10 10 2025
Akut böbrek hasarı (ABH), yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) sık görülen ve morbidite ile mortaliteyi önemli ölçüde artıran ciddi bir klinik tablodur. ABH'nin erken tanısı, etiyolojisinin belirlenmesi ve uygun yönetim stratejilerinin uygulanması, hastaların prognozu üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu yazıda, nefroloji yoğun bakım ünitesinde ABH'nin güncel yaklaşımları ve tedavi protokolleri ayrıntılı olarak incelenecektir.
ABH, böbrek fonksiyonlarında ani ve hızlı bir azalma olarak tanımlanır. Bu azalma, serum kreatinin düzeyinde yükselme ve/veya idrar çıkışında azalma ile kendini gösterir. ABH, sepsis, hipovolemi, nefrotoksik ilaçlar, cerrahi işlemler ve kardiyovasküler hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Yoğun bakım hastalarında ABH gelişme riski daha yüksektir ve bu hastalarda ABH, hastanede kalış süresini uzatır, tedavi maliyetlerini artırır ve mortaliteyi önemli ölçüde yükseltir.
ABH'nin tanımı ve sınıflandırılması için en yaygın olarak kullanılan kılavuz, Kidney Disease: Improving Global Outcomes (KDIGO) kılavuzudur. KDIGO, serum kreatinin ve idrar çıkışı kriterlerine dayanarak ABH'yi üç evreye ayırır:
KDIGO kriterleri, ABH'nin erken tanısını ve evrelendirilmesini sağlayarak, tedavi kararlarınınStandardize edilmesine yardımcı olur.
Serum kreatinin ve idrar çıkışı, ABH'nin tanısı için kullanılan temel belirteçlerdir. Ancak, bu belirteçlerin ABH'yi erken dönemde tespit etme konusunda sınırlılıkları vardır. Bu nedenle, ABH'nin erken tanısı için yeni tanısal belirteçler araştırılmaktadır. Bu belirteçlerden bazıları şunlardır:
Bu yeni belirteçler, ABH'nin erken tanısına yardımcı olabilir ve tedavi kararlarını yönlendirebilir. Ancak, bu belirteçlerin klinik uygulamaya girmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
ABH, çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. ABH'nin etiyolojisi, prerenal, renal ve postrenal olmak üzere üç ana kategoriye ayrılabilir:
Prerenal ABH, böbreklere yetersiz kan akışı nedeniyle ortaya çıkar. En sık görülen prerenal nedenler şunlardır:
Renal ABH, böbreklerin doğrudan hasar görmesi nedeniyle ortaya çıkar. En sık görülen renal nedenler şunlardır:
Postrenal ABH, idrar akışının tıkanması nedeniyle ortaya çıkar. En sık görülen postrenal nedenler şunlardır:
ABH'nin etiyolojisinin belirlenmesi, uygun tedavinin planlanması için kritik öneme sahiptir.
Nefroloji YBÜ'de ABH'ye yaklaşım, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Bu yaklaşım, ABH'nin erken tanısı, etiyolojisinin belirlenmesi, uygun sıvı yönetimi, ilaçların dikkatli kullanımı, diyaliz ihtiyacının değerlendirilmesi ve komplikasyonların yönetilmesini içerir.
ABH'nin erken tanısı, hastaların prognozu üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. YBÜ'de yatan hastaların düzenli olarak serum kreatinin ve idrar çıkışı takibi yapılmalıdır. Risk faktörleri olan hastalarda (örn., sepsis, hipovolemi, nefrotoksik ilaç kullanımı) daha sık takip yapılmalıdır. ABH şüphesi olan hastalarda, etiyolojiyi belirlemek için ayrıntılı bir anamnez alınmalı, fizik muayene yapılmalı ve uygun laboratuvar testleri (örn., tam kan sayımı, elektrolitler, kan gazları, idrar analizi, böbrek ultrasonu) istenmelidir.
ABH'li hastalarda sıvı yönetimi, dikkatli bir denge gerektirir. Hipovolemi, böbreklere kan akışını azaltarak ABH'yi kötüleştirebilir. Aşırı sıvı yüklenmesi ise pulmoner ödem, hipoksi ve organ yetmezliği riskini artırabilir. ABH'li hastalarda sıvı yönetimi, hastanın klinik durumuna, hemodinamik durumuna ve idrar çıkışına göre bireyselleştirilmelidir.
