21 10 2025
Hematoloji yoğun bakım üniteleri (YBÜ), karmaşık ve hayatı tehdit eden hematolojik maligniteleri veya hematolojik hastalıkların komplikasyonlarını yaşayan hastaların yönetimi için özel olarak tasarlanmış kritik bakım ortamlarıdır. Bu hastalar, altta yatan hastalıkları, kemoterapi, hematopoetik kök hücre transplantasyonu (HSCT) ve diğer yoğun tedaviler nedeniyle yüksek komplikasyon riski taşırlar. Bu blog yazısında, hematoloji YBÜ'lerinde sık karşılaşılan komplikasyonları ve bu komplikasyonların yönetim stratejilerini ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
Nötropeni, özellikle kemoterapi veya HSCT sonrası hematoloji hastalarında sık görülen bir durumdur. Nötropeni, enfeksiyon riskini önemli ölçüde artırır ve nötropenik ateş, acil tıbbi müdahale gerektiren bir durumdur.
Nötropeni, mutlak nötrofil sayısının (ANS) belirli bir değerin altına düşmesi olarak tanımlanır. Genellikle ANS < 500/µL olması anlamlı nötropeni olarak kabul edilir. Nötropenik ateş ise, nötropeni ile birlikte oral veya aksiller sıcaklığın ≥38.3°C (101°F) olması veya 1 saatten uzun süre ≥38.0°C (100.4°F) olması durumudur. Kemoterapi, kemik iliği baskılamasına neden olarak nötrofil üretimini azaltır. HSCT'de ise, hazırlık rejimleri ve immünosupresanlar nötropeniye yol açar. Bu durumda, hastaların enfeksiyonlara karşı savunmasızlığı artar.
Nötropenik ateş ve enfeksiyonlarda etken mikroorganizmalar geniş bir yelpazede olabilir. Gram-negatif bakteriler (Pseudomonas aeruginosa, Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae), Gram-pozitif bakteriler (Staphylococcus aureus, koagülaz-negatif stafilokoklar) ve mantarlar (Candida türleri, Aspergillus türleri) sık karşılaşılan patojenlerdir. Son yıllarda, dirençli mikroorganizmaların (örn., vankomisine dirençli enterokoklar (VRE), karbapenemaz üreten Enterobacteriaceae (CRE)) sıklığı da artmaktadır.
Nötropenik ateşin tanısı, ateşin belirlenmesi ve nötropeninin doğrulanmasıyla başlar. Hastanın öyküsü (altta yatan hastalık, kemoterapi rejimi, son enfeksiyonlar), fizik muayenesi (enfeksiyon odaklarının aranması) ve laboratuvar testleri (tam kan sayımı, periferik yayma, kan kültürü, idrar kültürü, solunum yolu örnekleri kültürü) önemlidir. Gerekirse, görüntüleme yöntemleri (akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi) de kullanılabilir.
Nötropenik ateşin yönetimi, ampirik antibiyotik tedavisi, destekleyici bakım ve enfeksiyon odağının belirlenmesi ve tedavi edilmesini içerir.
Nötropenik ateş şüphesi olan her hastaya, geniş spektrumlu antibiyotikler (örn., piperasilin-tazobaktam, sefepim, karbapenemler) hemen başlanmalıdır. Antibiyotik seçimi, yerel direnç paternlerine, hastanın klinik durumuna ve önceden kullanılan antibiyotiklere göre yapılır. Antibiyotik tedavisine yanıt alınamazsa veya klinik durum kötüleşirse, antifungal tedavi (örn., amfoterisin B, vorikonazol, posakonazol) eklenmelidir.
Destekleyici bakım, ateşin düşürülmesi (antipiretikler), sıvı dengesinin sağlanması (intravenöz sıvılar), ağrının kontrolü (analjezikler) ve beslenme desteğini içerir. Granülosit koloni uyarıcı faktör (G-CSF) kullanımı, nötrofil iyileşmesini hızlandırabilir ve enfeksiyon süresini kısaltabilir. Ancak, G-CSF'nin rutin kullanımı tartışmalıdır ve belirli durumlarda (örn., yüksek riskli nötropeni, fungal enfeksiyon) düşünülmelidir.
