28 10 2025
Yoğun Bakım Üniteleri (YBÜ), kritik durumdaki hastaların tedavi edildiği, yüksek teknoloji ve yoğun personel gerektiren özel alanlardır. Bu ünitelerde yatan hastalar, altta yatan hastalıkları, invaziv girişimler ve bağışıklık sistemlerinin zayıflaması nedeniyle enfeksiyonlara karşı daha savunmasızdır. YBÜ enfeksiyonları, hastaların morbiditesini ve mortalitesini artırmanın yanı sıra, hastanede kalış sürelerini uzatır ve sağlık sistemine önemli bir mali yük getirir. Bu nedenle, YBÜ enfeksiyonlarının önlenmesi ve kontrolü, hasta güvenliğinin sağlanması ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması açısından büyük önem taşır. Bu yazıda, genel YBÜ'lerde sık karşılaşılan enfeksiyonlar, risk faktörleri, etken mikroorganizmalar ve önleme yöntemleri ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Yoğun bakım üniteleri (YBÜ), kritik hasta bakımının sağlandığı, özel donanım ve deneyimli sağlık personelinin bulunduğu ortamlardır. Ancak, YBÜ'ler, hastaların bağışıklık sistemlerinin zayıflamış olması, invaziv tıbbi cihazların yaygın kullanımı ve antimikrobiyal direncin yüksek olması nedeniyle enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardır. YBÜ enfeksiyonları, hastaların morbiditesini (hastalık yükü) ve mortalitesini (ölüm oranı) önemli ölçüde artırabilir, hastanede kalış sürelerini uzatabilir ve sağlık hizmeti maliyetlerini yükseltebilir.
YBÜ enfeksiyonlarının kontrolü ve önlenmesi, hasta güvenliğini artırmak, tedavi sonuçlarını iyileştirmek ve sağlık kaynaklarını etkin kullanmak için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, YBÜ'lerde enfeksiyon kontrol programlarının uygulanması, enfeksiyon sürveyansının yapılması, el hijyenine uyumun sağlanması, uygun antimikrobiyal kullanımının teşvik edilmesi ve çevresel temizlik ve dezenfeksiyonun sağlanması büyük önem taşır.
YBÜ enfeksiyonlarının sıklığı, YBÜ'nün türüne (medikal, cerrahi, travma vb.), hasta popülasyonuna, uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerine ve enfeksiyon kontrol önlemlerine bağlı olarak değişir. Genel olarak, YBÜ'lerde hastane kaynaklı enfeksiyon (HKE) oranları, hastanenin diğer bölümlerine göre daha yüksektir. YBÜ'lerde HKE insidansı %5 ile %20 arasında değişebilir.
YBÜ enfeksiyonlarının etiyolojisi de zaman içinde değişmektedir. Gram-negatif bakteriler (Pseudomonas aeruginosa, Acinetobacter baumannii, Klebsiella pneumoniae gibi), Gram-pozitif bakteriler (Staphylococcus aureus, Enterococcus türleri gibi) ve mantarlar (Candida türleri gibi) YBÜ enfeksiyonlarının en sık nedenleri arasındadır. Özellikle, çoklu ilaca dirençli (ÇİD) bakterilerin (MRSA, VRE, ESBL üreten bakteriler, karbapenemaz üreten bakteriler gibi) yaygınlaşması, YBÜ enfeksiyonlarının tedavisini zorlaştırmakta ve mortaliteyi artırmaktadır.
YBÜ'lerde en sık görülen enfeksiyon türleri şunlardır:
Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP), mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda, entübasyondan 48 saat sonra gelişen pnömonidir. VİP, YBÜ'lerde en sık görülen ve en ölümcül enfeksiyonlardan biridir. VİP insidansı, YBÜ'nün türüne, hasta popülasyonuna ve enfeksiyon kontrol önlemlerine bağlı olarak değişir, ancak genellikle %10 ile %20 arasındadır. VİP, hastanede kalış süresini ortalama 6-10 gün uzatır ve mortaliteyi %20 ile %50 arasında artırır.
