Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Sık Karşılaşılan Enfeksiyonlar ve Önleme Yöntemleri

28 10 2025

Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Sık Karşılaşılan Enfeksiyonlar ve Önleme Yöntemleri
Enfeksiyon HastalıklarıYoğun BakımGöğüs HastalıklarıMikrobiyoloji

Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Sık Karşılaşılan Enfeksiyonlar ve Önleme Yöntemleri

Genel Yoğun Bakım Ünitelerinde Sık Karşılaşılan Enfeksiyonlar ve Önleme Yöntemleri

Yoğun Bakım Üniteleri (YBÜ), kritik durumdaki hastaların tedavi edildiği, yüksek teknoloji ve yoğun personel gerektiren özel alanlardır. Bu ünitelerde yatan hastalar, altta yatan hastalıkları, invaziv girişimler ve bağışıklık sistemlerinin zayıflaması nedeniyle enfeksiyonlara karşı daha savunmasızdır. YBÜ enfeksiyonları, hastaların morbiditesini ve mortalitesini artırmanın yanı sıra, hastanede kalış sürelerini uzatır ve sağlık sistemine önemli bir mali yük getirir. Bu nedenle, YBÜ enfeksiyonlarının önlenmesi ve kontrolü, hasta güvenliğinin sağlanması ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması açısından büyük önem taşır. Bu yazıda, genel YBÜ'lerde sık karşılaşılan enfeksiyonlar, risk faktörleri, etken mikroorganizmalar ve önleme yöntemleri ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

Giriş

Yoğun bakım üniteleri (YBÜ), kritik hasta bakımının sağlandığı, özel donanım ve deneyimli sağlık personelinin bulunduğu ortamlardır. Ancak, YBÜ'ler, hastaların bağışıklık sistemlerinin zayıflamış olması, invaziv tıbbi cihazların yaygın kullanımı ve antimikrobiyal direncin yüksek olması nedeniyle enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardır. YBÜ enfeksiyonları, hastaların morbiditesini (hastalık yükü) ve mortalitesini (ölüm oranı) önemli ölçüde artırabilir, hastanede kalış sürelerini uzatabilir ve sağlık hizmeti maliyetlerini yükseltebilir.

YBÜ enfeksiyonlarının kontrolü ve önlenmesi, hasta güvenliğini artırmak, tedavi sonuçlarını iyileştirmek ve sağlık kaynaklarını etkin kullanmak için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, YBÜ'lerde enfeksiyon kontrol programlarının uygulanması, enfeksiyon sürveyansının yapılması, el hijyenine uyumun sağlanması, uygun antimikrobiyal kullanımının teşvik edilmesi ve çevresel temizlik ve dezenfeksiyonun sağlanması büyük önem taşır.

YBÜ Enfeksiyonlarının Epidemiyolojisi

YBÜ enfeksiyonlarının sıklığı, YBÜ'nün türüne (medikal, cerrahi, travma vb.), hasta popülasyonuna, uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerine ve enfeksiyon kontrol önlemlerine bağlı olarak değişir. Genel olarak, YBÜ'lerde hastane kaynaklı enfeksiyon (HKE) oranları, hastanenin diğer bölümlerine göre daha yüksektir. YBÜ'lerde HKE insidansı %5 ile %20 arasında değişebilir.

YBÜ enfeksiyonlarının etiyolojisi de zaman içinde değişmektedir. Gram-negatif bakteriler (Pseudomonas aeruginosa, Acinetobacter baumannii, Klebsiella pneumoniae gibi), Gram-pozitif bakteriler (Staphylococcus aureus, Enterococcus türleri gibi) ve mantarlar (Candida türleri gibi) YBÜ enfeksiyonlarının en sık nedenleri arasındadır. Özellikle, çoklu ilaca dirençli (ÇİD) bakterilerin (MRSA, VRE, ESBL üreten bakteriler, karbapenemaz üreten bakteriler gibi) yaygınlaşması, YBÜ enfeksiyonlarının tedavisini zorlaştırmakta ve mortaliteyi artırmaktadır.