Enfeksiyon odağı belirlenirse (örn., pnömoni, sinüzit, perianal enfeksiyon), spesifik tedavi uygulanmalıdır (örn., antibiyotikler, antifungal ilaçlar, cerrahi drenaj). Kateter ilişkili enfeksiyonlar sık görülür ve kateterin çıkarılması gerekebilir.
Nötropenik ateşin önlenmesi, hijyenik önlemler (el yıkama, maske kullanımı), profilaktik antibiyotikler (örn., kinolonlar), antifungal ilaçlar (örn., flukonazol, posakonazol) ve antiviral ilaçlar (örn., asiklovir) kullanımını içerir. Hastaların ve ailelerinin enfeksiyon belirtileri konusunda eğitilmesi de önemlidir.
TLS, hızlı hücre yıkımı sonucu ortaya çıkan ve hayatı tehdit eden metabolik bir komplikasyondur. Özellikle yüksek tümör yüküne sahip hematolojik malignitelerde (örn., akut lösemi, Burkitt lenfoma) sık görülür.
TLS, hücre içi bileşenlerin (potasyum, fosfat, ürik asit) dolaşıma salınmasıyla karakterizedir. Hiperkalemi, hiperfosfatemi, hiperürisemi ve hipokalsemi TLS'nin temel özellikleridir. Bu metabolik anormallikler, kardiyak aritmilere, böbrek yetmezliğine ve nöbetlere yol açabilir.
TLS için risk faktörleri arasında yüksek tümör yükü, hızlı hücre proliferasyonu, kemoterapiye duyarlı tümörler, önceden var olan böbrek yetmezliği ve dehidratasyon bulunur.
TLS tanısı, laboratuvar bulguları (hiperkalemi, hiperfosfatemi, hiperürisemi, hipokalsemi) ve klinik belirtilere (kardiyak aritmiler, böbrek yetmezliği, nöbetler) dayanır. Cairo-Bishop sınıflaması, TLS'nin laboratuvar ve klinik kriterlerini tanımlar.
TLS'nin yönetimi, profilaksi ve tedavi olmak üzere iki aşamadan oluşur.
Yüksek riskli hastalarda, kemoterapiye başlamadan önce profilaktik önlemler alınmalıdır. Bu önlemler arasında hidrasyon (intravenöz sıvılar), allopurinol (ürik asit üretimini inhibe eder) veya rasburikaz (ürik asidi parçalar) kullanımı ve elektrolit dengesinin sağlanması bulunur.
TLS gelişen hastalarda, agresif tedavi gereklidir. Hiperkalemi için kalsiyum glukonat, insülin ve glukoz, sodyum bikarbonat ve katyon değiştirici reçineler (örn., sodyum polistiren sülfonat) kullanılabilir. Hiperfosfatemi için alüminyum hidroksit veya sevelamer kullanılabilir. Hiperürisemi için rasburikaz, allopurinolden daha etkilidir. Sıvı dengesi yakından takip edilmeli ve gerekirse diyaliz (hemodiyaliz veya sürekli veno-venöz hemofiltrasyon) uygulanmalıdır.
Hiperviskozite sendromu, kanın viskozitesinin artması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Genellikle Waldenström makroglobulinemisi, multipl miyelom ve lösemilerde görülür.
Hiperviskozite, serum proteinlerinin (örn., IgM, IgG) veya hücrelerin (örn., lökositler, eritrositler) aşırı miktarda bulunması nedeniyle kanın akışkanlığının azalmasıdır. Bu durum, mikrovasküler dolaşımı bozar ve çeşitli organlarda iskemiye yol açabilir.
