Üroloji Yoğun Bakım Ünitelerinde Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetimi

12 10 2025

Üroloji Yoğun Bakım Ünitelerinde Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetimi
Enfeksiyon HastalıklarıYoğun BakımNefrolojiÜroloji

Üroloji Yoğun Bakım Ünitelerinde Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetimi

Üroloji Yoğun Bakım Ünitelerinde Karşılaşılan Acil Durumlar ve Yönetimi

Üroloji yoğun bakım üniteleri (YBÜ), ürolojik problemler nedeniyle kritik durumda olan hastaların takip ve tedavisinin yapıldığı özel bölümlerdir. Bu ünitelerde, akut böbrek yetmezliği, sepsis, obstrüktif üropati, travmatik yaralanmalar ve postoperatif komplikasyonlar gibi çeşitli acil durumlarla karşılaşılabilir. Bu makale, üroloji YBÜ'lerinde sık karşılaşılan acil durumları ve bunların yönetim stratejilerini kapsamlı bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.

1. Akut Böbrek Yetmezliği (ABY)

Akut böbrek yetmezliği (ABY), böbrek fonksiyonlarının ani ve hızlı bir şekilde bozulmasıdır. Üroloji YBÜ'lerinde ABY, genellikle obstrüktif üropati, sepsis, ilaç toksisitesi veya cerrahi komplikasyonlar sonucu ortaya çıkar.

1.1. ABY'nin Nedenleri ve Patofizyolojisi

ABY'nin başlıca nedenleri arasında prerenal (böbreğe kan akışının azalması), renal (böbrek dokusunun hasarı) ve postrenal (idrar akışının engellenmesi) faktörler yer alır.

  • Prerenal ABY: Hipovolemi (kan hacminin azalması), hipotansiyon (düşük kan basıncı), kalp yetmezliği ve renal arter stenozu gibi durumlar böbreğe yeterli kan akışını engelleyerek ABY'ye yol açabilir.
  • Renal ABY: Akut tübüler nekroz (ATN), glomerülonefrit, interstisyel nefrit ve ilaç toksisitesi gibi durumlar böbrek dokusuna doğrudan zarar vererek ABY'ye neden olabilir.
  • Postrenal ABY: Üreter veya üretranın obstrüksiyonu (tıkanması), mesane çıkış obstrüksiyonu ve retroperitoneal fibrozis gibi durumlar idrar akışını engelleyerek ABY'ye yol açabilir.

ABY'nin patofizyolojisi karmaşıktır ve altta yatan nedene bağlı olarak değişiklik gösterir. Genel olarak, böbrek fonksiyonlarının bozulması, elektrolit dengesizliklerine (hiperkalemi, hiponatremi), asit-baz dengesizliklerine (metabolik asidoz) ve üremik toksinlerin birikmesine yol açar.

1.2. ABY'nin Klinik Bulguları

ABY'nin klinik bulguları, altta yatan nedene, ABY'nin şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Oligüri veya anüri: İdrar miktarında azalma veya idrar çıkışının tamamen durması.
  • Ödem: Özellikle bacaklarda, ayak bileklerinde ve yüzde sıvı birikimi.
  • Hipertansiyon: Yüksek kan basıncı.
  • Nefes darlığı: Akciğerlerde sıvı birikimi (pulmoner ödem) nedeniyle.
  • Bulantı ve kusma: Üremik toksinlerin birikimi nedeniyle.
  • Yorgunluk ve halsizlik: Anemi ve elektrolit dengesizlikleri nedeniyle.
  • Bilinç bulanıklığı veya konfüzyon: Üremik ensefalopati nedeniyle.

1.3. ABY'nin Tanısı

ABY tanısı, hastanın öyküsü, fizik muayenesi ve laboratuvar testlerinin kombinasyonu ile konulur.