YBÜ'lerde Sık Görülen Enfeksiyon Türleri

YBÜ'lerde en sık görülen enfeksiyon türleri şunlardır:

  • Pnömoni: Özellikle ventilatör ilişkili pnömoni (VİP), YBÜ'lerde en sık görülen ve en ölümcül enfeksiyonlardan biridir.
  • Kan dolaşımı enfeksiyonları (KDE): Santral venöz kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonları (SVKK-KDE), YBÜ'lerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir.
  • Üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE): Kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonları (KİÜSE), YBÜ'lerde sık görülür ve genellikle asemptomatik bakteriyüri ile sonuçlanır, ancak bazen ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
  • Cerrahi alan enfeksiyonları (CAE): Cerrahi geçiren YBÜ hastalarında CAE riski yüksektir ve bu enfeksiyonlar hastanede kalış süresini uzatır ve maliyeti artırır.
  • Clostridium difficile enfeksiyonu (CDI): YBÜ'lerde antimikrobiyal kullanımının yaygın olması, CDI riskini artırır.

Ventilatör İlişkili Pnömoni (VİP)

Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP), mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda, entübasyondan 48 saat sonra gelişen pnömonidir. VİP, YBÜ'lerde en sık görülen ve en ölümcül enfeksiyonlardan biridir. VİP insidansı, YBÜ'nün türüne, hasta popülasyonuna ve enfeksiyon kontrol önlemlerine bağlı olarak değişir, ancak genellikle %10 ile %20 arasındadır. VİP, hastanede kalış süresini ortalama 6-10 gün uzatır ve mortaliteyi %20 ile %50 arasında artırır.

VİP'in Patojenez ve Risk Faktörleri

VİP'in patojenezinde, orofarenks ve trakeadaki mikroorganizmaların akciğerlere aspirasyonu, kontamine solunum cihazları ve personelin elleri aracılığıyla mikroorganizmaların yayılması gibi faktörler rol oynar. VİP için başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Mekanik ventilasyon süresi: Mekanik ventilasyon süresi uzadıkça VİP riski artar.
  • Endotrakeal entübasyon: Endotrakeal entübasyon, normal solunum yollarını bypass ederek mikroorganizmaların akciğerlere ulaşmasını kolaylaştırır.
  • Sık trakeal aspirasyon: Sık trakeal aspirasyon, havayoluna mikroorganizmaların girmesine neden olabilir.
  • Pozisyon: Sırtüstü pozisyon, aspirasyon riskini artırır.
  • Nazogastrik tüp ile beslenme: Nazogastrik tüp ile beslenme, mide içeriğinin aspirasyon riskini artırır.
  • Antimikrobiyal kullanımı: Geniş spektrumlu antimikrobiyallerin kullanımı, dirençli mikroorganizmaların kolonizasyonunu ve enfeksiyonunu kolaylaştırır.
  • İmmünsüpresyon: İmmünsüpresif ilaçlar kullanan veya bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda VİP riski artar.
  • Altta yatan hastalıklar: Kronik akciğer hastalığı, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi altta yatan hastalıklar VİP riskini artırır.
  • Yaş: Yaşlı hastalarda VİP riski daha yüksektir.
  • Beslenme yetersizliği: Beslenme yetersizliği, bağışıklık sistemini zayıflatarak VİP riskini artırır.

VİP'in Etken Mikroorganizmaları

VİP'e neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. Erken başlangıçlı VİP (entübasyondan sonraki ilk 4 gün içinde gelişen VİP), genellikle Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae ve metisiline duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) gibi mikroorganizmalarla ilişkilidir. Geç başlangıçlı VİP (entübasyondan sonraki 5. günden sonra gelişen VİP), genellikle Pseudomonas aeruginosa, Acinetobacter baumannii, Klebsiella pneumoniae, metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve Enterobacter türleri gibi mikroorganizmalarla ilişkilidir. Mantar pnömonileri (Candida ve Aspergillus türleri), özellikle immünsüprese hastalarda görülebilir.