VİP'in patojenezinde, orofarenks ve trakeadaki mikroorganizmaların akciğerlere aspirasyonu, kontamine solunum cihazları ve personelin elleri aracılığıyla mikroorganizmaların yayılması gibi faktörler rol oynar. VİP için başlıca risk faktörleri şunlardır:
VİP'e neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. Erken başlangıçlı VİP (entübasyondan sonraki ilk 4 gün içinde gelişen VİP), genellikle Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae ve metisiline duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) gibi mikroorganizmalarla ilişkilidir. Geç başlangıçlı VİP (entübasyondan sonraki 5. günden sonra gelişen VİP), genellikle Pseudomonas aeruginosa, Acinetobacter baumannii, Klebsiella pneumoniae, metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve Enterobacter türleri gibi mikroorganizmalarla ilişkilidir. Mantar pnömonileri (Candida ve Aspergillus türleri), özellikle immünsüprese hastalarda görülebilir.
VİP tanısı, klinik bulgular, radyolojik incelemeler ve mikrobiyolojik testlerin kombinasyonuyla konulur. VİP tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:
Radyolojik incelemeler (akciğer grafisi veya bilgisayarlı tomografi), akciğerlerde infiltratların varlığını göstermelidir. Mikrobiyolojik testler (trakeal aspirat kültürü, bronkoalveolar lavaj (BAL) kültürü, korumalı fırça örneği (PSB) kültürü), etken mikroorganizmayı belirlemek ve antimikrobiyal duyarlılık testlerini yapmak için kullanılır. BAL ve PSB, trakeal aspirata göre daha spesifik ve sensitif yöntemlerdir, ancak invaziv olmaları nedeniyle her zaman mümkün olmayabilirler.
VİP'in önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:
Kan dolaşımı enfeksiyonları (KDE), YBÜ'lerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. KDE, bir mikroorganizmanın kan dolaşımına girmesi ve sistemik enfeksiyona yol açması durumudur. YBÜ'lerde KDE'lerin çoğu, santral venöz kateterlerle (SVK) ilişkilidir ve santral venöz kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonları (SVKK-KDE) olarak adlandırılır. SVKK-KDE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır ve mortaliteyi yükseltir.
SVKK-KDE'nin patojenezinde, kateter yerleştirilmesi sırasında veya sonrasında mikroorganizmaların kateter yüzeyine veya lümenine kolonize olması ve buradan kan dolaşımına geçmesi rol oynar. SVKK-KDE için başlıca risk faktörleri şunlardır:
SVKK-KDE'ye neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. En sık etkenler koagülaz-negatif stafilokoklar (KNS) (Staphylococcus epidermidis gibi), Staphylococcus aureus, Enterokok türleri, Candida türleri ve Gram-negatif bakterilerdir (Pseudomonas aeruginosa, Klebsiella pneumoniae, Escherichia coli gibi). Özellikle, MRSA, VRE ve ESBL üreten bakteriler gibi çoklu ilaca dirençli (ÇİD) mikroorganizmaların SVKK-KDE'ye neden olma olasılığı giderek artmaktadır.
SVKK-KDE tanısı, klinik bulgular ve kan kültürü sonuçlarına dayanır. SVKK-KDE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:
Kan kültürü, SVKK-KDE tanısı için altın standarttır. Kan kültürleri, kateterden ve periferik bir venden alınmalıdır. Kateterden alınan kan kültürünün periferik kan kültürüne göre daha erken pozitifleşmesi veya kateterden alınan kan kültüründe daha yüksek bakteri konsantrasyonu tespit edilmesi, SVKK-KDE tanısını destekler.
SVKK-KDE'nin önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:
Üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE), YBÜ'lerde sık görülen enfeksiyonlardandır. YBÜ'lerde ÜSE'lerin çoğu, üriner kateterlerle ilişkilidir ve kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonları (KİÜSE) olarak adlandırılır. KİÜSE, genellikle asemptomatik bakteriyüri ile sonuçlanır, ancak bazen piyelonefrit, bakteriyemi ve sepsis gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. KİÜSE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır ve mortaliteyi yükseltebilir.