  • Öykü ve fizik muayene: Hastanın tıbbi öyküsü, ilaç kullanımı, alerjileri ve son zamanlardaki hastalıkları hakkında bilgi edinmek önemlidir. Fizik muayenede, ödem, hipertansiyon, dehidratasyon belirtileri ve olası obstrüksiyon nedenleri araştırılmalıdır.
  • Laboratuvar testleri: Serum kreatinin, kan üre azotu (BUN), elektrolitler, tam kan sayımı (CBC), idrar analizi ve idrar elektrolitleri gibi testler ABY tanısında ve nedeninin belirlenmesinde yardımcı olur. Kreatinin seviyesi, böbrek fonksiyonlarının bir göstergesi olarak kullanılır.
  • Görüntüleme yöntemleri: Böbreklerin ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografisi (BT) veya manyetik rezonans görüntülemesi (MRG), obstrüksiyon, böbrek taşı, tümör veya diğer yapısal anormallikleri değerlendirmek için kullanılabilir.

1.4. ABY'nin Yönetimi

ABY'nin yönetimi, altta yatan nedene, ABY'nin şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Genel prensipler şunlardır:

  • Sıvı dengesinin sağlanması: Hipovolemi durumunda, intravenöz sıvılar verilerek kan hacmi ve böbreğe kan akışı artırılmalıdır. Aşırı sıvı yüklenmesi durumunda, diüretikler (idrar söktürücüler) kullanılarak sıvı atılımı sağlanmalıdır.
  • Elektrolit dengesizliklerinin düzeltilmesi: Hiperkalemi (yüksek potasyum), hiponatremi (düşük sodyum) ve diğer elektrolit dengesizlikleri, uygun ilaçlar ve diyet değişiklikleri ile düzeltilmelidir.
  • Asit-baz dengesizliklerinin düzeltilmesi: Metabolik asidoz, intravenöz sodyum bikarbonat ile tedavi edilebilir.
  • Üremik toksinlerin uzaklaştırılması: Diyaliz (hemodiyaliz veya periton diyalizi), böbreklerin fonksiyonlarını yerine getirerek üremik toksinleri ve fazla sıvıyı uzaklaştırmak için kullanılabilir.
  • Obstrüksiyonun giderilmesi: Üreter veya üretrada obstrüksiyon varsa, kateterizasyon, stent yerleştirilmesi veya cerrahi müdahale ile obstrüksiyon giderilmelidir.
  • Altta yatan nedenin tedavisi: Sepsis, ilaç toksisitesi veya diğer altta yatan nedenler tedavi edilmelidir.
  • Beslenme desteği: ABY hastaları, yeterli kalori ve protein almalıdır. Diyet, potasyum, fosfor ve sodyum içeriği açısından sınırlı olmalıdır.

2. Sepsis ve Ürosepsis

Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı verdiği kontrolsüz yanıt sonucu ortaya çıkan hayatı tehdit eden bir durumdur. Ürosepsis ise, sepsis tablosunun ürolojik bir enfeksiyon (örneğin, piyelonefrit, prostatit veya kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu) nedeniyle gelişmesidir.

2.1. Sepsis ve Ürosepsisin Nedenleri ve Patofizyolojisi

Sepsis, genellikle bakteriyel enfeksiyonlar (örneğin, Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Pseudomonas aeruginosa) sonucu ortaya çıkar. Ürosepsis, üriner sistemdeki enfeksiyonların yayılması sonucu gelişir. Kateter kullanımı, üriner sistem taşları, obstrüktif üropati ve immün yetmezlik gibi durumlar ürosepsis riskini artırır.

Sepsisin patofizyolojisi karmaşıktır ve inflamatuvar sitokinlerin aşırı salınımı, endotel hasarı, koagülasyon bozuklukları ve organ hasarı ile karakterizedir. Ürosepsisde, üriner sistemdeki enfeksiyonun sistemik dolaşıma yayılması, inflamatuvar yanıtı tetikler ve sepsis tablosuna yol açar.