VİP'in Tanısı

VİP tanısı, klinik bulgular, radyolojik incelemeler ve mikrobiyolojik testlerin kombinasyonuyla konulur. VİP tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:

  • Yeni başlayan veya ilerleyen akciğer infiltratları
  • Ateş (≥38°C) veya hipotermi (≤36°C)
  • Lökositoz (≥12,000/mm³) veya lökopeni (≤4,000/mm³)
  • Pürülan trakeal sekresyon
  • Solunum sıkıntısı (taşipne, dispne, hipoksemi)

Radyolojik incelemeler (akciğer grafisi veya bilgisayarlı tomografi), akciğerlerde infiltratların varlığını göstermelidir. Mikrobiyolojik testler (trakeal aspirat kültürü, bronkoalveolar lavaj (BAL) kültürü, korumalı fırça örneği (PSB) kültürü), etken mikroorganizmayı belirlemek ve antimikrobiyal duyarlılık testlerini yapmak için kullanılır. BAL ve PSB, trakeal aspirata göre daha spesifik ve sensitif yöntemlerdir, ancak invaziv olmaları nedeniyle her zaman mümkün olmayabilirler.

VİP'in Önlenmesi

VİP'in önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:

  • El hijyeni: Sağlık personelinin, hastaya dokunmadan önce ve sonra el hijyenine uyması, VİP'in önlenmesinde en önemli adımdır.
  • Elevasyon: Yatağın başının 30-45 derece yükseltilmesi, aspirasyon riskini azaltır.
  • Orofarengeal hijyen: Klorheksidinli ağız gargarası veya fırçalama, orofarenksteki bakteri yükünü azaltarak VİP riskini azaltır.
  • Subglottik sekresyon drenajı: Özel endotrakeal tüplerle subglottik sekresyonların düzenli olarak aspire edilmesi, VİP riskini azaltır.
  • Noninvaziv ventilasyon (NIV): Uygun hastalarda NIV, endotrakeal entübasyon ihtiyacını azaltarak VİP riskini azaltabilir.
  • Sedasyon yönetimi: Sedasyonun mümkün olduğunca azaltılması ve günlük sedasyon araları verilmesi, mekanik ventilasyon süresini kısaltarak VİP riskini azaltır.
  • Trakeostomi: Uzun süreli mekanik ventilasyon gerektiren hastalarda erken trakeostomi, VİP riskini azaltabilir.
  • Solunum cihazlarının bakımı: Solunum cihazlarının düzenli olarak temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi, kontaminasyonu önler.
  • Uygun antimikrobiyal kullanımı: Gereksiz antimikrobiyal kullanımından kaçınılması ve uygun antimikrobiyallerin kullanılması, dirençli mikroorganizmaların yayılmasını önler.
  • Personel eğitimi: Sağlık personelinin VİP risk faktörleri ve önleme yöntemleri konusunda eğitilmesi, enfeksiyon kontrol uygulamalarına uyumu artırır.

Kan Dolaşımı Enfeksiyonları (KDE)

Kan dolaşımı enfeksiyonları (KDE), YBÜ'lerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. KDE, bir mikroorganizmanın kan dolaşımına girmesi ve sistemik enfeksiyona yol açması durumudur. YBÜ'lerde KDE'lerin çoğu, santral venöz kateterlerle (SVK) ilişkilidir ve santral venöz kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonları (SVKK-KDE) olarak adlandırılır. SVKK-KDE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır ve mortaliteyi yükseltir.