Hiperviskozite sendromunun klinik belirtileri arasında baş ağrısı, görme bozuklukları (bulanık görme, retinal kanamalar), nörolojik semptomlar (konfüzyon, ataksi, nöbetler), mukozal kanamalar (burun kanaması, diş eti kanaması) ve kalp yetmezliği bulunur.
Hiperviskozite sendromunun tanısı, klinik belirtiler, serum viskozite ölçümü ve altta yatan hastalığın belirlenmesiyle konulur. Retinal muayene (retinal kanamaların tespiti), nörolojik değerlendirme ve kemik iliği biyopsisi tanıya yardımcı olabilir.
Hiperviskozite sendromunun yönetimi, plazmaferez (plazma değişimi), kemoterapi ve destekleyici bakımı içerir.
Plazmaferez, serumdaki aşırı miktardaki proteinleri veya hücreleri uzaklaştırarak kanın viskozitesini azaltır. Akut semptomları olan hastalarda hızlı bir rahatlama sağlar.
Altta yatan hastalığı tedavi etmek için kemoterapi uygulanır. Kemoterapi, anormal protein veya hücre üretimini azaltarak hiperviskoziteyi kontrol altına alır.
Destekleyici bakım, hidrasyon (intravenöz sıvılar), oksijen tedavisi ve kan transfüzyonlarını içerir. Semptomların hafifletilmesi ve organ hasarının önlenmesi amaçlanır.
ABH, hematoloji hastalarında sık görülen ve mortaliteyi artıran bir komplikasyondur. Çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir.
ABH'nin hematoloji hastalarındaki nedenleri arasında TLS, ilaç toksisitesi (örn., kemoterapi ilaçları, amfoterisin B), enfeksiyonlar (örn., sepsis), glomerülonefrit ve tümör infiltrasyonu bulunur.
ABH tanısı, serum kreatinin düzeyindeki artış ve idrar çıkışındaki azalma ile konulur. Böbrek fonksiyon testleri (serum kreatinin, kan üre azotu, elektrolitler), idrar analizi ve böbrek ultrasonografisi tanıya yardımcı olur.
ABH'nin yönetimi, altta yatan nedenin tedavi edilmesi, sıvı dengesinin sağlanması, elektrolit dengesizliklerinin düzeltilmesi ve gerekirse diyaliz uygulanmasını içerir.
ABH'ye neden olan durum (örn., TLS, ilaç toksisitesi, enfeksiyon) tedavi edilmelidir. Kemoterapi ilaçlarının dozu ayarlanabilir veya alternatif ilaçlar kullanılabilir.
Sıvı dengesinin sağlanması, dehidratasyonun veya aşırı sıvı yüklenmesinin önlenmesi önemlidir. Sıvı ihtiyacı, hastanın klinik durumuna, idrar çıkışına ve elektrolit düzeylerine göre belirlenir.
Hiperkalemi, hiperfosfatemi ve hipokalsemi gibi elektrolit dengesizlikleri düzeltilmelidir. Uygun ilaçlar (örn., kalsiyum glukonat, insülin, glukoz, alüminyum hidroksit) kullanılabilir.
İlaç tedavisine yanıt alınamazsa veya ciddi elektrolit dengesizlikleri, aşırı sıvı yüklenmesi veya üremi gelişirse, diyaliz (hemodiyaliz veya sürekli veno-venöz hemofiltrasyon) uygulanmalıdır.
Hematoloji hastalarında akciğer komplikasyonları sık görülür ve mortaliteyi önemli ölçüde artırır. Enfeksiyonlar, pulmoner ödem, akut akciğer hasarı (ARDS) ve pulmoner emboli en sık karşılaşılan akciğer sorunlarıdır.
Pnömoni, hematoloji hastalarında sık görülen bir enfeksiyondur. Bakteriyel, viral veya fungal etkenlerle oluşabilir. Pneumocystis jirovecii pnömonisi (PCP) ve invaziv aspergilloz özellikle riskli durumlardır.
