Acil Dahili Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

09 10 2025

Acil Dahili Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları
Yoğun BakımNörolojiAcil Tıpİç HastalıklarıKardiyoloji

Acil Dahili Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

Acil Dahili Yoğun Bakım Ünitesinde Sık Karşılaşılan Kritik Durumlar ve Yönetim Yaklaşımları

Acil dahili yoğun bakım üniteleri (YDÜ), hayati tehlikesi olan ve sürekli izlem ile ileri düzey tedavi gerektiren hastaların kabul edildiği kritik öneme sahip birimlerdir. Bu ünitelerde görev yapan sağlık profesyonelleri, geniş bir yelpazedeki akut ve kronik hastalıkların dekompanse olmuş halleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Hızlı ve doğru tanı, etkin tedavi ve multidisipliner yaklaşım, bu hastaların yaşamlarını kurtarmak ve morbiditeyi azaltmak için hayati önem taşır. Bu blog yazısında, acil dahili YDÜ'lerde sık karşılaşılan kritik durumları ve bu durumların yönetimindeki temel yaklaşımları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

1. Akut Solunum Yetmezliği

Akut solunum yetmezliği (ASY), akciğerlerin oksijenasyon ve/veya karbondioksit eliminasyon fonksiyonlarını yeterince yerine getirememesi durumudur. YDÜ'lerde sıkça karşılaşılan bu durum, hipoksemik (Tip 1) veya hiperkapnik (Tip 2) solunum yetmezliği şeklinde sınıflandırılabilir. Her iki tür de hayatı tehdit edebilir ve hızlı müdahale gerektirir.

1.1. Hipoksemik Solunum Yetmezliği (Tip 1)

Hipoksemik solunum yetmezliği, arteriyel kan gazlarında PaO2'nin 60 mmHg'nin altında olması ile karakterizedir. Alveoler havanın oksijenlenmesindeki veya alveolokapiller membrandan oksijen geçişindeki bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Sık nedenleri arasında şunlar bulunur:

  • Pnömoni: Akciğer parankiminin enfeksiyonu, alveollerde sıvı birikimine ve oksijen difüzyonunda bozulmaya yol açar.
  • Akut Respiratuvar Distres Sendromu (ARDS): Akciğerlerin yaygın inflamatuvar hasarı, alveolokapiller membranın geçirgenliğinin artmasına ve pulmoner ödeme neden olur.
  • Pulmoner Ödem: Kalp yetmezliği, aşırı sıvı yüklenmesi veya akciğer hasarı sonucu alveollerde sıvı birikmesi, oksijen alışverişini engeller.
  • Pulmoner Emboli: Akciğer arterlerini tıkayan kan pıhtısı, akciğerlerin perfüzyonunu bozar ve ventilasyon/perfüzyon uyumsuzluğuna yol açar.

1.1.1. Yönetim Yaklaşımları

Hipoksemik solunum yetmezliğinin yönetimindeki temel amaçlar, yeterli oksijenasyonun sağlanması, altta yatan nedenin tedavi edilmesi ve komplikasyonların önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Oksijen Tedavisi: Nazal kanül, yüz maskesi, non-invaziv ventilasyon (NIV) veya invaziv mekanik ventilasyon (MV) gibi yöntemlerle PaO2'yi hedef aralıkta tutmak amaçlanır. Oksijen tedavisi, titizlikle ayarlanmalı ve hastanın ihtiyacına göre optimize edilmelidir.
  2. Mekanik Ventilasyon: Oksijen tedavisi ile yeterli oksijenasyon sağlanamayan veya solunum iş yükü çok yüksek olan hastalarda mekanik ventilasyon endikedir. ARDS'li hastalarda düşük tidal volüm ve yüksek PEEP stratejileri uygulanmalıdır.
  3. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Pnömoni için antibiyotik, pulmoner ödem için diüretik ve vazodilatörler, pulmoner emboli için antikoagülan tedavi gibi altta yatan nedenin spesifik tedavisi uygulanmalıdır.
  4. ARDS Yönetimi: ARDS'li hastalarda prone pozisyon, nöromusküler blokaj ve sıvı yönetimi gibi ek tedaviler gerekebilir.