SVKK-KDE'nin Patojenez ve Risk Faktörleri

SVKK-KDE'nin patojenezinde, kateter yerleştirilmesi sırasında veya sonrasında mikroorganizmaların kateter yüzeyine veya lümenine kolonize olması ve buradan kan dolaşımına geçmesi rol oynar. SVKK-KDE için başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Santral venöz kateter (SVK) kullanımı: SVK kullanımı, KDE riskini önemli ölçüde artırır.
  • Kateter yerleştirme yeri: Femoral venöz kateterler, subklavyen ve internal juguler kateterlere göre daha yüksek KDE riski taşır.
  • Kateterin kalış süresi: Kateterin kalış süresi uzadıkça KDE riski artar.
  • Kateterin tipi: Tünelli veya implante kateterler, tünelsiz kateterlere göre daha düşük KDE riski taşır.
  • Kateterin yerleştirilmesi sırasında asepsi kurallarına uyulmaması: Kateterin yerleştirilmesi sırasında asepsi kurallarına uyulmaması, kontaminasyon riskini artırır.
  • Kateterin bakımı sırasında asepsi kurallarına uyulmaması: Kateterin bakımı sırasında asepsi kurallarına uyulmaması, kontaminasyon riskini artırır.
  • İmmünsüpresyon: İmmünsüpresif ilaçlar kullanan veya bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda SVKK-KDE riski artar.
  • Nötropeni: Nötropenik hastalarda SVKK-KDE riski daha yüksektir.
  • Altta yatan hastalıklar: Diyabet, böbrek yetmezliği gibi altta yatan hastalıklar SVKK-KDE riskini artırır.
  • Beslenme yetersizliği: Beslenme yetersizliği, bağışıklık sistemini zayıflatarak SVKK-KDE riskini artırır.

SVKK-KDE'nin Etken Mikroorganizmaları

SVKK-KDE'ye neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. En sık etkenler koagülaz-negatif stafilokoklar (KNS) (Staphylococcus epidermidis gibi), Staphylococcus aureus, Enterokok türleri, Candida türleri ve Gram-negatif bakterilerdir (Pseudomonas aeruginosa, Klebsiella pneumoniae, Escherichia coli gibi). Özellikle, MRSA, VRE ve ESBL üreten bakteriler gibi çoklu ilaca dirençli (ÇİD) mikroorganizmaların SVKK-KDE'ye neden olma olasılığı giderek artmaktadır.

SVKK-KDE'nin Tanısı

SVKK-KDE tanısı, klinik bulgular ve kan kültürü sonuçlarına dayanır. SVKK-KDE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:

  • Ateş (≥38°C) veya hipotermi (≤36°C)
  • Titreme
  • Hipotansiyon
  • Taşikardi
  • Kateter yerleştirme yerinde kızarıklık, şişlik, hassasiyet veya pürülan akıntı

Kan kültürü, SVKK-KDE tanısı için altın standarttır. Kan kültürleri, kateterden ve periferik bir venden alınmalıdır. Kateterden alınan kan kültürünün periferik kan kültürüne göre daha erken pozitifleşmesi veya kateterden alınan kan kültüründe daha yüksek bakteri konsantrasyonu tespit edilmesi, SVKK-KDE tanısını destekler.

SVKK-KDE'nin Önlenmesi

SVKK-KDE'nin önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:

  • El hijyeni: Sağlık personelinin, katetere dokunmadan önce ve sonra el hijyenine uyması, SVKK-KDE'nin önlenmesinde en önemli adımdır.
  • Kateter yerleştirme ve bakım eğitimi: Kateter yerleştiren ve bakımını yapan sağlık personelinin, aseptik teknikler konusunda eğitilmesi gerekir.
  • Maksimum bariyer önlemleri: Kateter yerleştirilirken, steril eldiven, steril önlük, steril maske ve steril örtü kullanılması, kontaminasyon riskini azaltır.
  • Cilt antisepsisi: Kateter yerleştirme yerinin %2 klorheksidin glukonat ile temizlenmesi, ciltteki bakteri yükünü azaltır.
  • Kateter yerleştirme yeri seçimi: Subklavyen ven, femoral ven'e göre daha düşük KDE riski taşır. Femoral venöz kateterizasyondan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
  • Kateter pansumanı: Kateter pansumanı, steril gazlı bez ve şeffaf örtü ile yapılmalıdır. Pansuman, kirlendiğinde veya gevşediğinde değiştirilmelidir.
  • Kateterin düzenli değerlendirilmesi: Kateterin gerekliliği düzenli olarak değerlendirilmelidir ve gereksiz kateterler çıkarılmalıdır.
  • Antimikrobiyal kaplı kateterler: Yüksek riskli hastalarda antimikrobiyal kaplı kateterlerin kullanılması, SVKK-KDE riskini azaltabilir.
  • Kateter kilit solüsyonları: Kateterin lümenine antimikrobiyal veya antitrombotik solüsyonların uygulanması, SVKK-KDE riskini azaltabilir.
  • Personel eğitimi: Sağlık personelinin SVKK-KDE risk faktörleri ve önleme yöntemleri konusunda eğitilmesi, enfeksiyon kontrol uygulamalarına uyumu artırır.

Üriner Sistem Enfeksiyonları (ÜSE)

Üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE), YBÜ'lerde sık görülen enfeksiyonlardandır. YBÜ'lerde ÜSE'lerin çoğu, üriner kateterlerle ilişkilidir ve kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonları (KİÜSE) olarak adlandırılır. KİÜSE, genellikle asemptomatik bakteriyüri ile sonuçlanır, ancak bazen piyelonefrit, bakteriyemi ve sepsis gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. KİÜSE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır ve mortaliteyi yükseltebilir.

KİÜSE'nin Patojenez ve Risk Faktörleri

KİÜSE'nin patojenezinde, kateter yerleştirilmesi sırasında veya sonrasında mikroorganizmaların kateter yüzeyine veya lümenine kolonize olması ve buradan üretraya ve mesaneye ulaşması rol oynar. KİÜSE için başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Üriner kateter kullanımı: Üriner kateter kullanımı, ÜSE riskini önemli ölçüde artırır.
  • Kateterin kalış süresi: Kateterin kalış süresi uzadıkça ÜSE riski artar.
  • Kateterin tipi: Silikon kateterler, lateks kateterlere göre daha düşük ÜSE riski taşır.
  • Kateterin yerleştirilmesi sırasında asepsi kurallarına uyulmaması: Kateterin yerleştirilmesi sırasında asepsi kurallarına uyulmaması, kontaminasyon riskini artırır.
  • Kateterin bakımı sırasında asepsi kurallarına uyulmaması: Kateterin bakımı sırasında asepsi kurallarına uyulmaması, kontaminasyon riskini artırır.
  • Kadın cinsiyet: Kadınlarda üretra uzunluğunun kısa olması nedeniyle ÜSE riski daha yüksektir.
  • Yaşlılık: Yaşlı hastalarda ÜSE riski daha yüksektir.
  • Diyabet: Diyabetli hastalarda ÜSE riski daha yüksektir.
  • İmmünsüpresyon: İmmünsüpresif ilaçlar kullanan veya bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda KİÜSE riski artar.
  • Mesane boşaltım bozuklukları: Mesane boşaltım bozuklukları, ÜSE riskini artırır.

KİÜSE'nin Etken Mikroorganizmaları

KİÜSE'ye neden olan mikroorganizmalar, hastanın altta yatan hastalıklarına, hastanede kalış süresine ve antimikrobiyal kullanımına bağlı olarak değişir. En sık etkenler Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Pseudomonas aeruginosa, Enterokok türleri ve Candida türleridir. Özellikle, ESBL üreten bakteriler ve karbapenemaz üreten bakteriler gibi çoklu ilaca dirençli (ÇİD) mikroorganizmaların KİÜSE'ye neden olma olasılığı giderek artmaktadır.