2.2. Sepsis ve Ürosepsisin Klinik Bulguları

Sepsis ve ürosepsisin klinik bulguları şunlardır:

  • Ateş veya hipotermi: Vücut sıcaklığında artış (38°C üzeri) veya düşüş (36°C altı).
  • Taşikardi: Kalp hızında artış (dakikada 90 atım üzeri).
  • Taşipne: Solunum hızında artış (dakikada 20 solunum üzeri).
  • Hipotansiyon: Düşük kan basıncı (sistolik kan basıncı 90 mmHg altı veya ortalama arter basıncı 65 mmHg altı).
  • Bilinç bulanıklığı veya konfüzyon: Sepsis ensefalopatisi nedeniyle.
  • Oligüri: İdrar miktarında azalma.
  • Lökositoz veya lökopeni: Beyaz kan hücreleri sayısında artış veya azalma.
  • Trombositopeni: Trombosit sayısında azalma.
  • Yüksek laktat seviyesi: Doku hipoksisi nedeniyle.
  • Üriner sistem enfeksiyonu belirtileri: Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, idrar renginde değişiklik, yan ağrısı.

2.3. Sepsis ve Ürosepsisin Tanısı

Sepsis ve ürosepsis tanısı, klinik bulgular, laboratuvar testleri ve enfeksiyon kaynağının belirlenmesi ile konulur.

  • Klinik değerlendirme: Hastanın vital bulguları (ateş, kalp hızı, solunum hızı, kan basıncı) ve mental durumu değerlendirilmelidir.
  • Laboratuvar testleri: Tam kan sayımı, kan kültürü, idrar analizi ve kültürü, serum laktat, procalcitonin (PCT) gibi testler sepsis tanısında ve etken mikroorganizmanın belirlenmesinde yardımcı olur.
  • Görüntüleme yöntemleri: Üriner sistem enfeksiyonunun kaynağını belirlemek için böbreklerin ultrasonografisi, BT veya MRG'si yapılabilir.

2.4. Sepsis ve Ürosepsisin Yönetimi

Sepsis ve ürosepsisin yönetimi, hızlı tanı, erken antibiyotik tedavisi, sıvı resüsitasyonu ve kaynak kontrolünü içerir.

  • Hızlı tanı ve triyaj: Sepsis şüphesi olan hastalar, hızlı bir şekilde değerlendirilmeli ve triyaj edilmelidir.
  • Erken antibiyotik tedavisi: Kan kültürü alındıktan sonra, geniş spektrumlu intravenöz antibiyotikler başlanmalıdır. Antibiyotik seçimi, olası etken mikroorganizmalar ve antibiyotik direnç paternleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi daraltılabilir.
  • Sıvı resüsitasyonu: Hipovolemiyi düzeltmek ve organ perfüzyonunu sağlamak için intravenöz kristaloid sıvılar (örneğin, izotonik sodyum klorür veya Ringer laktat) verilmelidir.
  • Vazopressörler: Sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyon devam ediyorsa, vazopressörler (örneğin, norepinefrin) kullanılarak kan basıncı yükseltilmelidir.
  • Kaynak kontrolü: Enfeksiyon kaynağı (örneğin, üriner sistem taşları, apse) cerrahi drenaj, perkütan nefrostomi veya kateter değişimi gibi yöntemlerle kontrol altına alınmalıdır.
  • Destekleyici tedavi: Oksijen tedavisi, mekanik ventilasyon, hemodiyaliz ve beslenme desteği gibi destekleyici tedaviler, organ fonksiyonlarını desteklemek için uygulanabilir.