1.2. Hiperkapnik Solunum Yetmezliği (Tip 2)

Hiperkapnik solunum yetmezliği, arteriyel kan gazlarında PaCO2'nin 45 mmHg'nin üzerinde olması ile karakterizedir. Alveoler ventilasyonun yetersizliği sonucu karbondioksit birikimi meydana gelir. Sık nedenleri arasında şunlar bulunur:

  • Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH): Hava akımı kısıtlanması ve hava hapsi nedeniyle ventilasyon yetersizliği gelişir.
  • Nöromusküler Hastalıklar: Kas güçsüzlüğü veya paralizi nedeniyle solunum kaslarının etkinliği azalır.
  • Santral Sinir Sistemi Depresyonu: Opioidler, sedatifler veya beyin hasarı gibi nedenlerle solunum merkezi baskılanır.
  • Göğüs Duvarı Deformiteleri: Skolyoz, kifoz gibi deformiteler solunum mekaniğini bozar.

1.2.1. Yönetim Yaklaşımları

Hiperkapnik solunum yetmezliğinin yönetimindeki temel amaçlar, yeterli ventilasyonun sağlanması, altta yatan nedenin tedavi edilmesi ve komplikasyonların önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Non-İnvaziv Ventilasyon (NIV): KOAH alevlenmesi, pulmoner ödem ve bazı nöromusküler hastalıklarda NIV, solunum iş yükünü azaltır ve ventilasyonu destekler.
  2. Mekanik Ventilasyon: NIV ile yeterli ventilasyon sağlanamayan veya bilinç düzeyi baskılanmış hastalarda mekanik ventilasyon endikedir.
  3. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: KOAH alevlenmesi için bronkodilatörler ve kortikosteroidler, nöromusküler hastalıklar için spesifik tedaviler, santral sinir sistemi depresyonu için antagonist ilaçlar gibi altta yatan nedenin spesifik tedavisi uygulanmalıdır.
  4. Solunum Kaslarının Güçlendirilmesi: Nöromusküler hastalığı olan hastalarda solunum kaslarını güçlendirme egzersizleri faydalı olabilir.

2. Akut Kalp Yetmezliği

Akut kalp yetmezliği (AKY), kalbin doku ve organların metabolik ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli kanı pompalayamaması sonucu gelişen klinik bir sendromdur. YDÜ'lerde sık karşılaşılan bu durum, pulmoner ödem, hipotansiyon ve organ yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

2.1. Nedenleri

AKY'nin birçok nedeni olabilir. En sık görülen nedenler şunlardır:

  • Koroner Arter Hastalığı (KAH): Akut miyokard infarktüsü (AMI), anjina pektoris veya kronik iskemik kalp hastalığı AKY'ye yol açabilir.
  • Hipertansiyon: Kontrolsüz hipertansiyon, kalbin iş yükünü artırır ve zamanla kalp yetmezliğine neden olabilir.
  • Kardiyomiyopatiler: Dilate, hipertrofik veya restriktif kardiyomiyopatiler kalbin kasılma veya gevşeme fonksiyonlarını bozar.
  • Valvüler Kalp Hastalıkları: Aort stenozu, mitral yetersizliği gibi kapak hastalıkları kalbin iş yükünü artırır ve AKY'ye yol açabilir.
  • Aritmiler: Atriyal fibrilasyon, ventriküler taşikardi gibi aritmiler kalbin etkinliğini azaltır ve AKY'ye neden olabilir.
  • Enfeksiyonlar: Miyokardit veya perikardit kalbin fonksiyonlarını bozabilir.