KİÜSE'nin patojenezinde, kateter yerleştirilmesi sırasında veya sonrasında mikroorganizmaların kateter yüzeyine veya lümenine kolonize olması ve buradan üretraya ve mesaneye ulaşması rol oynar. KİÜSE için başlıca risk faktörleri şunlardır:
KİÜSE'ye neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. En sık etkenler Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Pseudomonas aeruginosa, Enterokok türleri ve Candida türleridir. Özellikle, ESBL üreten bakteriler ve karbapenemaz üreten bakteriler gibi çoklu ilaca dirençli (ÇİD) mikroorganizmaların KİÜSE'ye neden olma olasılığı giderek artmaktadır.
KİÜSE tanısı, klinik bulgular ve idrar kültürü sonuçlarına dayanır. KİÜSE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:
İdrar kültürü, KİÜSE tanısı için altın standarttır. İdrar örneği, kateterden aseptik olarak alınmalıdır. Asemptomatik bakteriyüri (ABÜ), üriner sistem enfeksiyonu belirtileri olmayan hastalarda idrar kültüründe anlamlı bakteri üremesi olmasıdır. ABÜ, genellikle tedavi gerektirmez, ancak bazı durumlarda (gebelik, ürolojik girişimler öncesi) tedavi endikedir.
KİÜSE'nin önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:
Cerrahi alan enfeksiyonları (CAE), cerrahi işlemden sonra gelişen enfeksiyonlardır. CAE, cerrahi geçiren YBÜ hastalarında önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. CAE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır, yara iyileşmesini geciktirir ve kozmetik sorunlara yol açabilir.
CAE'nin patojenezinde, cerrahi alanın mikroorganizmalarla kontamine olması ve konak savunma mekanizmalarının yetersiz kalması rol oynar. CAE için başlıca risk faktörleri şunlardır:
CAE'ye neden olan mikroorganizmalar, cerrahi işlemin tipine ve hastanın altta yatan hastalıklarına bağlı olarak değişir. En sık etkenler Staphylococcus aureus (MRSA dahil), koagülaz-negatif stafilokoklar, Enterokok türleri, Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve anaerobik bakterilerdir. Cerrahi işlemin yapıldığı bölgeye bağlı olarak, farklı mikroorganizmalar da CAE'ye neden olabilir (örneğin, kolon cerrahisinde anaerobik bakteriler daha sık görülür).
CAE tanısı, klinik bulgular ve yara kültürü sonuçlarına dayanır. CAE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:
Yara kültürü, CAE tanısı için önemlidir. Yara kültürü, pürülan akıntıdan veya yara tabanından alınmalıdır. Yüzeyel sürüntü örnekleri, kontaminasyon riski nedeniyle önerilmez.
CAE'nin önlenmesi, preoperatif, intraoperatif ve postoperatif dönemlerde alınacak önlemleri içerir:
Clostridium difficile enfeksiyonu (CDI), Clostridium difficile bakterisinin neden olduğu bir enfeksiyondur. C. difficile, spor oluşturan bir bakteridir ve sporları çevrede uzun süre canlı kalabilir. CDI, YBÜ'lerde antimikrobiyal kullanımının yaygın olması nedeniyle sık görülebilir. CDI, hafif diyareden psödomembranöz kolit ve toksik megakolon gibiLife-threatening komplikasyonlara kadar değişen klinik tablolarla kendini gösterebilir.
CDI'nin patojenezinde, antimikrobiyal kullanımı nedeniyle normal bağırsak florasının bozulması ve C. difficile'nin kolonize olması ve toksin üretmesi rol oynar. CDI için başlıca risk faktörleri şunlardır:
CDI tanısı, klinik bulgular ve dışkı testleri ile konulur. CDI tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:
Dışkı testleri, C. difficile toksin A ve B'nin veya C. difficile geninin (PCR ile) tespitini içerir. Dışkı örneği, diyareli hastalardan alınmalıdır. Asemptomatik taşıyıcılık, CDI tanısı için değerlendirilmemelidir.
CDI'nin önlenmesi, antimikrobiyal kullanımınınOptimize edilmesi, enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması ve çevresel temizliğin sağlanmasını içerir:
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment
06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları
06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar
06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler
06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi
06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?
06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi
06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar
06 11 2025 Devamını oku »
Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları
05 11 2025 Devamını oku »