3. Obstrüktif Üropati

Obstrüktif üropati, idrar akışının herhangi bir seviyede engellenmesi durumudur. Üroloji YBÜ'lerinde, akut obstrüktif üropati, böbrek yetmezliğine, enfeksiyona ve diğer ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

3.1. Obstrüktif Üropatinin Nedenleri ve Patofizyolojisi

Obstrüktif üropatinin nedenleri, konjenital (doğumsal) veya akkiz (sonradan edinilmiş) olabilir. Üroloji YBÜ'lerinde sık karşılaşılan nedenler şunlardır:

  • Üriner sistem taşları: Böbrek taşları, üreter taşları veya mesane taşları idrar akışını engelleyebilir.
  • Tümörler: Üriner sistem tümörleri (örneğin, böbrek tümörleri, üreter tümörleri, mesane tümörleri, prostat kanseri) idrar yollarını tıkayabilir.
  • Üretral striktürler: Üretranın daralması, idrar akışını engelleyebilir.
  • Prostat büyümesi (benign prostat hiperplazisi - BPH): Prostatın büyümesi, üretrayı sıkıştırarak idrar akışını engelleyebilir.
  • Retroperitoneal fibrozis: Üreterleri saran fibröz doku, idrar akışını engelleyebilir.
  • Kan pıhtıları: Üriner sistemde kanama sonucu oluşan pıhtılar idrar yollarını tıkayabilir.
  • Konjenital anomaliler: Üreteropelvik bileşke darlığı (UPJ darlığı), vezikoüreteral reflü (VUR) gibi doğumsal anomaliler idrar akışını engelleyebilir.

Obstrüktif üropatinin patofizyolojisi, obstrüksiyonun seviyesine, süresine ve şiddetine bağlı olarak değişir. Obstrüksiyon, idrar basıncının artmasına (hidronefroz), böbrek dokusunun hasar görmesine ve böbrek fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Kronik obstrüktif üropati, kalıcı böbrek hasarına ve böbrek yetmezliğine neden olabilir.

3.2. Obstrüktif Üropatinin Klinik Bulguları

Obstrüktif üropatinin klinik bulguları, obstrüksiyonun seviyesine, süresine ve şiddetine bağlı olarak değişir. Sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Yan ağrısı: Böbrek bölgesinde ağrı, genellikle kolik şeklinde.
  • Oligüri veya anüri: İdrar miktarında azalma veya idrar çıkışının tamamen durması.
  • İdrar yapmada zorluk: Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, idrar akışında zayıflama.
  • Hematüri: İdrarda kan görülmesi.
  • Enfeksiyon belirtileri: Ateş, titreme, idrar yaparken yanma.
  • Hipertansiyon: Yüksek kan basıncı.
  • Ödem: Özellikle bacaklarda, ayak bileklerinde ve yüzde sıvı birikimi.

3.3. Obstrüktif Üropatinin Tanısı

Obstrüktif üropati tanısı, hastanın öyküsü, fizik muayenesi ve görüntüleme yöntemlerinin kombinasyonu ile konulur.

  • Öykü ve fizik muayene: Hastanın tıbbi öyküsü, üriner sistem enfeksiyonları, taş öyküsü ve son zamanlardaki hastalıkları hakkında bilgi edinmek önemlidir. Fizik muayenede, yan ağrısı, suprapubik hassasiyet ve olası obstrüksiyon nedenleri araştırılmalıdır.
  • Laboratuvar testleri: Serum kreatinin, BUN, elektrolitler, tam kan sayımı, idrar analizi ve idrar kültürü gibi testler obstrüktif üropati tanısında ve nedeninin belirlenmesinde yardımcı olur.
  • Görüntüleme yöntemleri: Böbreklerin ultrasonografisi, BT veya MRG'si obstrüksiyonun seviyesini ve nedenini belirlemek için kullanılabilir. Retrograd piyelografi, üreterlerin ve böbrek pelvisinin doğrudan görüntülenmesini sağlar.

3.4. Obstrüktif Üropatinin Yönetimi

Obstrüktif üropatinin yönetimi, obstrüksiyonun giderilmesi ve böbrek fonksiyonlarının korunmasını içerir.