2.2. Yönetim Yaklaşımları

AKY'nin yönetimindeki temel amaçlar, semptomların giderilmesi, hemodinamik stabilizasyonun sağlanması, altta yatan nedenin tedavi edilmesi ve komplikasyonların önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Oksijen Tedavisi: Hipoksemi varsa oksijen tedavisi başlanmalıdır.
  2. Diüretikler: Sıvı yüklenmesini azaltmak ve pulmoner ödemi gidermek için diüretikler (furosemid gibi) kullanılır.
  3. Vazodilatörler: Kan damarlarını genişleterek kalbin iş yükünü azaltır ve pulmoner basıncı düşürür (nitrogliserin, nitroprussid gibi).
  4. İnotroplar: Kalbin kasılma gücünü artırarak kardiyak output'u yükseltir (dobutamin, milrinon gibi).
  5. Vasopressörler: Hipotansiyonu düzeltmek için kullanılır (norepinefrin, dopamin gibi).
  6. Mekanik Dolaşım Desteği: Şok tablosu olan veya tıbbi tedaviye yanıt vermeyen hastalarda intra-aortik balon pompası (IABP) veya ventriküler destek cihazları (VAD) gibi mekanik dolaşım destekleri gerekebilir.
  7. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: AMI için perkütan koroner girişim (PKG) veya trombolitik tedavi, aritmi için antiaritmik ilaçlar veya kardiyoversiyon gibi altta yatan nedenin spesifik tedavisi uygulanmalıdır.

3. Septik Şok

Septik şok, enfeksiyona bağlı olarak gelişen ve hayatı tehdit eden bir organ disfonksiyonu durumudur. Sepsis, enfeksiyona karşı vücudun düzenlenemeyen yanıtı sonucu ortaya çıkar ve septik şok, bu yanıtın ciddi bir komplikasyonudur. Septik şokun karakteristik özellikleri hipotansiyon, doku perfüzyon bozukluğu ve organ yetmezliğidir.

3.1. Tanı Kriterleri

Septik şok tanısı için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gerekir:

  • Sepsis: Enfeksiyon varlığı ve SOFA (Sequential Organ Failure Assessment) skorunda en az 2 puan artış.
  • Hipotansiyon: Vazopressör tedaviye rağmen ortalama arter basıncının (MAP) 65 mmHg'nin altında olması.
  • Laktat Yüksekliği: Serum laktat düzeyinin 2 mmol/L'nin üzerinde olması.

3.2. Yönetim Yaklaşımları

Septik şokun yönetimindeki temel amaçlar, enfeksiyonun kontrol altına alınması, hemodinamik stabilizasyonun sağlanması, organ fonksiyonlarının desteklenmesi ve komplikasyonların önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Erken Tanı ve Tedavi: Septik şok tanısı konulan hastalara mümkün olan en kısa sürede tedavi başlanmalıdır. "İlk saat demeti" olarak bilinen yaklaşım, erken tanı ve tedaviye odaklanır.
  2. Antibiyotik Tedavisi: Geniş spektrumlu antibiyotikler, kan kültürü ve diğer mikrobiyolojik örnekler alındıktan hemen sonra başlanmalıdır. Antibiyotik seçimi, enfeksiyonun olası kaynağı ve direnç paternleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi daraltılmalıdır.
  3. Sıvı Resüsitasyonu: Hipovolemiyi düzeltmek ve doku perfüzyonunu artırmak için kristaloid sıvılar (serum fizyolojik veya Ringer laktat) kullanılır. Sıvı resüsitasyonu dikkatli yapılmalı ve aşırı sıvı yüklenmesinden kaçınılmalıdır.
  4. Vazopressörler: Sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyon düzelmiyorsa vazopressörler (norepinefrin, dopamin gibi) kullanılır. Vazopressörler, MAP'ı hedef aralıkta tutmak için titizlikle ayarlanmalıdır.
  5. İnotroplar: Kalp yetmezliği veya düşük kardiyak output varsa inotroplar (dobutamin, milrinon gibi) kullanılabilir.
  6. Mekanik Ventilasyon: Solunum yetmezliği varsa mekanik ventilasyon gerekebilir.
  7. Organ Destek Tedavileri: Böbrek yetmezliği varsa renal replasman tedavisi (RRT), karaciğer yetmezliği varsa destek tedavileri uygulanmalıdır.
  8. Kan Şekeri Kontrolü: Hiperglisemi ve hipoglisemiden kaçınılmalı, kan şekeri düzeyleri sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir.
  9. Stres Ülseri Profilaksisi: Proton pompa inhibitörleri (PPI) veya H2 reseptör blokerleri ile stres ülseri profilaksisi yapılmalıdır.
  10. Derin Ven Trombozu (DVT) Profilaksisi: Düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) veya mekanik yöntemlerle DVT profilaksisi yapılmalıdır.