Pnömoni tanısı, klinik belirtiler (ateş, öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı), akciğer grafisi ve solunum yolu örneklerinin kültürü ile konulur. Bronkoalveoler lavaj (BAL) ile elde edilen örnekler, etkenin belirlenmesinde faydalı olabilir.
Pnömoninin yönetimi, ampirik antibiyotik tedavisi, antifungal tedavi (gerekirse) ve destekleyici bakımı içerir. PCP için trimetoprim-sulfametoksazol (TMP-SMX) kullanılır. İnvaziv aspergilloz için vorikonazol veya posakonazol tercih edilir.
Pulmoner ödem, akciğerlerde sıvı birikmesi sonucu ortaya çıkar. Kardiyojenik (kalp yetmezliği) veya non-kardiyojenik (ARDS, aşırı sıvı yüklenmesi) nedenlerle oluşabilir.
Pulmoner ödem tanısı, klinik belirtiler (nefes darlığı, ortopne, paroksismal nokturnal dispne), akciğer grafisi ve ekokardiyografi ile konulur. Akciğer grafisinde bilateral infiltrasyonlar ve Kerley B çizgileri görülebilir.
Pulmoner ödemin yönetimi, oksijen tedavisi, diüretikler (furosemid), sıvı kısıtlaması ve altta yatan nedenin tedavi edilmesini içerir. Kardiyojenik pulmoner ödemde, kalp yetmezliği tedavisi (ACE inhibitörleri, beta blokerler) uygulanır.
ARDS, akciğerlerde yaygın inflamasyon ve permeabilite artışı sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Sepsis, pnömoni, transfüzyon ilişkili akut akciğer hasarı (TRALI) ve kemoterapi ilaçlarının toksisitesi ARDS'ye neden olabilir.
ARDS tanısı, Berlin kriterlerine göre konulur. Bu kriterler arasında akut başlangıç, bilateral akciğer infiltrasyonları, kardiyojenik olmayan pulmoner ödem ve PaO2/FiO2 oranının ≤300 olması bulunur.
ARDS'nin yönetimi, mekanik ventilasyon (düşük tidal hacim, yüksek PEEP), sıvı yönetimi, pron pozisyonu ve altta yatan nedenin tedavi edilmesini içerir. Kortikosteroidlerin kullanımı tartışmalıdır ve belirli durumlarda (örn., TRALI) düşünülebilir.
Pulmoner emboli, akciğer arterlerinin bir kan pıhtısı ile tıkanması sonucu ortaya çıkar. Hematoloji hastalarında tromboemboli riski yüksektir.
Pulmoner emboli tanısı, klinik belirtiler (ani başlayan nefes darlığı, göğüs ağrısı, taşikardi), D-dimer düzeyi ve bilgisayarlı tomografi anjiyografi (BT anjiyo) ile konulur. Wells skoru ve PERC kuralı gibi risk skorları, tanısal yaklaşımı yönlendirebilir.
Pulmoner embolinin yönetimi, antikoagülan tedavi (heparin, düşük moleküler ağırlıklı heparin, oral antikoagülanlar), trombolitik tedavi (streptokinaz, alteplaz) ve cerrahi embolektomi içerir. Antikoagülan tedavi, en az 3 ay süreyle devam etmelidir.
Hematoloji hastaları, altta yatan hastalıkları ve tedavileri nedeniyle hem kanama hem de tromboz riski taşırlar.
Trombositopeni (trombosit sayısının düşüklüğü), koagülopati (pıhtılaşma bozuklukları) ve vasküler hasar kanamaya neden olabilir. Trombositopeni, kemoterapi, HSCT ve immün trombositopenik purpura (ITP) gibi durumlarda sık görülür.
Kanamanın yönetimi, trombosit transfüzyonu, pıhtılaşma faktörlerinin replasmanı (örn., taze donmuş plazma, protrombin kompleksi konsantreleri), antifibrinolitik ilaçlar (örn., traneksamik asit) ve altta yatan nedenin tedavi edilmesini içerir. İTP için kortikosteroidler, intravenöz immünglobulin (IVIG) veya rituksimab kullanılabilir.