  • İdrar drenajı: Obstrüksiyonun giderilmesi için üretral kateter, suprapubik kateter veya perkütan nefrostomi yerleştirilebilir. Üretral kateter, üretra yoluyla mesaneye yerleştirilir. Suprapubik kateter, karın duvarından mesaneye yerleştirilir. Perkütan nefrostomi, ciltten böbreğe bir tüp yerleştirilerek idrarın doğrudan dışarı akmasını sağlar.
  • Taş tedavisi: Üriner sistem taşları, ekstrakorporeal şok dalga litotripsi (ESWL), üreteroskopi (URS) veya perkütan nefrolitotomi (PCNL) gibi yöntemlerle tedavi edilebilir. ESWL, şok dalgaları ile taşları kırarak idrarla atılmasını sağlar. URS, üreter yoluyla taşa ulaşarak lazerle kırılması veya çıkarılmasını sağlar. PCNL, ciltten böbreğe bir tüp yerleştirilerek taşların çıkarılmasını sağlar.
  • Tümör tedavisi: Üriner sistem tümörleri, cerrahi rezeksiyon, kemoterapi veya radyoterapi ile tedavi edilebilir.
  • Üretral striktür tedavisi: Üretral striktürler, dilatasyon, üretroplasti veya stent yerleştirilmesi ile tedavi edilebilir.
  • Prostat büyümesi tedavisi: Prostat büyümesi, ilaç tedavisi (alfa blokerler, 5-alfa redüktaz inhibitörleri) veya cerrahi tedavi (transüretral rezeksiyon prostat - TURP) ile tedavi edilebilir.
  • Retroperitoneal fibrozis tedavisi: Retroperitoneal fibrozis, kortikosteroidler veya cerrahi ile tedavi edilebilir.

4. Ürolojik Travmalar

Ürolojik travmalar, böbrek, üreter, mesane veya üretranın yaralanmalarıdır. Üroloji YBÜ'lerinde, ciddi ürolojik travmalar, kanama, enfeksiyon ve böbrek yetmezliği gibi komplikasyonlara yol açabilir.

4.1. Ürolojik Travmaların Nedenleri ve Patofizyolojisi

Ürolojik travmaların nedenleri, künt veya penetran travmalar olabilir. Künt travmalar, trafik kazaları, düşmeler veya spor yaralanmaları sonucu oluşabilir. Penetran travmalar, ateşli silah yaralanmaları, bıçaklanmalar veya iatrojenik (tıbbi müdahale sonucu) yaralanmalar sonucu oluşabilir.

Ürolojik travmaların patofizyolojisi, yaralanmanın seviyesine, şiddetine ve tipine bağlı olarak değişir. Böbrek yaralanmaları, hematom, laserasyon, vasküler yaralanma veya böbrek avülsiyonuna yol açabilir. Üreter yaralanmaları, laserasyon, avülsiyon veya iskemik hasara yol açabilir. Mesane yaralanmaları, intraperitoneal veya ekstraperitoneal rüptüre yol açabilir. Üretra yaralanmaları, anterior veya posterior üretral rüptüre yol açabilir.

4.2. Ürolojik Travmaların Klinik Bulguları

Ürolojik travmaların klinik bulguları, yaralanmanın seviyesine, şiddetine ve tipine bağlı olarak değişir. Sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Yan ağrısı: Böbrek bölgesinde ağrı.
  • Hematüri: İdrarda kan görülmesi.
  • Karın ağrısı: Karın bölgesinde ağrı.
  • Pelvik ağrı: Pelvis bölgesinde ağrı.
  • Oligüri veya anüri: İdrar miktarında azalma veya idrar çıkışının tamamen durması.
  • Hipotansiyon: Düşük kan basıncı.
  • Taşikardi: Kalp hızında artış.
  • Şok belirtileri: Bilinç bulanıklığı, soluk cilt, hızlı solunum.
  • Perineal hematom: Perine bölgesinde morarma.
  • Kanlı meatus: Üretra ağzından kan gelmesi.
  • İdrar yapamama: İdrar yapma yeteneğinin kaybı.

4.3. Ürolojik Travmaların Tanısı

Ürolojik travmaların tanısı, hastanın öyküsü, fizik muayenesi ve görüntüleme yöntemlerinin kombinasyonu ile konulur.