4. Diyabetik Ketoasidoz (DKA) ve Hiperosmolar Hiperglisemik Durum (HHD)

Diyabetik ketoasidoz (DKA) ve hiperosmolar hiperglisemik durum (HHD), diyabetin hayatı tehdit eden akut komplikasyonlarıdır. Her iki durum da ciddi hiperglisemi ile karakterizedir, ancak DKA'da ketoasidoz da bulunurken, HHD'de belirgin ketoasidoz yoktur. YDÜ'lerde sık karşılaşılan bu durumlar, sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, bilinç değişikliği ve organ yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

4.1. Diyabetik Ketoasidoz (DKA)

4.1.1. Tanı Kriterleri

DKA tanısı için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gerekir:

  • Hiperglisemi: Kan şekerinin 250 mg/dL'nin üzerinde olması.
  • Metabolik Asidoz: Arteriyel pH'ın 7.3'ün altında olması veya serum bikarbonat düzeyinin 18 mEq/L'nin altında olması.
  • Ketonemi: Serum veya idrarda ketonların pozitif olması.
  • Anyon Açığı: Anyon açığının (Na+ + K+ - Cl- - HCO3-) 10-12 mEq/L'nin üzerinde olması.

4.1.2. Yönetim Yaklaşımları

DKA'nın yönetimindeki temel amaçlar, hipergliseminin düzeltilmesi, ketoasidozun giderilmesi, sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması ve altta yatan nedenin tedavi edilmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Sıvı Resüsitasyonu: Dehidratasyonu düzeltmek ve doku perfüzyonunu artırmak için izotonik sıvı (serum fizyolojik) başlanmalıdır. Başlangıçta hızlı sıvı verilmesi, daha sonra sıvı hızı hastanın hidrasyon durumuna göre ayarlanmalıdır.
  2. İnsülin Tedavisi: Hiperglisemiyi düzeltmek ve ketogenezi baskılamak için intravenöz insülin infüzyonu başlanmalıdır. Kan şekeri belirli bir düzeye (200-250 mg/dL) düştükten sonra insülin infüzyon hızı azaltılmalı ve dekstroz içeren sıvı başlanmalıdır.
  3. Elektrolit Replasmanı: Hipokalemi, DKA'da sık görülen bir durumdur. İnsülin tedavisi potasyumu hücre içine sokarak hipokalemiyi daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle, serum potasyum düzeyi yakından takip edilmeli ve hipokalemi varsa potasyum replasmanı yapılmalıdır.
  4. Bikarbonat Tedavisi: pH çok düşükse (7.0'ın altında) bikarbonat tedavisi düşünülebilir. Ancak, bikarbonat tedavisi komplikasyonlara yol açabileceğinden dikkatli kullanılmalıdır.
  5. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Enfeksiyon, insülin eksikliği veya diğer tetikleyici faktörler tespit edilmeli ve tedavi edilmelidir.

