spesifik Tedaviler: Asetaminofen toksisitesinde N-asetilsistein (NAC) kullanılır. Viral hepatitlerde antiviral tedavi uygulanır. Otoimmün hepatitte kortikosteroidler ve immünosupresanlar kullanılır.

Hiperglisemik Krizler: Diyabetik Ketoasidoz (DKA) ve Hiperosmolar Hiperglisemik Durum (HHD)

Diyabetik ketoasidoz (DKA) ve hiperosmolar hiperglisemik durum (HHD), diyabetli hastalarda görülen hayatı tehdit eden hiperglisemik krizlerdir. İYYBÜ'de bu durumlar sıkça karşılaşıldığı için hızlı tanı ve etkili yönetim büyük önem taşır.

Diyabetik Ketoasidoz (DKA)

DKA, insülin eksikliği ve artmış kontrainsüliner hormonlar (glukagon, kortizol, adrenalin) sonucu ortaya çıkan metabolik bir durumdur. Hiperglisemi, ketonemi ve metabolik asidoz ile karakterizedir.

DKA'nın Nedenleri

  • İnsülin Eksikliği veya Yetersizliği: İnsülin dozunun atlanması, insülin pompasının arızalanması.
  • Enfeksiyonlar: Pnömoni, idrar yolu enfeksiyonu gibi enfeksiyonlar.
  • Akut Miyokard İnfarktüsü (Kalp Krizi):
  • Travma veya Cerrahi:
  • İlaçlar: Kortikosteroidler veya bazı diüretikler.

DKA'nın Tanısı

DKA tanısı, aşağıdaki kriterlere göre konulur:

  • Hiperglisemi: Kan şekeri >250 mg/dL.
  • Ketonemi: Serum veya idrarda keton pozitifliği.
  • Metabolik Asidoz: pH <7.3 ve bikarbonat <18 mEq/L.
  • Anyon Açığı: Anyon açığı >12 mEq/L.

DKA'nın Yönetimi

DKA'nın yönetiminde amaç, hiperglisemiyi düzeltmek, ketonemi ve asidozu gidermek, sıvı ve elektrolit dengesini sağlamak ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.

  • Sıvı Resüsitasyonu: İzotonik salin (serum fizyolojik) ile hızlı sıvı resüsitasyonu yapılır. Hipovolemiyi düzeltmek ve böbrek perfüzyonunu sağlamak önemlidir.
  • İnsülin Tedavisi: Düşük dozda intravenöz (IV) insülin infüzyonu başlanır (örneğin, 0.1 Ü/kg/saat). Kan şekeri düşmeye başlayınca insülin dozu ayarlanır.
  • Potasyum Replasmanı: İnsülin tedavisi potasyumu hücre içine sokarak hipokalemiye neden olabilir. Serum potasyum seviyesi yakından izlenmeli ve gerekirse potasyum replasmanı yapılmalıdır.
  • Bikarbonat Tedavisi: Şiddetli asidoz (pH <7.0) durumunda bikarbonat tedavisi düşünülebilir. Ancak, aşırı bikarbonat verilmesi paradoksal intrasellüler asidoza neden olabileceği için dikkatli olunmalıdır.
  • Fosfat Replasmanı: Hipofosfatemi gelişirse fosfat replasmanı yapılır.
  • Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi başlanır, miyokard infarktüsü varsa uygun tedavi uygulanır.
  • Sıkı Takip: Kan şekeri, elektrolitler, kan gazları ve sıvı dengesi sık sık kontrol edilmelidir.

Hiperosmolar Hiperglisemik Durum (HHD)

HHD, genellikle tip 2 diyabetli hastalarda görülen ve şiddetli hiperglisemi, dehidratasyon ve hiperozmolarite ile karakterize bir durumdur. Ketonemi ve asidoz DKA'ya göre daha hafiftir veya yoktur.

HHD'nin Nedenleri

  • Enfeksiyonlar: Pnömoni, idrar yolu enfeksiyonu gibi enfeksiyonlar.
  • İlaçlar: Diüretikler, kortikosteroidler gibi ilaçlar.
  • Sıvı Alımının Azalması: Yaşlılar veya bilinç bozukluğu olan hastalarda.
  • Akut Miyokard İnfarktüsü (Kalp Krizi):
  • İnme (Felç):

HHD'nin Tanısı

HHD tanısı, aşağıdaki kriterlere göre konulur:

  • Hiperglisemi: Kan şekeri >600 mg/dL.
  • Hiperozmolarite: Serum ozmolaritesi >320 mOsm/kg.
  • Dehidratasyon:
  • Ketonemi: Hafif veya yoktur.
  • Asidoz: Hafif veya yoktur.

HHD'nin Yönetimi

HHD'nin yönetiminde amaç, dehidratasyonu düzeltmek, hiperglisemiyi kontrol altına almak, elektrolit dengesini sağlamak ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.

  • Sıvı Resüsitasyonu: İzotonik salin (serum fizyolojik) ile agresif sıvı resüsitasyonu yapılır. Dehidratasyonu düzeltmek ve böbrek perfüzyonunu sağlamak önemlidir.
  • İnsülin Tedavisi: Düşük dozda intravenöz (IV) insülin infüzyonu başlanır (örneğin, 0.05 Ü/kg/saat). Kan şekeri düşmeye başlayınca insülin dozu ayarlanır.
  • Potasyum Replasmanı: İnsülin tedavisi potasyumu hücre içine sokarak hipokalemiye neden olabilir. Serum potasyum seviyesi yakından izlenmeli ve gerekirse potasyum replasmanı yapılmalıdır.
  • Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi başlanır, miyokard infarktüsü varsa uygun tedavi uygulanır.
  • Sıkı Takip: Kan şekeri, elektrolitler, serum ozmolaritesi ve sıvı dengesi sık sık kontrol edilmelidir.

Sonuç

İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesi'nde karşılaşılan acil durumlar, hızlı ve etkili müdahale gerektiren karmaşık klinik tablolardır. Bu blog yazısında ele alınan solunum yetmezliği, kardiyojenik şok, sepsis ve septik şok, akut böbrek yetmezliği, akut karaciğer yetmezliği, diyabetik ketoasidoz ve hiperosmolar hiperglisemik durum gibi acil durumlarda, erken tanı, uygun tedavi ve yakın takip hayati önem taşır. İYYBÜ'de görev yapan sağlık profesyonellerinin bu konularda bilgi ve becerilerini sürekli olarak güncel tutmaları, hasta sonuçlarını iyileştirmek için kritik öneme sahiptir.

#acil durumlar#sepsis#akut solunum yetmezliği#kardiyojenik şok#dahili yoğun bakım

Diğer Blog Yazıları

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

06 11 2025 Devamını oku »
Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

05 11 2025 Devamını oku »
KOAH ile Yaşamak: Belirtileri Hafifletme ve Yaşam Kalitesini Artırma Yolları

KOAH ile Yaşamak: Belirtileri Hafifletme ve Yaşam Kalitesini Artırma Yolları

05 11 2025 Devamını oku »
Çocuklarda Doğuştan Kalp Hastalıkları: Erken Teşhis ve Tedavi Yöntemleri

Çocuklarda Doğuştan Kalp Hastalıkları: Erken Teşhis ve Tedavi Yöntemleri

05 11 2025 Devamını oku »