KİÜSE'nin Tanısı

KİÜSE tanısı, klinik bulgular ve idrar kültürü sonuçlarına dayanır. KİÜSE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:

  • Ateş (≥38°C) veya hipotermi (≤36°C)
  • Dizüri (idrar yaparken yanma)
  • Sık idrara çıkma
  • İdrar aciliyeti
  • Suprapubik ağrı
  • Kostovertebral açı hassasiyeti (piyelonefrit durumunda)

İdrar kültürü, KİÜSE tanısı için altın standarttır. İdrar örneği, kateterden aseptik olarak alınmalıdır. Asemptomatik bakteriyüri (ABÜ), üriner sistem enfeksiyonu belirtileri olmayan hastalarda idrar kültüründe anlamlı bakteri üremesi olmasıdır. ABÜ, genellikle tedavi gerektirmez, ancak bazı durumlarda (gebelik, ürolojik girişimler öncesi) tedavi endikedir.

KİÜSE'nin Önlenmesi

KİÜSE'nin önlenmesi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve aşağıdaki önlemleri içerir:

  • El hijyeni: Sağlık personelinin, katetere dokunmadan önce ve sonra el hijyenine uyması, KİÜSE'nin önlenmesinde en önemli adımdır.
  • Kateter yerleştirme ve bakım eğitimi: Kateter yerleştiren ve bakımını yapan sağlık personelinin, aseptik teknikler konusunda eğitilmesi gerekir.
  • Kateter yerleştirme sırasında asepsi kurallarına uyulması: Kateter yerleştirilirken, steril eldiven kullanılması ve üretral meatusun antiseptik solüsyonla temizlenmesi, kontaminasyon riskini azaltır.
  • Kapalı drenaj sistemi: Kateterin kapalı drenaj sistemine bağlanması, retrograd kontaminasyonu önler.
  • Kateterin düzenli değerlendirilmesi: Kateterin gerekliliği düzenli olarak değerlendirilmelidir ve gereksiz kateterler çıkarılmalıdır.
  • Alternatif yöntemler: Üriner retansiyonu olan hastalarda aralıklı kateterizasyon veya kondom kateter gibi alternatif yöntemler, sürekli üriner kateter kullanımına göre daha düşük ÜSE riski taşır.
  • Antimikrobiyal kaplı kateterler: Antimikrobiyal kaplı kateterlerin kullanılması, KİÜSE riskini azaltabilir.
  • Mesane irrigasyonu: Mesane irrigasyonu, rutin olarak önerilmez, ancak bazı durumlarda (kan pıhtıları nedeniyle kateter tıkanıklığı gibi) faydalı olabilir.
  • Personel eğitimi: Sağlık personelinin KİÜSE risk faktörleri ve önleme yöntemleri konusunda eğitilmesi, enfeksiyon kontrol uygulamalarına uyumu artırır.

Cerrahi Alan Enfeksiyonları (CAE)

Cerrahi alan enfeksiyonları (CAE), cerrahi işlemden sonra gelişen enfeksiyonlardır. CAE, cerrahi geçiren YBÜ hastalarında önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. CAE, hastanede kalış süresini uzatır, maliyeti artırır, yara iyileşmesini geciktirir ve kozmetik sorunlara yol açabilir.

CAE'nin Patojenez ve Risk Faktörleri

CAE'nin patojenezinde, cerrahi alanın mikroorganizmalarla kontamine olması ve konak savunma mekanizmalarının yetersiz kalması rol oynar. CAE için başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Cerrahi işlemin tipi: Kirli veya enfekte cerrahi işlemler, temiz cerrahi işlemlere göre daha yüksek CAE riski taşır.
  • Cerrahi işlemin süresi: Cerrahi işlemin süresi uzadıkça CAE riski artar.
  • Cerrahi işlemin aciliyeti: Acil cerrahi işlemler, elektif cerrahi işlemlere göre daha yüksek CAE riski taşır.
  • Hastanın altta yatan hastalıkları: Diyabet, obezite, immünsüpresyon, malnütrisyon gibi altta yatan hastalıklar CAE riskini artırır.
  • Hastanın yaşı: Yaşlı hastalarda CAE riski daha yüksektir.
  • Sigara kullanımı: Sigara kullanımı, yara iyileşmesini bozarak CAE riskini artırır.
  • Preoperatif cilt hazırlığı: Yetersiz preoperatif cilt hazırlığı, kontaminasyon riskini artırır.
  • Ameliyathane ortamı: Yetersiz ameliyathane havalandırması, kontaminasyon riskini artırır.
  • Cerrahi teknik: Kötü cerrahi teknik, doku hasarını artırarak CAE riskini artırır.