Hipovolemik hastalarda, intravasküler hacmi artırmak için intravenöz sıvılar (örn., izotonik serum fizyolojik, Ringer laktat) kullanılabilir. Sıvı yüklenmesi olan hastalarda ise diüretikler (örn., furosemid) kullanılabilir. Sıvı tedavisine yanıt vermeyen hastalarda, ultrafiltrasyon veya diyaliz gerekebilir.
YBÜ'de yatan hastaların çoğu, ABH'ye neden olabilecek veya ABH'yi kötüleştirebilecek ilaçlar kullanmaktadır. Nefrotoksik ilaçlardan (örn., aminoglikozidler, vankomisin, amfoterisin B, nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler), anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri, anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB'ler)) mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Eğer nefrotoksik ilaçların kullanılması gerekiyorsa, dozları böbrek fonksiyonlarına göre ayarlanmalı ve böbrek fonksiyonları yakından takip edilmelidir.
ABH'li hastalarda ilaçların farmakokinetiği ve farmakodinamiği değişebilir. Bu nedenle, ilaçların dozları ve uygulama aralıkları dikkatli bir şekilde ayarlanmalıdır. Özellikle diyaliz gerektiren hastalarda, ilaçların diyaliz edilebilirliği göz önünde bulundurulmalıdır.
ABH'li hastalarda diyaliz endikasyonları şunlardır:
ABH'li hastalarda diyalizin zamanlaması, tartışmalı bir konudur. Erken diyaliz, böbrek fonksiyonlarının daha hızlı düzelmesine ve mortalitenin azalmasına yardımcı olabilir. Ancak, erken diyaliz, hipotansiyon, enfeksiyon ve kanama gibi komplikasyonlara neden olabilir. Diyalizin zamanlaması, hastanın klinik durumuna, ABH'nin evresine ve diğer komorbiditelere göre bireyselleştirilmelidir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, ABH'li hastalarda proaktif bir diyaliz stratejisinin (yani, diyaliz endikasyonları ortaya çıkmadan önce diyalize başlanması) daha iyi sonuçlar sağlayabileceğini göstermektedir. Ancak, bu stratejinin yaygın olarak uygulanabilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
ABH'li hastalarda kullanılan başlıca diyaliz modaliteleri şunlardır:
Diyaliz modalitesinin seçimi, hastanın klinik durumuna, hemodinamik durumuna, ABH'nin evresine ve diğer komorbiditelere göre bireyselleştirilmelidir.
ABH, çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonların erken tanısı ve uygun yönetimi, hastaların prognozu üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. En sık görülen ABH komplikasyonları şunlardır:
Bu komplikasyonların yönetimi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Sıvı yüklenmesi, diüretikler ve ultrafiltrasyon ile tedavi edilebilir. Hiperkalemi, kalsiyum glukonat, insülin ve sodyum bikarbonat ile tedavi edilebilir. Metabolik asidoz, sodyum bikarbonat ile tedavi edilebilir. Üremi, diyaliz ile tedavi edilebilir. Enfeksiyonlar, uygun antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Beslenme bozuklukları, enteral veya parenteral beslenme ile tedavi edilebilir.
ABH'li hastalarda beslenme desteği, iyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyon riskini azaltmak için kritik öneme sahiptir. Hastaların enerji ve protein ihtiyaçları, böbrek fonksiyonlarına, metabolik duruma ve diğer komorbiditelere göre belirlenmelidir. Genellikle, ABH'li hastalarda yüksek proteinli (1.2-1.5 g/kg/gün) ve yeterli kalorili (25-30 kcal/kg/gün) bir diyet önerilir. Ancak, diyaliz gerektiren hastalarda protein alımı daha da artırılabilir (1.5-1.7 g/kg/gün). Fosfor ve potasyum alımı, hiperfosfatemi ve hiperkalemi riskini azaltmak için kısıtlanmalıdır. Enteral beslenme, mümkünse tercih edilmelidir. Enteral beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda, parenteral beslenme uygulanabilir.