  • Öykü ve fizik muayene: Hastanın travma mekanizması, eşlik eden yaralanmalar ve tıbbi öyküsü hakkında bilgi edinmek önemlidir. Fizik muayenede, karın hassasiyeti, pelvik instabilite, perineal hematom, kanlı meatus ve rektal muayene bulguları değerlendirilmelidir.
  • Laboratuvar testleri: Tam kan sayımı, elektrolitler, serum kreatinin, BUN, idrar analizi gibi testler ürolojik travma tanısında ve eşlik eden yaralanmaların değerlendirilmesinde yardımcı olur.
  • Görüntüleme yöntemleri: BT ürografi, ürolojik travmaların değerlendirilmesinde altın standarttır. BT ürografi, böbrek, üreter ve mesanenin detaylı görüntülenmesini sağlar. Retrograd üretrografi, üretra yaralanmalarının değerlendirilmesinde kullanılabilir. Sistoskopi, mesane yaralanmalarının değerlendirilmesinde kullanılabilir.

4.4. Ürolojik Travmaların Yönetimi

Ürolojik travmaların yönetimi, hastanın stabilizasyonu, kanamanın kontrol altına alınması, üriner diversiyon ve cerrahi rekonstrüksiyonu içerir.

  • Hastanın stabilizasyonu: Hava yolu, solunum ve dolaşım (ABC) değerlendirilerek hastanın stabilizasyonu sağlanmalıdır. Hipotansiyon ve şok durumunda, intravenöz sıvılar ve kan transfüzyonu yapılmalıdır.
  • Kanamanın kontrol altına alınması: Kanama kontrol altına alınması için embolizasyon veya cerrahi eksplorasyon yapılabilir. Embolizasyon, anjiyografik yöntemlerle kanayan damarların tıkanmasıdır. Cerrahi eksplorasyon, açık cerrahi ile kanayan damarların bağlanmasıdır.
  • Üriner diversiyon: Üriner diversiyon, idrarın normal yoldan akışının sağlanamadığı durumlarda alternatif bir yol oluşturularak idrarın vücuttan atılmasını sağlar. Üriner diversiyon için üretral kateter, suprapubik kateter veya perkütan nefrostomi yerleştirilebilir.
  • Cerrahi rekonstrüksiyon: Ürolojik organların onarılması veya yeniden yapılandırılması cerrahi rekonstrüksiyon olarak adlandırılır. Cerrahi rekonstrüksiyon, açık cerrahi veya laparoskopik cerrahi ile yapılabilir.

5. Postoperatif Komplikasyonlar

Üroloji YBÜ'lerinde, büyük ürolojik cerrahiler sonrası çeşitli postoperatif komplikasyonlarla karşılaşılabilir. Bu komplikasyonlar, kanama, enfeksiyon, üriner kaçak, ileus ve tromboembolik olayları içerebilir.

5.1. Kanama

Postoperatif kanama, cerrahi alandan veya diğer kaynaklardan olabilir. Kanama, hipotansiyon, taşikardi, anemi ve şok gibi ciddi sonuçlara yol açabilir.

5.1.1. Kanamanın Yönetimi

  • Kan transfüzyonu: Hemoglobin seviyesini yükseltmek ve kan hacmini artırmak için kan transfüzyonu yapılabilir.
  • Koagülasyon faktörleri: Koagülasyon bozuklukları varsa, koagülasyon faktörleri (örneğin, taze donmuş plazma, trombosit süspansiyonu) verilebilir.
  • Cerrahi revizyon: Devam eden veya şiddetli kanama durumunda, cerrahi alanın revizyonu ve kanayan damarların bağlanması gerekebilir.
  • Embolizasyon: Anjiyografik yöntemlerle kanayan damarların tıkanması sağlanabilir.