CAE'nin Etken Mikroorganizmaları

CAE'ye neden olan mikroorganizmalar, cerrahi işlemin tipine ve hastanın altta yatan hastalıklarına bağlı olarak değişir. En sık etkenler Staphylococcus aureus (MRSA dahil), koagülaz-negatif stafilokoklar, Enterokok türleri, Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve anaerobik bakterilerdir. Cerrahi işlemin yapıldığı bölgeye bağlı olarak, farklı mikroorganizmalar da CAE'ye neden olabilir (örneğin, kolon cerrahisinde anaerobik bakteriler daha sık görülür).

CAE'nin Tanısı

CAE tanısı, klinik bulgular ve yara kültürü sonuçlarına dayanır. CAE tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:

  • Ateş (≥38°C)
  • Yara yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ısı artışı
  • Yara yerinden pürülan akıntı
  • Yara ayrışması

Yara kültürü, CAE tanısı için önemlidir. Yara kültürü, pürülan akıntıdan veya yara tabanından alınmalıdır. Yüzeyel sürüntü örnekleri, kontaminasyon riski nedeniyle önerilmez.

CAE'nin Önlenmesi

CAE'nin önlenmesi, preoperatif, intraoperatif ve postoperatif dönemlerde alınacak önlemleri içerir:

  • Preoperatif dönem:
    • Hastanın risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve düzeltilmesi (diyabet kontrolü, obezite tedavisi, malnütrisyonun düzeltilmesi)
    • Sigara kullanımının bırakılması
    • Preoperatif cilt hazırlığı (%2 klorheksidin glukonat veya povidon iyot ile)
    • Preoperatif banyo veya duş
    • Profilaktik antimikrobiyal kullanımı (cerrahi işlemin tipine ve hastanın risk faktörlerine göre)
    • Burun taşıyıcılığı olan hastalarda dekolonizasyon tedavisi
  • İntraoperatif dönem:
    • Ameliyathane havalandırmasının sağlanması
    • Steril cerrahi tekniklerin kullanılması
    • Doku hasarının en aza indirilmesi
    • Uygun hemostazın sağlanması
    • Yabancı cisimlerin (sütürler, greftler) kullanımının en aza indirilmesi
    • Cerrahi alanın irrigasyonu (uygun solüsyonlarla)
  • Postoperatif dönem:
    • Yara bakımının yapılması (aseptik tekniklerle)
    • Yaranın enfeksiyon belirtileri açısından izlenmesi
    • Uygun beslenmenin sağlanması
    • Ağrı kontrolünün sağlanması
    • Hastanın erken mobilizasyonu

Clostridium difficile Enfeksiyonu (CDI)

Clostridium difficile enfeksiyonu (CDI), Clostridium difficile bakterisinin neden olduğu bir enfeksiyondur. C. difficile, spor oluşturan bir bakteridir ve sporları çevrede uzun süre canlı kalabilir. CDI, YBÜ'lerde antimikrobiyal kullanımının yaygın olması nedeniyle sık görülebilir. CDI, hafif diyareden psödomembranöz kolit ve toksik megakolon gibiLife-threatening komplikasyonlara kadar değişen klinik tablolarla kendini gösterebilir.