ABH'li hastalarda anemi sık görülür ve iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Anemi, eritropoietin eksikliği, demir eksikliği, inflamasyon ve sık kan alımı gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Anemi yönetimi, aneminin nedenine yönelik olmalıdır. Eritropoietin eksikliği olan hastalarda, eritropoietin stimüle edici ajanlar (ESA'lar) kullanılabilir. Ancak, ESA'ların kullanımı, tromboembolik olaylar riskini artırabilir. Demir eksikliği olan hastalarda, intravenöz demir takviyesi yapılabilir. Transfüzyon, sadece ciddi anemi (hemoglobin <7 g/dL) veya semptomatik anemi durumunda düşünülmelidir.
ABH'li hastalarda metabolik asidoz sık görülür ve kardiyovasküler fonksiyonları, solunum fonksiyonlarını ve nörolojik fonksiyonları olumsuz etkileyebilir. Metabolik asidoz, böbreklerin asit atma yeteneğinin azalması, bikarbonat kaybı veya aşırı asit üretimi gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Metabolik asidoz tedavisi, altta yatan nedene yönelik olmalıdır. Bikarbonat kaybı olan hastalarda, intravenöz sodyum bikarbonat verilebilir. Ancak, sodyum bikarbonatın aşırı verilmesi, sıvı yüklenmesine ve hipernatremiye neden olabilir. Diyaliz, ciddi metabolik asidozu olan hastalarda etkili bir tedavi yöntemidir.
ABH'li hastalarda elektrolit dengesizlikleri sık görülür ve çeşitli komplikasyonlara neden olabilir. Hiperkalemi, hipokalemi, hipernatremi, hiponatremi, hiperfosfatemi, hipofosfatemi, hiperkalsemi ve hipokalsemi gibi elektrolit dengesizlikleri, ABH'li hastalarda sıklıkla karşılaşılan sorunlardır. Elektrolit dengesizliklerinin tedavisi, altta yatan nedene yönelik olmalıdır. Hiperkalemi, kalsiyum glukonat, insülin ve sodyum bikarbonat ile tedavi edilebilir. Hipokalemi, potasyum takviyesi ile tedavi edilebilir. Hipernatremi, su verilerek tedavi edilebilir. Hiponatremi, sıvı kısıtlaması ve sodyum takviyesi ile tedavi edilebilir. Hiperfosfatemi, fosfor bağlayıcılar ile tedavi edilebilir. Hipofosfatemi, fosfor takviyesi ile tedavi edilebilir. Hiperkalsemi, sıvı verilerek ve diüretikler ile tedavi edilebilir. Hipokalsemi, kalsiyum takviyesi ile tedavi edilebilir.
ABH'nin önlenmesi, tedaviye göre daha etkili bir stratejidir. YBÜ'de yatan hastalarda ABH'nin önlenmesi için çeşitli stratejiler uygulanabilir:
ABH yönetimi alanında son yıllarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Yeni tanısal belirteçler, ABH'nin erken tanısına yardımcı olabilir. Yeni tedavi stratejileri (örn., proaktif diyaliz, renal tübüler hücre rejenerasyonunu destekleyen ilaçlar), hastaların prognozu üzerinde olumlu etkiler sağlayabilir. Gelecekte, ABH'nin patofizyolojisini daha iyi anlamak ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları geliştirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
ABH, nefroloji yoğun bakım ünitelerinde sık görülen ve morbidite ile mortaliteyi önemli ölçüde artıran ciddi bir klinik tablodur. ABH'nin erken tanısı, etiyolojisinin belirlenmesi ve uygun yönetim stratejilerinin uygulanması, hastaların prognozu üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu yazıda, nefroloji yoğun bakım ünitesinde ABH'nin güncel yaklaşımları ve tedavi protokolleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. ABH'li hastaların yönetimi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve bu yaklaşım, ABH'nin erken tanısı, etiyolojisinin belirlenmesi, uygun sıvı yönetimi, ilaçların dikkatli kullanımı, diyaliz ihtiyacının değerlendirilmesi ve komplikasyonların yönetilmesini içerir.
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment
06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları
06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar
06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler
06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi
06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?
06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi
06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar
06 11 2025 Devamını oku »
Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları
05 11 2025 Devamını oku »