4.2. Hiperosmolar Hiperglisemik Durum (HHD)

4.2.1. Tanı Kriterleri

HHD tanısı için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gerekir:

  • Hiperglisemi: Kan şekerinin 600 mg/dL'nin üzerinde olması.
  • Serum Osmolaritesi: Serum osmolaritesinin 320 mOsm/kg'ın üzerinde olması.
  • Dehidratasyon: Belirgin dehidratasyon bulguları.
  • Bilinç Değişikliği: Bilinç bulanıklığı, stupor veya koma.
  • Minimal Ketonemi: Ketonların hafif pozitif veya negatif olması.

4.2.2. Yönetim Yaklaşımları

HHD'nin yönetimindeki temel amaçlar, hipergliseminin düzeltilmesi, dehidratasyonun giderilmesi, serum osmolaritesinin normalleştirilmesi ve altta yatan nedenin tedavi edilmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Sıvı Resüsitasyonu: Dehidratasyonu düzeltmek ve doku perfüzyonunu artırmak için izotonik sıvı (serum fizyolojik) başlanmalıdır. Hızlı sıvı verilmesi, serum sodyum düzeyi ve hastanın hidrasyon durumuna göre sıvı hızı ayarlanmalıdır.
  2. İnsülin Tedavisi: Hiperglisemiyi düzeltmek için intravenöz insülin infüzyonu başlanmalıdır. Kan şekeri daha yavaş düşürülmeli ve hipoglisemiden kaçınılmalıdır.
  3. Elektrolit Replasmanı: Hipokalemi ve hipofosfatemi varsa elektrolit replasmanı yapılmalıdır.
  4. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Enfeksiyon, inme veya diğer tetikleyici faktörler tespit edilmeli ve tedavi edilmelidir.
  5. Tromboemboli Profilaksisi: HHD'li hastalarda tromboemboli riski yüksektir. Bu nedenle, DVT profilaksisi yapılmalıdır.

5. Akut Böbrek Yetmezliği (ABY)

Akut böbrek yetmezliği (ABY), böbrek fonksiyonlarının ani olarak bozulmasıdır. YDÜ'lerde sık karşılaşılan bu durum, sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, metabolik asidoz, üremi ve organ yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

5.1. Nedenleri

ABY'nin birçok nedeni olabilir. Bu nedenler prerenal, renal ve postrenal olarak sınıflandırılabilir:

  • Prerenal ABY: Böbreklere yetersiz kan akışı sonucu gelişir. Hipovolemi, kalp yetmezliği, sepsis veya renal arter stenozu gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.
  • Renal ABY: Böbrek parankiminin doğrudan hasar görmesi sonucu gelişir. Akut tübüler nekroz (ATN), glomerulonefrit, interstisyel nefrit veya ilaç toksisitesi gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.
  • Postrenal ABY: Üriner sistemin tıkanması sonucu gelişir. Üreter taşı, prostat hipertrofisi veya tümör gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.

5.2. Yönetim Yaklaşımları

ABY'nin yönetimindeki temel amaçlar, böbrek fonksiyonlarının korunması, sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması, metabolik komplikasyonların düzeltilmesi ve altta yatan nedenin tedavi edilmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Sıvı Yönetimi: Hipovolemi varsa sıvı resüsitasyonu yapılmalı, aşırı sıvı yüklenmesinden kaçınılmalıdır.
  2. Elektrolit Dengesinin Sağlanması: Hiperkalemi, hiponatremi veya diğer elektrolit dengesizlikleri düzeltilmelidir.
  3. İlaç Dozlarının Ayarlanması: Böbrek yoluyla atılan ilaçların dozları böbrek fonksiyonlarına göre ayarlanmalıdır.
  4. Diüretikler: Sıvı yüklenmesini azaltmak ve idrar çıkışını artırmak için diüretikler (furosemid gibi) kullanılabilir.
  5. Renal Replasman Tedavisi (RRT): Sıvı yüklenmesi, hiperkalemi, metabolik asidoz veya üremi gibi durumlarda RRT (hemodiyaliz, hemofiltrasyon veya periton diyalizi) gerekebilir.
  6. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Prerenal, renal veya postrenal nedenler tespit edilmeli ve tedavi edilmelidir.