5.2. Enfeksiyon

Postoperatif enfeksiyonlar, yara enfeksiyonu, üriner sistem enfeksiyonu, pnömoni veya sepsis şeklinde ortaya çıkabilir. Enfeksiyonlar, ateş, titreme, lökositoz ve yara bölgesinde kızarıklık, şişlik ve hassasiyet ile karakterizedir.

5.2.1. Enfeksiyonun Yönetimi

  • Antibiyotik tedavisi: Enfeksiyon etkenine yönelik uygun antibiyotikler başlanmalıdır.
  • Yara bakımı: Yara enfeksiyonu durumunda, yara açılmalı, debride edilmeli ve düzenli olarak pansuman yapılmalıdır.
  • Drenaj: Apse veya sıvı birikimi varsa, drenaj yapılmalıdır.
  • Destekleyici tedavi: Oksijen tedavisi, sıvı resüsitasyonu ve beslenme desteği gibi destekleyici tedaviler uygulanabilir.

5.3. Üriner Kaçak

Üriner kaçak, cerrahi anastomoz hattından veya üriner sistemin diğer yerlerinden idrarın dışarı sızmasıdır. Üriner kaçak, karın ağrısı, ateş, yara bölgesinde şişlik ve idrar kokulu akıntı ile karakterizedir.

5.3.1. Üriner Kaçağın Yönetimi

  • Üriner diversiyon: Üriner diversiyon, kaçak bölgesindeki basıncı azaltmak ve iyileşmeyi sağlamak için yapılabilir. Üriner diversiyon için üretral kateter, suprapubik kateter veya perkütan nefrostomi yerleştirilebilir.
  • Cerrahi onarım: Büyük veya devam eden üriner kaçak durumunda, cerrahi onarım gerekebilir.

5.4. İleus

Postoperatif ileus, bağırsak hareketlerinin geçici olarak durmasıdır. İleus, karın şişliği, bulantı, kusma ve gaz veya gaita çıkaramama ile karakterizedir.

5.4.1. İleusun Yönetimi

  • Nazogastrik dekompresyon: Nazogastrik tüp yerleştirilerek mide ve bağırsak içeriği boşaltılabilir.
  • Sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması: İntravenöz sıvılar ve elektrolitler verilerek sıvı ve elektrolit dengesi sağlanmalıdır.
  • Ağrı kontrolü: Ağrı kesicilerle ağrı kontrolü sağlanmalıdır.
  • Erken mobilizasyon: Hastanın erken dönemde ayağa kalkması ve hareket etmesi bağırsak hareketlerini uyarmaya yardımcı olabilir.

5.5. Tromboembolik Olaylar

Tromboembolik olaylar, derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) gibi kan pıhtılarının oluşması ve damarları tıkamasıdır. Tromboembolik olaylar, bacakta şişlik, ağrı, kızarıklık, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve ani ölüm gibi ciddi sonuçlara yol açabilir.

5.5.1. Tromboembolik Olayların Yönetimi

  • Antikoagülan tedavi: Kan pıhtılarını çözmek ve yeni pıhtı oluşumunu engellemek için antikoagülan ilaçlar (örneğin, heparin, warfarin) kullanılabilir.
  • Trombolitik tedavi: Hayatı tehdit eden pulmoner emboli durumunda, trombolitik ilaçlar (pıhtı eritici ilaçlar) kullanılabilir.
  • Vena kava filtresi: Tekrarlayan pulmoner emboli veya antikoagülan tedaviye kontrendikasyon durumunda, vena kava filtresi yerleştirilebilir.

Üroloji YBÜ'lerinde karşılaşılan acil durumların etkin yönetimi, hasta sonuçlarını iyileştirmek için kritik öneme sahiptir. Hızlı tanı, uygun tedavi ve multidisipliner yaklaşım, morbidite ve mortaliteyi azaltmada önemli rol oynar.

#üroloji yoğun bakım#akut böbrek yetmezliği#ürosepsis#Postoperatif Komplikasyonlar#yoğun bakım üroloji

Diğer Blog Yazıları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

06 11 2025 Devamını oku »