Tromboz, venöz veya arteryel sistemde kan pıhtısı oluşmasıdır. Santral venöz kateterler, kemoterapi ilaçları, antifosfolipid sendromu ve tromboz eğilimi yaratan genetik faktörler tromboz riskini artırır.
Trombozun yönetimi, antikoagülan tedavi (heparin, düşük moleküler ağırlıklı heparin, oral antikoagülanlar), trombolitik tedavi (gerekirse) ve kateterin çıkarılmasını içerir. Uzun süreli antikoagülan tedavi gerekebilir.
HSCT, hematolojik malignitelerin tedavisinde önemli bir yöntemdir. Ancak, HSCT sonrası çeşitli komplikasyonlar gelişebilir.
GVHH, donör immün hücrelerinin alıcının dokularına saldırması sonucu ortaya çıkan bir immünolojik reaksiyondur. Akut GVHH (transplantasyondan sonraki ilk 100 gün içinde) ve kronik GVHH (100 günden sonra) olmak üzere iki türü vardır.
GVHH tanısı, klinik belirtiler (cilt döküntüsü, ishal, karaciğer fonksiyon bozukluğu) ve biyopsi ile konulur. Cilt, bağırsak ve karaciğer biyopsileri tanısal öneme sahiptir.
GVHH'nin yönetimi, immünosupresan ilaçlar (kortikosteroidler, siklosporin, takrolimus, metotreksat) ve destekleyici bakımı içerir. Steroidlere yanıt alınamazsa, ikinci basamak immünosupresanlar (örn., ruxolitinib, ekstracorporeal fotoferez) kullanılabilir.
VOD/SOS, karaciğer sinüzoidlerinin tıkanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Kemoterapi, radyoterapi ve HSCT hazırlık rejimleri VOD/SOS'ye neden olabilir.
VOD/SOS tanısı, klinik belirtiler (hepatomegali, sarılık, asit) ve karaciğer biyopsisi ile konulur. Baltimore kriterleri, VOD/SOS tanısı için kullanılır.
VOD/SOS'nin yönetimi, destekleyici bakım (sıvı kısıtlaması, diüretikler), defibrotide (endotel hücrelerini korur) ve transjuguler intrahepatik portosistemik şant (TIPS) uygulanmasını içerir. Şiddetli vakalarda, karaciğer transplantasyonu düşünülebilir.
HSCT sonrası dönemde, immünosupresyon nedeniyle enfeksiyon riski yüksektir. Bakteriyel, viral ve fungal enfeksiyonlar sık görülür.
Enfeksiyonların yönetimi, uygun antimikrobiyal tedavi, profilaktik ilaçlar (örn., asiklovir, flukonazol, TMP-SMX) ve immünoglobulin replasmanını içerir.
Hematoloji yoğun bakım hastaları, karmaşık ve hayatı tehdit eden komplikasyonlar açısından yüksek risk taşırlar. Bu komplikasyonların erken tanınması ve hızlı bir şekilde yönetilmesi, hastaların sağkalımı ve yaşam kalitesi için kritik öneme sahiptir. Nötropenik ateş, TLS, hiperviskozite sendromu, ABH, akciğer komplikasyonları, kanama ve tromboz, HSCT komplikasyonları gibi sık karşılaşılan durumların patofizyolojisi, tanısı ve yönetimi hakkında bilgi sahibi olmak, hematoloji YBÜ'lerinde çalışan sağlık profesyonelleri için vazgeçilmezdir. Multidisipliner bir yaklaşım, sürekli eğitim ve güncel kılavuzların takip edilmesi, bu hastaların bakım kalitesini artırmaya yardımcı olacaktır.
Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları
06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi
06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi
06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment
06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları
06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar
06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler
06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi
06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?
06 11 2025 Devamını oku »