CDI'nin Patojenez ve Risk Faktörleri

CDI'nin patojenezinde, antimikrobiyal kullanımı nedeniyle normal bağırsak florasının bozulması ve C. difficile'nin kolonize olması ve toksin üretmesi rol oynar. CDI için başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Antimikrobiyal kullanımı: Geniş spektrumlu antimikrobiyallerin kullanımı, CDI riskini önemli ölçüde artırır. Özellikle klindamisin, sefalosporinler, florokinolonlar ve karbapenemler CDI ile ilişkilidir.
  • Yaşlılık: Yaşlı hastalarda CDI riski daha yüksektir.
  • Hastanede kalış süresi: Hastanede kalış süresi uzadıkça CDI riski artar.
  • İmmünsüpresyon: İmmünsüpresif ilaçlar kullanan veya bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda CDI riski artar.
  • Altta yatan hastalıklar: Inflamatuvar bağırsak hastalığı, böbrek yetmezliği gibi altta yatan hastalıklar CDI riskini artırır.
  • Proton pompa inhibitörleri (PPI) kullanımı: PPI kullanımı, mide asiditesini azaltarak C. difficile sporlarının canlı kalmasını kolaylaştırır.
  • C. difficile ile kontamine olmuş çevre: C. difficile sporları çevrede uzun süre canlı kalabilir ve kontamine olmuş yüzeylerden yayılabilir.

CDI'nin Tanısı

CDI tanısı, klinik bulgular ve dışkı testleri ile konulur. CDI tanısı için kullanılan klinik bulgular şunlardır:

  • Diyare (günde 3 veya daha fazla sulu dışkı)
  • Karın ağrısı
  • Ateş
  • Lökositoz

Dışkı testleri, C. difficile toksin A ve B'nin veya C. difficile geninin (PCR ile) tespitini içerir. Dışkı örneği, diyareli hastalardan alınmalıdır. Asemptomatik taşıyıcılık, CDI tanısı için değerlendirilmemelidir.

CDI'nin Önlenmesi

CDI'nin önlenmesi, antimikrobiyal kullanımınınOptimize edilmesi, enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması ve çevresel temizliğin sağlanmasını içerir:

  • Antimikrobiyal yönetim programları: Antimikrobiyal yönetim programları ile gereksiz antimikrobiyal kullanımından kaçınılması ve uygun antimikrobiyallerin kullanılması, CDI riskini azaltır.
  • El hijyeni: Sağlık personelinin, hastaya dokunmadan önce ve sonra el hijyenine uyması, CDI'nin önlenmesinde en önemli adımdır. Alkol bazlı el antiseptikleri, C. difficile sporlarına karşı etkili değildir. Bu nedenle, CDI şüphesi veya tanısı olan hastalara bakım verirken ellerin su ve sabunla yıkanması tercih edilmelidir.
  • Temas izolasyonu: CDI tanısı olan hastaların temas izolasyonuna alınması, C. difficile'nin yayılmasını önler.
  • Çevresel temizlik ve dezenfeksiyon: C. difficile sporlarına karşı etkili dezenfektanların (sodyum hipoklorit içeren dezenfektanlar gibi) kullanılması, çevresel kontaminasyonu azaltır.
  • Personel eğitimi: Sağlık personelinin CDI risk faktörleri ve önleme yöntemleri konusunda eğitilmesi, enfeksiyon kontrol uygulamalarına

#enfeksiyon kontrolü#yoğun bakım enfeksiyonları#Hastane Enfeksiyonları#antibiyotik direnci#el hijyeni

Diğer Blog Yazıları

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

06 11 2025 Devamını oku »
Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

Kronik Ağrıyla Yaşamak: Algoloji Uzmanlarından Destek Almanın Önemi

06 11 2025 Devamını oku »
Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

Nükleer Tıp ile Kanser Teşhisinde Erken Tanının Önemi ve Güncel Uygulamalar

06 11 2025 Devamını oku »
Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

Genel Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları

05 11 2025 Devamını oku »