6. Gastrointestinal Kanama

Gastrointestinal kanama (GİK), sindirim sisteminin herhangi bir yerinden kan kaybıdır. YDÜ'lerde sık karşılaşılan bu durum, hipovolemi, anemi ve şok gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. GİK, üst GİK ve alt GİK olarak sınıflandırılabilir.

6.1. Nedenleri

GİK'in birçok nedeni olabilir. En sık görülen nedenler şunlardır:

  • Üst GİK: Peptik ülser, varis kanaması, Mallory-Weiss sendromu, özofajit veya gastrit.
  • Alt GİK: Divertikülozis, anjiyodisplazi, inflamatuvar bağırsak hastalığı (İBH), kolon kanseri veya hemoroidler.

6.2. Yönetim Yaklaşımları

GİK'in yönetimindeki temel amaçlar, kanamanın durdurulması, hemodinamik stabilizasyonun sağlanması, altta yatan nedenin tedavi edilmesi ve komplikasyonların önlenmesidir. Bu amaçlara ulaşmak için aşağıdaki yaklaşımlar uygulanır:

  1. Hemodinamik Stabilizasyon: Sıvı resüsitasyonu ve kan transfüzyonu ile hipovolemi düzeltilmelidir.
  2. Kanama Kontrolü:
    • Üst GİK: Endoskopik tedavi (skleroterapi, band ligasyonu veya koterizasyon), proton pompa inhibitörleri (PPI) veya oktreotid.
    • Alt GİK: Kolonoskopi, anjiyografi veya cerrahi.
  3. Altta Yatan Nedenin Tedavisi: Peptik ülser için PPI ve H. pylori eradikasyonu, varis kanaması için beta blokerler ve endoskopik tedavi, İBH için anti-inflamatuvar ilaçlar veya immünosupresanlar gibi altta yatan nedenin spesifik tedavisi uygulanmalıdır.

Bu blog yazısı, acil dahili yoğun bakım ünitelerinde sık karşılaşılan kritik durumlar ve yönetim yaklaşımları hakkında genel bir bakış sunmaktadır. Her hasta farklıdır ve tedavi, hastanın özel durumuna göre uyarlanmalıdır. YDÜ'lerde görev yapan sağlık profesyonelleri, bu kritik durumların erken tanısı, hızlı ve etkili tedavisi ve multidisipliner yaklaşımı konusunda uzmanlaşmalıdır.

#kritik hastalıklar#yoğun bakım protokolleri#acil tıp#acil yoğun bakım#dahili yoğun bakım

Diğer Blog Yazıları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

Çocuklarda Kalp Üfürümleri: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

06 11 2025 Devamını oku »
Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

Ani Solunum Yetmezliği: Nedenleri, Belirtileri ve Yoğun Bakım Yönetimi

06 11 2025 Devamını oku »
İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

İnsan Kalbinin Anatomisi ve Kardiyovasküler Hastalıklarla İlişkisi

06 11 2025 Devamını oku »
İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

İntensive Care Unit (ICU): Inside the Critical Care Environment

06 11 2025 Devamını oku »
Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

Uyku Kalitenizi Artırmanın Bilimsel Yolları: Fizyolojik Temeller ve Pratik İpuçları

06 11 2025 Devamını oku »
Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

Klinik Nörofizyoloji ile Tanısı Konulan Sık Görülen Hastalıklar

06 11 2025 Devamını oku »
Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

Doğum Sonrası Yoğun Bakım: Annenin Sağlığı İçin Kritik Önlemler

06 11 2025 Devamını oku »
Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

Akciğer Kanserinde Yeni Nesil Tedaviler: Hedefe Yönelik Terapiler ve İmmünoterapi

06 11 2025 Devamını oku »
Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

Güneşin Zararlı Etkilerinden Korunma Yolları: Cildinizi Yaz Aylarında Nasıl Güvende Tutarsınız?

06 11 2025 Devamını oku »